“Sen Zübeyir’i tanıyor musun Keçeli?” “Evet tanırım Üstadım” “Bu keçeli, bu câmid, bu taşkafa!.. Ben Zübeyir’imi kâinata değişmem” der Üstad, rahmetli Vahşi Şaban Ağabey’e. İşte “kâinata değişilmeyecek” kadar üstâdında kıymet arz eden bir adam; Zübeyir Gündüzalp…
Kıymeti hiç şüphesiz ki “sadakatte birinciliğinden” ileri geliyordu. Yine Üstad’ın, “Risale-i Nur hizmetinde üstâdımın mesleğinden sadakatten ayrılmayacağıma dair yemin ederim” dedirtip Kur’ân’a el bastırdığı ve “bu camid, bu taşkafa dışında herkes yeminini bozacak” dediği sadakat timsali talebesi. Ve yıllar geçti Üstad vefat ettikten sonra, sağlam ve sarsılmadan kalabilmeyi ve Üstad hâlâ hayattaymış gibi aynı istikamette hizmete devam etmeyi başarmıştı Zübeyir Ağabey. Üstad’ın vefatından sonra dağılan cemaati toparlamayı başarmış ve yeniden birlik halinde kalabilmeyi sağlamıştı. Şahitlerin deyimiyle; Risale-i Nur mesleğinin Hz. Ömer’i olmuştu O!
Üstad’ın hizmetine girdiği zaman aldığı ilk ders; “aklını karıştırma yeter kardeşim!” olmuştu Ceylan Abi’den. O da bu nasihate daima riayet etti ve Üstad vefat edinceye kadar, en mahrem sırlarına vasıl oldu. Üstad onu âdeta “kumandan” gibi yetiştirmişti. Ve zaten “Nur’un kumandanı” olmuştu. Hakikaten her meselede âdeta bir kumandan gibi en selâmetli yollarla, her hadisenin içinden çıkmayı başarmıştı. Üstâd onu geleceğe çok iyi hazırladı ve “sen fenafissaid olmak zorundasın Zübeyir” diyecek kadar onu kendinde fâni kılmıştı. Gerçekten Zübeyir Ağabey, Üstad’ın gölgesi gibiydi. Üstad gibi konuşur, Üstad gibi düşünür, Üstad gibi bakar, Üstad gibi (ilh)..
Üstad; Yeni Said dönemiyle birlikte siyasî ve içtimaî hadiselerden uzak durmuş ve yalnız “iman hizmetiyle” meşgul olmuştu. Eski Said, günde 8 gazete okurken Yeni Said hepsini terk etti. Ta ki Zübeyir Ağabey hizmete girinceye ve Üçüncü Said dönemine geçinceye kadar. Daha sonrasında kendisi kısmen bakmış, ama Zübeyir Ağabey’i gazeteci gibi yetiştirmişti. Diğer ağabeyler de gazete okumak istediğinde Üstâd izin vermez ve “O camid, O taşkafa, O aklını karıştırmaz; ama siz karıştırırsınız” dermiş. Gazetelere tekzip yazıları düzeltmeler vs derken onu âdeta gazeteci gibi yetiştirmiş ve gelecekte; “matbuat lisanıyla konuşmak vaktinin” geldiği güne hazırlamış. O gün geldiğinde yani “matbuat lisanıyla tezahür” vakti geldiğinde Zübeyir Ağabey, “kardeşim, lahana yaprağı kadarda olsa bir gazetemiz olsun” der ve Yeni Asya’nın kurulmasını sağlar. İşte o günden beri “fenafissaid mesleğinde ve sadakatte birinci sıra” hizmeti ekol haline getiren “Zübeyri çizginin” adı “Yeni Asya”dır. Ve 45 yıldır Üstadın meslek ve meşrebinde istikameti bozmadan sağlam bir şekilde dâvâsını cihana anlatmaya devam etmektedir.
