Niyetleri temiz tutmak

Ortada yoğun faaliyetler geziyor.

Biri bitiyor diğeri başlıyor. Hareketli sahneler var. Birileri birilerini uçuruyor, birilerini yerin dibine sokuyor. Neden? Bu canhıraş çaba kişiye/kişilere ne kazandırıyor? Bu gidişten kim memnun? Yapılan işten, Kendisi için bu işleri yapıyor olduğumuzu iddia ettiğimiz Allah razı mı, değil mi? İşin vicdanımızdaki karşılığı nedir? Yapılan iş Allah’a yakınlaşmayı, kardeşlik bağlarını mı güçlendiriyor, yoksa ayrışmayı mı? Yapılan iş nefse zor mu geliyor, yoksa memnun mu? İddia ettiğimiz faaliyet şahsî garazlara alet ediliyor olabilir mi? Nefis ve şeytan bu işlerin neresindedir? İşler nefsi terbiye mi ediyor, besliyor mu? Faaliyetin makbuliyeti görünmeyen bir şey midir? Faaliyetten evvel asıl düşünülmesi gereken şeyler bunlardır.

Dünyevî işlerin; dünyayı kazanmak, şan ve şöhrete ulaşmak, insanların beğenisini almak, alkışlanmak, övgülere ulaşmak, takdir edilmek gibi neticelerinin olması düşünülür de; bu fani ve geçici, neticesiz duyguları tatmin etmek için uhrevî yolculukta bu işlere girişmek hiç de akıllıca değildir. Ahiret işlerinde kıskançlık, haset gibi durumlar riyakârlık olmaz mı?

Uhrevî işlerde, dünyevî metotları kullanmak hasarete sebeptir.

Allah’ın rızası, O’nun koyduğu kaideler ile kazanılır; hile ile, gıybetler, su-i zanlar, iftiralar, haram metotlar ile değil. Muhatabına doğruları anlatmanın en güzel yolu, kendini, niyetini temiz tutmaktır, bu en güzel etkili cevaptır.

‘En büyük hile hilesizliktir’ güçlü bir nasihattir. Hak ve hakikatin zayıf vasıtalara ihtiyacı yoktur. Doğruluğun kendisi hakka en güçlü bir delildir.

Uhrevî kazanımlar saf, temiz, berrak ve O’nun rızasını esas maksat yapan bir halis niyete ihtiyaç duyar, başka bir şeye değil. En büyük yanılgı da, Allah’ın rızasını kazanmak için, O’nun razı olmadığı metotlara başvurmaktır. Yapılan faaliyet, ibadet bile olsa niyet temelinde problem varsa, bâtıldır. Peygamber elinden kılıç alıp, cihada gidiyorum diyen kişinin niyet temeli bozuk olduğu için kaybedenlerden olması düşündürücü değil midir?

Bediüzzaman, “Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir, toprağı altın yapar.” der. O zaman hüsn-ü niyet yoksa, elmaslar kömüre, altın toprağa dönüşmez mi? Faaliyetten önce, niyet zeminini temizlemeli insan. Yoksa neticesiz yorulmak kaçınılmaz olur. Yapılan faaliyetin doğruluğunun bir delili de, aynı zamanda bir peygamber metodu olan meşrû meşveretli ikaz edicilerin arasında bu faaliyetleri yapmaktır. Yoksa nefis insana kendi yaptığını sevimli gösterir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*