Oruçluya saygı çağrısı

Sevinç, bereket ve duâ ayı olan Ramazan’da oruç tutanların üzüldükleri bir nokta var. Oruç tutmayanlar, oruç tutanlara asgarî ve insanî bir saygıyı çok görüyorlar. Haklı ya da haksız, çeşitli sebeplerle oruç tutmayanlar olabilir. Ancak oruç tutmayanların, oruç tutanları yok sayarak açıkça yiyip içmeleri, tüttürdükleri sigarayı oruçluların yüzlerine doğru üflemeleri insanî açıdan kabul edilebilir mi?

Ülkemiz, asırlarca oruç tutanların ve tutmayanların birlikte yaşadığı bir yer olmuş. Tabiî ki geçmiş yıllarda oruç tutmayanların ekserisi gayr-i müslim olanlarmış. Aradan yıllar geçip de insanlara “doğru İslâmiyet” anlatılmayınca oruç tutmayanlar kervanına bazı ‘müslim’ler de katıldı. Ancak hepimiz, Müslüman komşularına saygı gereği; Ramazan ayı boyunca değil kendisi, çocuklarına dahi açıkta ve açıkça yemek yemeyi men eden gayr-i müslimlerin hikâyeleri ile büyüdük. Gayr-i müslim geçmişte; oruç tutanlara bu derece saygı gösterirken günümüzdeki ‘müslim’lere ne oluyor ki içtikleri sigaraları yüzümüze gözümüze üflemeye başladı?

Geçen gün büyük bir markete gittim. Markette ilerlerken bir ‘görevli’ yolumu kesercesine, “Beyefendi, çok güzel çiğ köftemiz var. Tadına bakın, çok beğeneceksiniz” demez mi! Ya Sabır çekerek, “Sayın görevli, Ramazan ayı içerisindeyiz. Oruç tutmuyorsanız bile, başkalarının oruç tutabileceği ihtimali de mi aklınıza gelmiyor? Lütfen oruçluya saygı…” dedim.

Bilmiyorum, yanlış mı yaptım? Belki o ‘görevli’ bu hareketinden dolayı doğrudan sorumlu değildir. Muhtemelen ona bunu yapmasını ‘patronu’ emretmiştir. ‘Çiğ köfte’den daha acı olan, Ramazan günü çiğ köfte ikram edilen market zincirinin asıl sahibinin ‘dindar’ biri olması… Belki onun da haberi olmamıştır böyle bir uygulamadan, kim bilir?

Şükürler olsun, oruç tutanların sayısı çoğalıyor, ama kalabalık içinde bir kişi bile oruç tutmasa ve açıktan yemek yese dikkat çekiyor. Bu noktada fert olarak hepimize ve başta da medya vasıtalarına çok iş düşüyor. Oruç tutmayanlara çağrı yapıp, oruç tutanlara saygıya dâvet etmek gerekir. Görebildiğimiz kadarıyla TV’lerde program yapan ‘hoca’larımız da bu hususlara pek yer vermiyor. Oysa bu mesele önemli ve acil bir konu. Aslında ‘oruçluya saygı’ çağrısı yapmak sadece TV’de vaaz veren hocalarla sınırlı olmamalı. Belki de ‘ana haber’ konusu olması gereken bir mesele. Oruç tutsa da tutmasa da, tutanlara saygı insanî bir görev. İnsanlarınıza ‘doğru İslâmiyeti’ öğretememiş olmanın neticesi bu olsa gerek…

Bu vesile ile bir noktayı daha hatırlatmak gerekiyor: İbadet ayı Ramazan’da bazı kahvehanelerin (adı kahve, ama aslında oyunhane) sahur vaktine kadar açık olduğu ve maalesef bu kıymetli zamanların ‘oyun ve eğlence’ ile geçirildiği şikâyetleri var. Başka zamanlarda bu kadar geç saate kadar ‘oyun hane’lerin açık olmasına müsaade edilmezken, Ramazan ayında buna müsaade edilmesi hata değil mi? “İyi de insanlar istiyorsa ne yapacaksın? Millet sahuru kahvede bekliyor” savunması da inandırıcı değil.

Çok kıymetli olan Ramazan akşamlarını ‘oyun hane’lerde israf edenlerin de uygun lisan ile ikaz edilmesi lâzım. Sahur, oyun ve eğlence ile beklenir mi?

Aynı zamanda ilâhilerin sazlı, sözlü, eğlenceli şekilde icra edilmeleri de tepki topluyor. Dinî muhtevalı sözlerin eğlence kisvesi altında icra edilmesi en başta o sözlere hakaret olsa gerek. Düşünün ki Yunus Emre’nin “Sordum sarı çiçeğe / Annen baban var mıdır?” şiiri ‘saz’ çalınarak ve oyun oynanarak icra edilse yakışık olur mu?

Bazı televizyon izleyicileri de ‘Ramazan hocaları’ndan yana şikâyetçi. TV’lerde yapılan konuşmalarda temel meseleler yerine yeni tartışmalara kapı açacak, gerçekte dinleyene de bir faydası olmayan ‘kavga’cı üslûbun tahkik ehli olmayanlara zarar verdiği kanaati var.

İnşallah “oruçluya saygı çağrısı” yapılırken bu meseleler de unutulmaz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*