Risale-i Nur’dan mesleğinde tereddüte düştüğümüz zaman, aklımızı fazla karıştırmadan biz de ona bakalım diye! 1957 seçimlerinde Üstad çok hastadır. Fakat mutlaka oyunu kullanmak ister. Ve sandığın evine getirilmesini ister, ama seçim yasaklarından buna izin verilmez. Üstad: “benim reyim çok önemli, benim mutlaka oraya gidip reyimi kullanmam lâzım der.” Ve talebelerinin kollarında sandık başına gider. Mührü alır ve: “Zübeyir demokratların ki hangisi der?” Üstad bunu bilmediğinden mi sorar? Ve neden başkası değilde Zübeyir Ağabey’e sorar? Verdiği ders şudur: “benim siyasî mesleğimde ki çizgim, Risale-i Nur’da açık ve net bir şekilde bellidir. Bunu da en güzel şekilde Zübeyir Gündüzalp devam ettirir. Evet, Üstad bunu ders vermektedir.
Ve, ’64 seçimlerinde demokratlar bölünmüş iki ayrı parti olmuşlar ve dindarlar da Erbakan’ın başkanlığında dinî bir parti kurmuşlardı. Ağabeylerden bir kısmı gelir sorar; “dindarlar parti kurmuş onlara destek vermek lâzım değil mi? diye. Zübeyir Ağabey: “kardeşim biz şeyhülislâm seçmiyoruz siyasetçi seçiyoruz. Demokratların devamı, başında Demirel’in bulunduğu Adalet Partisi’dir (AP)” der ve adresi gösterir. Ve o günden sonra Nurcular 80 darbesine kadar aynı çizgide devam eder. Ondan sonra meşum (!) bir elle siyaseten ayrılığa düşerler. Yeni Asya grubu hâlâ aynı yerde, aynı istikametle “demokratlara nokta-i istinat” olmaya devam etmektedir.
Bu hatıradan çıkarılacak bir ders de “Üstad yaşasaydı..” gibi farklı arayışların içinde olanlar doğru adresi göstermektir. Zira asrın imamı kendinden sonra çıkacak her karışıklığa tedbiri almış ve okumayanlara, okuyup anlamayanlara bilfiil ders vermiştir!
Zübeyir Ağabey’e bir gün Üstad der: “Zübeyir sana desem ki: biz bu Risale-i Nur’da hatalar yapmışız gel gidip başka bir meslek bulalım desem ne dersin?” Zübeyir Ağabey tereddüt bile etmeden: “Üstadım elinizi öper; siz gidin ben burada devam ederim derim” der ve bir kez daha sadakatte birinciliğini ispat eder. İşte yıllardır yaşadığımız sosyal ve siyasî hadiselerde bu ölçü bize bir ders mahiyetinde olur ve her ne olursa olsun Risale-i Nur’un ölçülerinden sapmadan devam ederiz. İşte sadakat, işte Yeni Asya!
Biz sadakatten ayrılmamaya yemin ettik ve Allahtan bizi ayırmamasını temenni ettik. Zübeyir Ağabey gibi; “eğer bir gün mesleğime bir yanlış yapacak olursam bana bir iğne yapın öbür tarafa gönderin” dediği gibi: “Allah’ım mesleğimden ve yolumdan şaşıracak olursam buna imkân vermeden canımı al dedik!” inşallah kıyamete kadar bu hizmete baş koyduk. Allah bizleri istikametten ve rızasından ayırmasın inşallah ve başta Üstadımız, Zübeyir Ağabey ve umum hakikî Nur Talebelerinden ebeden daima razı olsun ve bizi de hakikî Nur Talebelerinden eylesin.. amin..
Vefatının 44. sene-i devriyesinde Zübeyir Ağabey’e binler Fatiha..
Yıldız Fırtına | EuroNur
Benzer konuda makaleler:
- Mehmet Kutlular Ağabeyin hayatı ile verdiği sadakat dersi
- Vefatının birinci senesinde, “Kutlular ağabey”
- Risale-i Nur hizmetinde güzel bir kampanya
- “Zübeyrimi kâinata değişmem”
- Cesur yürek bir dava adamı: Kutlular Ağabey
- Zübeyir Gündüzalp
- Teyp Tahir ağabey vefat etti
- Hizmete Zübeyir Gündüzalp dokunuşları
- “Sultanım Hû”
- Zübeyrî çizgi
İlk yorum yapan olun