Risâle-i Nur dairesindekilerin sahip olması gereken meziyetler

Image
İslâm âleminin büyük bir sürur, sevinç, mutluluk kaynağı mübarek Ramazan ayına bu yıl yine Rabbimizin inayet ve ihsanıyla yetişmiş bulunuyoruz. Sonsuz şükürler olsun.

Âlemlerin Efendisinin (asm) “Oruç bir kalkandır; [oruçluyu beşerî ihtiraslardan hıfz eder] Oruçlu kem söz söylemesin! Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa: ‘Ben oruçluyum!’ desin!” tavsiyelerine nâil omak bütün oruçlulara nasip olur inşaallah. (Âmin)

“İnsanın her amelinin sevabı yedi yüze kadar katlanır. Allah buyurdu ki: ‘Oruç bunun dışında. Çünkü o, Benim içindir, onun mükâfatını Ben vereceğim. Çünkü o, şehvetini ve yemesini sırf Benim için terk ediyor. Oruçlunun iki sevinci vardır: İftar edince ve Rabbine kavuşunca. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur” müjdelerini de iki cihanda yaşarız inşâallah.

“Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” tebşirine mazhar oluruz inşâallah.

“Kim ki, yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Cenâb-ı Hak o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına hiç kıymet vermez, iltifât buyurmaz” ihtarından da uzak oluruz inşâallah.

Fakat bu dünya hikmet diyarı, imtihan yurdu olması cihetiyle, insî şeytanlar ve nefis vazife başındalar. Ortalıkta kol geziyorlar. Bunu da gözden uzak tutmadan bu manevî atmosferi en iyi şekilde değerlendirmeyi Rabbimizden birlikte niyaz edelim.

Çok ilgi çekici bir şekilde bu mübarek aylarda nelerin olabileceğine nazik ve tedbirli bir şekilde dikkat çeken Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerini dinleyelim. Bu konuda işte çok önemli iki ihtar:

“Aziz, sıddık kardeşlerim,

“Bu Ramazan-ı Şerifte âfâka bakmamak ve dünyayı unutmaya çok muhtaç olduğum halde, maatteessüf, dünyaya ara sıra bakmaya bizi mecbur ediyorlar. İnşâallah, bu bakmakta niyetimiz hizmet-i imaniye olduğundan, o da bir nevî ibadet sayılır. Evet, size iliştikleri gibi, bize de ayrı ayrı suretlerde tecavüzlerini ihsas ediyorlar. Fakat, Cenâb-ı Hakk’a şükür ki, onların tecavüzleri, aksülâmel nev’inde, Risâle-i Nur’un fütuhatına yardım ediyor.” (Kastamonu Lahikası, s. 139, Mek. No: 109)

“Aziz, sıddık kardeşlerim,

“Bu mübarek Ramazan-ı Şerifteki duâlar, ihlâsı bulmak şartıyla, inşâallah makbuldür. Fakat maatteessüf, ekseriyetçe Risâle-i Nur şakirtlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için, bazı taarruzlar yüzünden o ihlâs, o huzur-u tam bir derece zedelenir. Merak etmeyiniz, herşeyi Cenâb-ı Hakk’a havale edip öyle taarruzlara ehemmiyet vermeyin…” (Age., s. 206, Mek. No: 165)

Ramazan-ı Şerifte, Ehl-i Sünnetin selâmet ve necatı için edilen pek çok duânın âşikâre kabulleri görünmemesinin hususî sebeplerinden olan “ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri âlicenâbâne affetmesi; bir tek haseneyi, binler seyyiâtı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamlardan görse, onlara taraftar çıkması”, bundan dolayı da “ekall-i kalîl” (azınlığın da azınlığı) olan ehl-i dalâlet ve tuğyanın, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, musîbetlerin devamına ve belki şiddetlenmesine kader-i İlâhiyeye fetva verdirmesi, “Biz buna müstahakız” dedirtmesi…  (Kastamonu Lâhikası, s. 24, Mek. No: 19)

Herkesin midesini düşünmeye başlayıp, kalbî hayatın, şefkat ve rikkatin ölmesi tehlikesi karşısında Risâle-i Nur Talebelerinin buna bir uzun Ramazan nazarıyla bakıp, günahlara bir kefaret olabileceği belirtiliyor. (Kastamonu Lâhikası, s. 149, Mek. No: 114)

Bu mübarek aylarda, pek çok iştiyak ve ihtiyaçla fazla a’mâl-i uhreviyede bulunmak arzusuyla beraber, mevsim ve bazı sebepler yönüyle hizmetlerde muvaffak olamasak da fazla müteessir olmamak gerekiyor. Bütün bunlara karşı hakikî bir ihlâs ve çok sevap kazanmayı hedeflemek en çıkar yol olarak görünüyor.

Bu mübarek aylarda başa gelebilecek hastalık ve musîbetlerin, fedakâr kardeşlerin şefkatlerini heyecana getirip, şahs-ı manevî hesabına a’mâl-i uhreviyelerinin bir nevî zekâtını vermek; nâkıs, kusurlu sermayelerimizi, birden ona, belki yüze ve bine çıkarmaya sebep olabileceği ümidiyle bunu temin etmeye çalışmalıyız. (Age, s. 202, Mek. No: 160)

Ramazan-ı Şerifteki hakikat-i leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakikatleri, yüz bin elle aramak bahtiyarlığı ve ümidini daima canlı tutmak. (Age, s. 205, Mek. No: 163)

“Seksen küsur sene kıymetinde bulunan ve Ramazan-ı Şerif’in tamamında gizlenen Kadir Gecesinin hakikatini kazanmak için, Risâle-i Nur Talebeleri şirket-i maneviye-i uhreviyeleri gereğince, her biri diğerine, ‘Bizi koru, bize merhamet et, bize mağfiret et’ gibi tabirlerle duâ etmeleri gerekir. Böylece her bir talebe umumun namına duâya çalışsın.” (Age, s. 205, Mek.No: 163)

Bu mevzuda dillerde devamlı Kur’ân harfleri, kelimeleri, âyetleri ile hadis-i şeriflerin nurlu mevsimini yaşamayı esas hedef ittihaz etmek çok önemli.

Yazımızı bu mübarek ay boyunca her türlü büyük–küçük günahlardan, haramlardan, gıybet, itham, zan, iftira… vb. her türlü menfî kelimelerden ve tavır ve hareketlerden uzak olmayı hedefleme temennisiyle bitirelim.

Bütün dost ve kardeşlerimizin ve bütün Müslümanların rahmete mazhar olacak bir Ramazan geçirmesi, Cenâb-ı Haktan kuvvetli niyazımızdır.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*