Mahremce bir arzuhal

Küçücük kalbime kâinatı sığdırıp; Celal ve Cemal tecellileriyle çalkalayan Sensin biliyorum. Tâ kemâl bulsun diye..

Kalbime bu duyguları yerleştiren, hâlimi en iyi bilen Sen iken; Sana arz-ı hâl etmeye ne hacet, ne cüret.. Ama duâ diliyle de işitmek istiyorsun madem, mahremce hâlimi Sana arz ediyorum ey Rabbim!

SAVRULUŞ

Hâlden hâle geçişler, birbirine zıt duygular içinde yuvarlanışlar, kuyu dibinden minare başına geliş gidişler, duvardan duvara çarpılmalar, salih amelden günaha savrulmalar gücümü tüketti, hâlsiz bıraktı. Bîkarar oldum, dağıldım, nutkum kurudu… Mecalim kalmadı. Allah’ım… Bu savrulmalar öldürecek beni…

Acizliğimi, fakirliğimi, zayıflığımı, günahkârlığımı, beceriksizliğimi, yarımlığımı sana arz ediyorum. Hâşâ; senden şekva değil, hâlimi sana şekva ediyorum.

Senden başka müracaat ettiğim kapılar yüzüme kapandı, uzandığım dallar kırıldı, güvendiklerim vefasız çıktı. Anladım gerçek vefa, hakiki merhamet ve latif şefkat Sende.. Rahmeti ve affı bol olan gerçek dost Sensin… iyice bildim Ya Rabbi…

Esma’ül Hüsna’na müracaat ediyorum ey Rabb-i Rahimim… Ey Hâlık-ı Kerimim.. Günahlarım dolayısıyla sana karşı zaten mahcubum… Bir de kullarına karşı beni mahcup eyleme! Affını dilerim. Sensin Afüv, Settar, Gaffar, Tevvab, Rahman ve Rahim olan..

BAŞKA KAPI YOK

Müflis bir vaziyette kapına geldim Allah’ım… Üstadımın ifadesiyle “Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten li’l-Âlemîn olan Habibin, Senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. (…) Eğer kabul etmezsen, Senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki, dergâhına gidilsin. Senden başka hak mâbud yoktur ki, ona iltica edilsin.”

DUÂ

Celal’in İsm-i Kâbıd burcunda tecelli ettiği zaman; sıkılıyor, daralıyor, bunalıyorum.

Cemal’in İsm-i Bâsıt burcunda tecelli ettiği zaman ise, rahmetin yetişiyor imdada; rahatlıyor, ferahlıyor, şükrediyorum.

Kur’an-ı Azimüşşan hürmetine, Kâbe hürmetine, Kâbe’nin eteğine yapışarak niyazda bulunan Habibin (asm) hürmetine bağışla beni, bağışla bizi, sevdiklerimizi, bağışla kullarını…

Yüce katında bir rahmet gönder… Sızılarımızı dindiren… Korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eyleyen… Fırtınalarımızı dindiren… Yaralarımıza merhem süren… Dertlerimize derman olan… Yaşama sevincini lütfeden sensin.

BUNALMA… FERAHLAMA…

Senin bildirmenle öğrendim hikmetini ki… -Kâinatın zerreleri adedince Sana hamdolsun, Habibine (asm) salât ü selam olsun. – İmtihanın gereği manevi terakkimiz için, kalp denizimizi böyle şiddetli çalkantılara mazhar kılan Sensin.

Devamlı bast hâli insana bir emniyet ve gaflet, devamlı kabz hâli ise insana bir ümitsizlik ve tükenmişlik veriyormuş. Celal ve Cemal arasındaki gidiş gelişler, havf ve reca dengesini muhafaza etmek ve bizi Sana yaklaştırmak içinmiş.

Zararların def’i ve menfaatlerin celbi de, ancak Senin ihsanınla gerçekleşir. Zira bütün hayırlar Senin elindedir. Bütün şerleri def edecek olan da, yine Senin kudretin ve rahmetindir. Kalbimizi İslâm üzere sabit kıl. Dağınıklığımızı toparla.. Şuur ve basiretimizi, hayret ve ilmimizi arttır.

Rahmetini, affını, ihsanını esirgeme bizden. Sonunda dönüş, ancak Sanadır. Âmin…

M. Said ZEKİ

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*