Isparta’nın Eğirdir kazasının Sarıidris Köyü… Bu köy, Barla Gölünün doğu yakasına düşer. Diğer yakasında ise Barla ve Çamdağı var.
Hepimizin malûmu olduğu gibi Üstad Hazretleri Çam Dağı’na çıkar, tefekküre dalar. Masmavi göl, gölün etrafı yemyeşil, sıra dağlarla kapalı. Masmavi gökyüzü… Üstadın Yıldız Sarayına değişmem dediği mübarek yer…
Üstadımız Isparta için özel duâ etmiştir. İşte bu duâdan nasibini alan Sarıidris Köyünden bahtiyar Kurnaz ailesinden Osman Kurnaz Ağabey, kader-i İlâhi’nin sevki ile Almanya’nın Ahlen kasabasına hicret etmiştir. Bu ailenin çok kalabalık mensupları var, geniş bir çevreye sahipler. Ahlen’de kömür madeninde çalışanlar, yerin altından siyah nur çıkarırlar. Tahminim sekiz – on bin kadar Türk var. Kendilerini manevî bir boşlukta hissetmiş ve bir araya gelip bir mescid açmışlar. İbadetlerini orada yapmaya başlamışlar. Bir hocaya ihtiyaç duymuş ve Türkiye’den Diyanet vasıtasıyla bir hoca istemişler. Diyanet de Şükrü Bulut kardeşimizi göndermiş. Tabiî hizmetler ilerlemiş, gelişmiş ve cemaat çoğalmış. Mescid dar gelmeye başlamış ve bir cami yaptırmaya karar vermişler. Yerini satın alıp minareli bir cami yaptırmışlar. Şükrü kardeşimiz hem cami cemaatine imamlık yapmış, hem de gençlerle Risale-i Nur derslerine başlamışlar. Hocaya ve Risale-i Nur’a ilk sahip çıkanlar Kurnaz ailesi olmuş. Tabiî insan bilmediğine düşmandır. Bu durumdan rahatsız olanlar olmuş, hocayı Diyanet’e şikâyet etmişler. Nurculuk yapıyor diye otuz sene önce. Diyanet, hocayı geri Türkiye’ye çağırmış ve hoca da istifasını basmış. Gençlerle beraber kalabalık bir grup bir dershane açmışlar ve gençlerin başında Osman Kurnaz Ağabeyin büyük mahdumu Mevlüt Kurnaz kardeşimiz var.Ahlen bize iki saatlik mesafede. Sık sık derslere katılırdık. Sokağın ismi Rotman Caddesi idi. Bir gün Mehmet Emin Kalaycı kardeşimiz şöyle bir lâtife yapmıştı: “Yahu belediyeye gidelim bu caddenin ismini Rotman değil de Osman Caddesi yapsınlar, çünkü bu ağabey bunu hak ediyor” diye lâtife yapmıştı. Aradan otuz beş sene geçti, hizmetler büyüdü gelişti. Büyük bir yer aldılar. Alt katı kütüphane, orta katı yemekhane, spor salonları, üst katı dershane. Bin kişiyi alacak kapasitede. Her sene iki defa umumî toplantılar olur, Avrupa’nın her yerinden cemaatler gelir, Nurlu sohbetler olur, hasretler giderilir, tanışmalar olur, Türkiye’den mümtaz şahsiyetler gelir, yemekler yenilir, çaylar içilir…
Burada hanım kardeşlerimizin de çok büyük fedakârlıkları olur. Her evde yemekler pişer, özel tabaklara konur, cemaate servis edilir, bin kişiye yemek verilir. Osman Ağabey de bin kişiye yetecek şekilde kendisi irmik helvası yapar, herkesin yemesini sağlardı. Burada Osman Ağabeyin hanımı hacı Ayşe Ablayı da zikretmeden geçemeyeceğim. Hacı ablamız bu ailenin hizmette muvaffak olmasında çok büyük bir gayreti olmuştur. Çok mübarek bir kadın, Nurlara müştak. Biz akraba olmamız hasebiyle, aile dersleri yaparız, ders yaparken bütün duygularıyla derslere müteveccih olur, öyle ders dinler. Otuz beş senedir derslere gider geliriz. Kurnaz ailesiyle akraba olmak için hep duâ etmişimdir. Rabbime hamd-ü senalar olsun duâm kabul oldu ve sonunda akraba da olduk.
Hacı Osman Ağabeyin bazı özellikleri de var. Yıllar önce amansız bir hastalığa yakalanmış, vefat etti demişler. Sonradan Cenâb-ı Hak şifa vermiş, Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra uzun yıllar hastalanmamış, bereketli bir ömür yaşamış. Seksen yaşından sonra hastalık yeniden nüksetmiş. Hacı Osman Ağabey Kur’ân aşığı bir insan, günde bir cüz okur, her gittiği yerde Kur’ân’ı yanından hiç ayırmaz, Nurları da hiç ihmal etmez, devamlı okuyan bir insan. Bir gün kendini bilmezin biri onu üzecek bir şey demiş. “Nurcular Kur’ân okumuyor” demiş. O da yanında taşıdığı Kur’ân’ı göstermiş ve demiş: “Bak kardeşim ben günde bir cüz okuyorum, sen kaç kelime Kur’ân okuyorsun?” demiş. Adam susmuş. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Üstadımızın bu aile üzerinde tasarrufu olduğuna inanıyorum.
Akrabalığımıza doyamadan gittin be Osman Ağabey. Güle güle git Kur’ân aşığı, Kur’ân bülbülü. Güle güle git güller diyarının gonca gülü. Üzerine esecek Çamdağı’nın bahar meltemi. Ona komşu gidiyorsun, bağrına basacak şefkat kahramanının mübarek eli. Eğer kabul buyurursa selâmımızı götür. Biz günahkârlara duâ edin, gözyaşlarınız olsun Barla Gölü.
Bu dünya doyumluk değil, tadımlıktır.
Ömür dediğin uzun değil, belki bir adımlıktır.
Rabbimden rahmet, kalanlarına da sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Hepimizin başı sağolsun.
Benzer konuda makaleler:
- Almanya’dan Hakk’a yürüyen bir Nur kahramanı Osman Kurnaz Ağabey…
- Muhsin Doğru ağabey
- Astsubay Reşat Oral ağabey de Hakk’a yürüdü
- Fırıncı Ağabey…
- Ahmet Gümüş Ağabey Hakk’a yürüdü…
- Isparta kahramanlarından Hacı Osman Kurnaz…
- Mehmed Akay Ağabeyi ziyaret etmek
- Kemaleddin Ceviz de rahmetli oldu…
- Osman Kurnaz
- “Zübeyrimi kâinata değişmem”
İlk yorum yapan olun