Ramazanda ne saklı?

İnsanın hayatı su gibi akıp gidiyor. Muhakkak ki büyük hedeflere, gayelere kilitlenmiş olarak akıp giden hayatlar var. Ve hiçbir gayesi, hedefi olmadan avare bir şekilde akıp giden hayatlar var. İnsanım diyebilen her bir fert insanlığına yakışır bir şekilde ve tarzda hayatına yön verebilmelidir. İnsan olarak kendisine insanlığı bahseden Kerîm Zât-ı Zülcelâl’in istek ve emirleri doğrultusunda hareket edebilmelidir.

Nimet daima şükür ister. Şükür ve hamdin anahtarı ise en büyük bir insaniyet olan iman ve İslâm’da saklıdır. İslâmî daire içerisinde imanını kuvvetli kılan şükür ve hamde muvaffakiyetini garantilemiştir. Şükür ve hamd İslâmiyet, iman ve ihsaniyet nimetlerini ziyadeleştirir.

Dünya metaı adına en küçük bir menfaatini gören, gözeten ve kollayan insan, bu fani ve kısa dünya hayatına nazaran ebedî, sonsuz, saadetli ahiret hayatıyla alâkalı her türlü menfaatini ve arzularını şükür ve hamdin ölçüleriyle takip edip, elde etmenin yollarını araştırmalı, bulup bu yolun iyi, semereli bir yolcusu olmaya bakmalıdır.

Küçük şeyler her zaman büyük şeylerin habercisi ve anlatıcısı, başlangıcıdır. Buna nazaran bizler küçücük halimizle, küçücük arzularımızla, küçücük dünyamızla elbette büyük ve ebedî olan ahiret hayatına ve saadetine talip olmuşuz. Şükür ve hamdin en küçüğü bile ahirete dair çok büyük nimetlerin başlangıcı ve haber vericisidir. Hiçbir zaman, hiçbir halde, hiçbir nimeti şükürsüz ve hamdsiz bırakmamalıyız.

Sonra şükür eden, hamd eden ebedî bir hayata dair kazanımlara imza attığı halde; şükür etmeyen, hamd etmeyen acaba neyi kazanır, neyi kurtarıyor bir insan olarak anlamak zordur…

Hayatımızda herşeyi önem sırasına göre, kıymet ve değerine göre bir sıraya koymalıyız, bu ehemmiyet sırasına göre hareket etmeliyiz. Şükür ve hamdin hayatımızdaki sırası her zaman, her halükârda en birinci ve en önde olabilmelidir. Tâ ki hayatın ve hayatı verip, hayatı rızık ve nimetleriyle süslendiren Rahman-ı rahim ve Kerîm-i Mutlak, Zât-ı Zülcemalin kıymetini ve zâtını daha iyi anlayalım, kavrayalım ve O’na edepler tazim ve muhabbette bulunalım.

Bizler, taş olmadan, hayvan olmadan, bitki olmadan yokluk âlemlerinde kalmadan hayat nimetiyle nimetten dirilmişiz. Bu nimet daimî bir şükür ve hamdin mutlak manada yapılmasını gerektirir, lüzumlu kılar.

Hayatı veren, hayatı bize nimetleriyle ve rızıklarıyla, ihsan ve ikramlarıyla takdim eden Zât’a bizim en iyi mukabelelerimiz hadsiz bir şükür ve hamdle olur. Bu hadsiz hamd ve şükrün en iyi yapılacağı günler ise oruçlu olduğumuz Ramazan günleridir…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*