Fırıncı Ağabey…

Elli sene evvel, Risale-i Nurlarla müşerref olduktan sonra, bu dâvânın, mümeyyiz ağabeyleri ile tanışmaya başlamıştık. Ankara’da olduğumuzdan, orada bulunan ağabeylerle müşerref olmuş, daha sonra da, Ankara’nın merkez olmasından dolayı, bir çok ağabeyimizin buraya gelmesi münasebetiyle de, çoğu ile tanışmıştım.

Fırıncı Ağabeyle, İstanbul’a gittiğim 1973 senesinde , Kıztaşı (Nurcuların lisânında “Nurtaşı”) dershanesinde tanışmıştım. Meşhur üç Mehmed’ler, o zaman orada kalıyorlardı.  Sonraki zamanlarda da çok görüşmelerimiz olmuştu.

Bu üç Mehmed’ler (Fırıncı, Birinci, Kutlular) nurun kahramanı Zübeyir Ağabeyin tedrisinden geçtiğinden, bir çok fitne hareketinde, cemaatin yanlış yapmamasına sebeb olmuşlardır. 1973’deki Bekir Ağabey hadisesinden sonra, Ankara’da Bayram Yüksel Ağabeyin başı çekmesiyle, Birinci Ağabeyin dışında, iki Mehmed Ağabey de evlenmişti. Fırıncı Ağabeyin evliliği, aslen İngiliz olup, sonradan Müslüman olan ve Risale-i Nurlar ile de hizmetlere tercümesiyle devam eden Mary Weld (Şükran Vahide) ile olmuştu.

Cemaat içerisinde en büyük iftiraka sebeb olan 12 Eylül 1980 fitnesinde, bu üç Mehmed’ler, Üstadın istikamet ve çizgisinde kalarak, Yeni Asya Nur cemaatinin muhafazasına vesile olmuşlardır.

Aslen Bursa İnegöllü, “Mehmed Nuri Güleç” Ağabeyimiz, fırıncı mesleğinden dolayı, o isimle yâd edile gelmiştir. Bizim Bursa Ulu Cami de tertip ettiğimiz “Bediüzzaman Mevlidlerine iştirak etmiştir. Bu mevlidlerin birinde “Bediüzzaman Bursa’ya geldi.” başlıklı bir makale yazacaktım. Hani, mevlidden dolayı mecâzî olarak kullandığım başlığı koyarken, birden aklıma geldi.

Üstadın Bursa’ya gelmediğini biliyordum, ama “acaba gelmiş miydi?” Telefonla aradım, “ağabey, sen Bursa’lısın, en iyi sen bilirsin.” diye sorduğumda “ yok Osman kardeş, içine gelmemiş, ama 1952 Gençlik Rehberi Mahkemesine Emirdağ’dan İstanbul’a giderken, İnegöl-İznik- Orhangazi üzerinden, Yalova’dan  vapurla İstanbul ‘a gitmiş” dedi.

Siyâsî fitnelerin zaman zaman aramıza soktuğu tefrika yüzünden, irtibatımız biraz zayıflamıştı. Son iki gün içinde, evvelâ yoğun bakıma alındığı malûmatı geldi. Hemen ertesi gün de, vefat haberini aldık.

Allah rahmet eylesin. Makamı Cennet olsun.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Ben bu mevtaya bakınca; şu sözü hatırlıyorum. ‘Ne oldum dememeli,ne olacağım demeli.’ Siyasi vs. ile geçiştirilemeyecek 15. asrın bu büyük fitnesinde ömrünün son deminde -ki bir seksenbeş sene daha yaşamayacağı muhakkak- sufyani duzenin fırınına odun olmak ne acı, ne hazin bir son. Belki de döndü ve aslına inkılab etti, onu da bilmiyoruz. Son 7 yılda ki sufyani duzene açıkça desteğiyle ötelere göçenleri gördükçe; Rabbim akıbetimizi hayreyleye, Kur’an’dan, İman’dan, Hakikatten, İstikametten ve Hizmetten bir an bile ayrı eylemeye. Son nefesimizi hüsnü hatimeyle vererek teslimi ruh eylemeyi lutfeyleye. diye niyazda bulunup duruyorum ki; Nur Üstadın(rh) da ifade buyurduğu üzere;korkmak değil titremek gerekiyor, imansız gitmekten.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*