Herkesin bildiği ve slogan haline gelmiş şöyle doğru bir tesbit vardır: Bir devleti, bir milleti yıkmak ve mahvetmek istiyorsanız o milletin ailesini dağıtın, gençlerini ‘sarhoş’ edin, yeter.
Gerçekten de ailesi sağlam ve gençleri ayık olan bir milletin mahvolması, yıkılması ve dağılması nasıl ki sebepler tahtında mümkün değilse, tersi yani aile temeli mahvolmuş ve gençleri ‘sarhoş’ olmuş bir milletin çökmesi de aynı nisbette mümkündür.Peki, ne yapıp da gençleri ayık, aileyi de sağlam hale getirebiliriz? Aileyi ve gençleri mümkün olduğunca ‘kötülüklerden’ korumaya çalışmakla bunu başarmak mümkün. Bir yandan kötülüğe teşvik edip, öte yandan korumaya çalışmak gibi bir çelişki, hiç yapılmaması gereken bir hareket. Meselâ, söz ile ‘Gençleri koruyacağız’ deyip; öte yandan hemen her gün gazetelerde ‘alkollü içki reklâmı’ yapılmasına seyirci kalmak bir çelişki değil mi? Ve yine insanları kötülüğe teşvik eden TV dizilerine seyirci kalmak da bir başka çelişki sayılmaz mı? İlâve etmek gerekir ki aileyi kökünden yıkan ‘zina’ gibi kötülükleri hukukî anlamda ‘suç’ olmaktan çıkaran her türlü adımın atılması da cinayetle eşdeğer olmalı. Şu da önemli olsa gerek ki, Kur’ân-ı Kerim, “Zinaya yaklaşmayın” buyurur. Dikkat edelim, “Zina etmeyin”den daha önce, “yaklaşmayın” ikazı var!
Gençlerin geleceğini ipotek altına alan ve onları hükmen ‘deli’ eden feci kötü bazı alışkanlıkların hızla yayıldığı bir gerçek. Bazı araştırmalar sigara, alkol ve uyuşturucu, (doğrusu: öldürücü) alışkanlığının ilköğretim öğrencileri seviyesine indiğini ortaya koyuyor. Velev ki tehlike bu seviyeye inmemiş olsa bile, önümüzde ciddî bir ‘kötü alışkanlık’ esareti duruyor. Kimi gençler sigara ile, kimileri çok daha kötü olan alkol, uyuşturucu ve diğer bağımlılık yapan alışkanlıklarla karşı karşıya. Herkesin kolayca ulaşabildiği ve maalesef devletin de teşvik ettiği piyango ve benzeri ‘kumar’ları da unutmamak lâzım.
Gençleri tuzağa düşüren bu tehlikelere karşı elbirliği ile mücadele etmek gerekiyor. Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi (AMATEM) Şefi Doç. Dr. Cüneyt Evren, madde bağımlılığının beyinde yapısal değişiklikler meydana getirdiğini ifade ederek, tedavi olan bir ‘bağımlı’nın, daha sonra yeniden bu alışkanlığa kapılabileceğine dikkat çekmiş. “Kişinin tedavi isteği ve kararlılığı çok önemli” diyen Doç. Dr. Evren, “Alkol ve benzeri maddelerde ayakta tedavi çok da mümkün olmuyor. Dolayısıyla arındırılma tedavisi yatarak yapılıyor. Vücuttan madde atılınca her şey bitiyor mu? (…) Böyle bir hastalıkta yardım istemeyene yardım etmek mümkün değil. (…) Kişi tedaviye uyum gösterirse, yaşam boyu ayık kalması mümkündür” demiş. (Yeşilay dergisi, sayı: 936, Ocak 2012)
AMATEM Şefi Doç. Dr. Cüneyt Evren’e asıl can alıcı soru ise şöyle sorulmuş: “Böyle bir klinikte çalışıp da çocuklarınızın geleceğinden endişe etmemek mümkün mü?”
Bağımlıları tedavi etmeye çalışan Doç. Dr. Cüneyt Evren’in bu sorulara cevabı da şöyle olmuş: “Mümkün değil. Ama kendi kaygımı şöyle gidermeye çalışıyorum: Büyük olan çocuğum on yaşında, arkadaşız. Ben kankasıyım. Çünkü biliyorum ki yapabileceğim başka bir şey yok. Onunla öyle ilişki kurarsam onun yaşamına kimlerin girdiğini, kimlerin çıktığını, ne yaptığını bana rahat rahat anlatabilir ve bu şekilde ben de ona yol gösterebilirim, yardımcı olabilirim. Onun dışında gerçekten ciddî sıkıntılar var.”
Sağlam aile ve uyanık/ayık nesil için çok gayret sarfetmeli ve duâya sarılmalı vesselâm.
Benzer konuda makaleler:
- Çocuğunuzun başını okşayın
- Sinsi tehlike
- Gülün ilginç özelliği
- Diyanet, Bediüzzaman’ın eserini basıyor
- Alkol üreticilerinin kurduğu tuzak
- ALKOL REKLAMLARI TAMAMEN YASAKLANMALI
- Diyanet İşârâtü’l-İ’câz’ı Ramazan’da neşredecek
- Alkolizm, dünyanın en büyük vebası
- Risaleleri ‘ilkeler’e nasıl uyduracaksınız?
- Kötü alışkanlık ve bağımlılıklardan kurtulmanın yolları
İlk yorum yapan olun