‘Nur Yolcusu’ durma ilerle…

alt

Her meseleye sadece Risale-i Nur penceresinden bakan bir grup Nur Yolcusu.

Klâvyeler Risale-i Nur hakikatlerini yazıyor. Anlaşılamayan veya tam idrak edilemeyen meseleler kardeşler arasında izah ediliyor. Yeni anlamlar ve ifadelere ulaşılıyor. Herkes meşveret içinde hareket etme şansını yakalıyor. Ruhuyla, canıyla, vicdanıyla, fikriyle ve bütün kuvvetiyle Nura sarılan Nur yolcuları, Nurun ve hamiyetin Nurlu rehberlerini örnek alıyor. Sadakatte hiç sarsılmayan, Risale-i Nur’u dünyevî maksatlara âlet ettirmeyen, “Tesanüdünüz hem Risale-i Nur’u, hem şakirtlerini, hem bu memleketin yüzünü ak etmiş” (Emirdağ Lâhikası) sırrına mazhar olan Nur yolcuları, şevk ve gayretin Nur hakikatlerine çalışmada gerekli olan en önemli husus olduğunu biliyorlar. Risale-i Nur’un zekî muhatapları olan Nur yolcuları, “dünyevî ve cüz’î ve hissî şeyleri” medar-ı münakaşa etmiyorlar. “Siyaset ve felsefenin galebesinde ve enaniyet ve hodfüruşluğun heyecanlı asrında büyük makamlar her şeyi kendine tabi ve basamak yapar” (Emirdağ Lâhikası) hakikatinin farkında olan Nur yolcuları, bu büyük makamların tesiri altına girmiyor, bu büyük makamların cazibedar çağrılarına karşı, “Risale-i Nur bize kâfidir” aks-i sedasıyla cevap veriyor.

“Hizmetkârlığı, makamatlara tercih ediyorum” (Emirdağ Lâhikası) diyen Bediüzzaman gibi Nur yolcuları da bütün makamatlara karşı hizmetkârlığı tercih ettiklerini beyan ediyorlar. En büyük lezzetin Risale-i Nur ile iştigal olduğunu söyleyen Nur yolcuları “başka şereflere veya maddî, manevî menfaatlere gözünü dikmesin” (Emirdağ Lâhikası) hakikatine mazhar oluyor. Risale-i Nur’dan ehemmiyetli dersler alan Nur yolcuları, Risale-i Nur’un ders verdiği meselelere uygun hareket etmediğini anladığı takdirde, bu hatadan vazgeçmesini biliyor, Nur mesleğine muhalif hareket etmemek için azamî gayret gösteriyor.

“Devamlı hizmet, yüksek sadakat” parolasıyla yol alan Nur yolcuları, Hasan Feyzi’lerin, Hafız Ali’lerin hizmetini devam ettiriyor. Hulusi Ağabey “Risale-i Nur şakirtleri vücud-i manevisinde, ancak küçük bir ayak parmağı kadar kıymeti olan bu bîçare kardeşinizi…” (Barla Lâhikası) tabiriyle, bu şahs-ı maneviyeye mensubiyetin ne kadar önemli olduğunu anlatmakta, Nur yolcuları da bu ifadelerden ihlâs ve samimiyet dersini almaktadır. Yine Hulusi Ağabeyin: “Dikkat edersen görürsün, çalışırsan anlarsın, cüz’i ihtiyarını bu emre sevk edersen Allah da muvaffakıyet verir. Bulur ve bilebilirsin” ifadesini, önemli bir düstur edinen Nur yolcuları, bütün dikkatleriyle Risale-i Nur sayfalarında aradıklarını buluyor, başka kapılara arz-ı hacet etmeye muhtaç olmuyorlar. “Kale içinden feth olunur” düsturunun farkında olan Nur yolcuları ihlâsla kazanılan muvaffakiyetin yine ihlâsla korunacağı bilinciyle, bu hizmetin hususiyetlerini kıyamete kadar muhafaza etme düşüncesiyle hareket ediyorlar.

“Hem de, meşrûtiyet-i meşrûa denilen, dünyada beşer saadetinin bir sebebi ve hâkimiyet-i milliyeyi temin ile makine-i hayatın buharı…” ifadesiyle Bediüzzaman Said Nursî’nin belirttiği demokrasinin de takipçisi olan Nur yolcuları, “Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz” ifadesine nail olmak ve Risale-i Nur’un verdiği görevi yerine getirmek için bütün milletin uhrevî saadetine çalışırken dünya saadetini sağlayacak meşveret ve demokrasiyi temin etmek için de çaba gösteriyor. Dinin siyasete âlet edilmesini, dinî değerlerimizin menfi siyasetin propagandası haline getirilmesini, Risale-i Nur’da belirtildiği gibi cinayet olarak telâkki eden Nur yolcuları, bu cinayete sebep olanların cinayetine ortak olmaktan uzak duruyor, menfî siyasete alâka duymuyor, sadece Risale-i Nur’daki siyasî-içtimaî düsturları tatbike çalışıyor.

Devr-i İstibdad’da Zaptiye Nazırı Şefik Paşa’nın yaptığı maaş teklifini “Bu bana vermek istediğiniz, hakk-ı sükuttur” diyerek reddeden Bediüzzaman Said Nursî gibi Nur yolcuları da hiçbir hakk-ı sükuta meyil göstermiyor, hakk-ı sükutla karşılarına çıkanları neticesini düşünmeden kendilerinden uzaklaştırıyor, menafi-i şahsîyi terk etmeyi elzem kabul ediyorlar. Yine Zaptiye Nazırına karşı: “Sigara kâğıdı kadar ince ve nizam namıyla bir perdeyi, bu kadar feveran-ı efkâr ve hissiyata karşı, herkesin üstüne örtmüşsünüz. Herkes altında sizin tazyikatınızla meyyit-i müteharrik gibi inliyor” diyerek bir demokrasi ve hürriyet dersi veren Said Nursî, düzeni, istikrarı, ortamı muhafaza bahaneleriyle, o kadar gelişen ve büyüyen fikirlerin üzerini örtmeye çalışmanın istibdada dayalı bir uygulama olduğunu belirtmektedir. Nizamı muhafaza bahanesiyle hürriyetleri kısıtlamanın hatta ortadan kaldırmanın dehşetli bir istibdat olduğuna değinerek, bu satırları okuyan Nur yolcularının hürriyet algısını güçlendirmektedir.

Nur yolcusunu oluşturan kardeşlerimizi, yine bu mail grubuna dahil alan ağbey ve kardeşlerimizi tebrik ediyor, sizleri de nuryolcusu@yahoogroups.com mail grubuna dâvet ediyoruz. Haydi! Nur yolcusu takımına.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*