Dünyevîleşmenin ayak sesleri

Eğer geçici olan dünya hayatının şaşaası, asil ve kalıcı olan ahiret hayatımızı menfî sûrette etkilemeye sebep teşkil ediyorsa; ciddî manada nefis muhasebesi yapmamız gerekir.

Özellikle, uhrevî hizmetler içinde olup, dünyayı ahiret hesabına Allah için yaşama gayretinde olanların, bu hususa karşı çok daha önemle duyarlılık göstermesi gerekmektedir.

Doğru İslâmı ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu hayatında esas alan hizmet erleri, günümüz dünyasında cereyan eden olumsuz hadiselere karşı, sağlam esaslara riâyet ederek, sağlam kaidelerle hayatını tanzim etmelidirler.
Bediüzzaman Hazretlerinin ıztırabı bütün bu noktalarda öne çıkmış, uhrevî hizmetleri esas olarak hayatına yön verenler için şu zamanda ciddî tehlikelerin varlığından söz ederek eserlerine yansıtmıştır.
Dünyevîleşmenin tehlikeli sinyalinin çaldığı günümüzde, “Ben neredeyim?” sualini de fertlerin kendilerine sorma zarureti hasıl olmuştur.
Âyet ve hadislerde işaret edilen “ahirzaman” vasfına haiz dehşetli hadiselerin cereyanı, yaşadığımız asrı adeta başkalaştırmıştır.
Asrımızın bu olağanüstü hususiyetlere sahip oluşu, beraberinde “dehşetli fitneleri”, iman ve Kur’ân’a yapılan dehşetli hücumları getirmiştir.
Bütün bu olumsuzluklar içinde, imansızlığın sonucu olarak dehşetli fitne akımları, uhrevî hizmetlere maniler çıkarmış; günümüz insanının hayatını ve ruh hâlini oldukça menfî yönde etkileyerek adeta dünyevîleşmeye doğru hızlı adımlar içinde sürüklemeye sevk etmiştir.
Bu yüzdendir ki, Bediüzzaman Hazretleri, bu hâl ve vaziyetlere karşı “Beni serbest bırakınız; el birliğiyle zehirlenen geçlerin ıslâhına çalışalım” diyerek tehlikelere dikkat çekmiştir.
Dünyevîleşmenin bir çok tehlikesinin yanı sıra “hubb-u câh”ın (makam-mevki düşkünlüğünün) derin tehlikelerine dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, kudsî ve ulvî hizmete, ehl-i imanı muhafaza adına, Nur’un satır aralarında şu veciz ifadeleriyle dikkat çeker:
“Şeytan-ı ins, şeytan-ı cinnîden aldığı derse binaen, hizbü’l-Kur’ân’ın fedakâr hâdimlerini hubb-u cah vasıtasıyla aldatmak ve o kudsî hizmetten ve o mânevî ulvî cihaddan vazgeçirmek istiyorlar. Şöyle ki: (…) Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek, onun o hissini okşamakla kendine bağlar, hem onunla onu mağlûp eder. Kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum, bunların bu zayıf damarından ehl-i ilhâdın [dinsizlerin] istifade etmek ihtimalidir. Bu hâl beni çok düşündürüyor.” (H. Rehberi, 172)
Bediüzzaman’ı çok düşündüren bu husus, bizleri de çok düşündürmesi gerekmektedir.
Evet, günümüzdeki ehl-i imanı bir çok tehlikeden muhafaza adına Risâle-i Nur’da şaşmaz ölçüler ve sağlam Kur’ânî kiriterler mevcuttur.
Dünyevîleşmenin tehlikelerinin bertaraf edilmesi de, Risâle-i Nur’daki ölçülere sadakatle tâbi olmakla, ihlâs ve istikametle inanmak ve yaşamakla ancak mümkündür.
Allah bu tehlikelerden hepimizi korusun. Âmin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*