Sevgi, insanları birbirine yaklaştıran ve bağlayan içsel bir duygudur. Güven, dostluk ve şefkat gibi yaklaşımların kaynağında da sevginin büyük rolü vardır.
Sevgi, fertler arasında hoşgörü ve fedakârlık gibi olumlu davranışlara zemin hazırlar, iki ayrı insanın kalplerini birleştirir. Topluma huzuru ve kardeşliği getiren birleşririci bir unsurdur. Kısaca sevgi bir gönül bağıdır desek daha isabetli bir tarif olur.
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi…” 1
Sadi Şirazi Hazretleri: “Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder” demiş.
Şirazi Hazretleri, sevgiyi önce en yakın daire olan hane halkına, akraba ve dostlarına, komşularına, sokak, mahalle ve şehrine hatta bütün dünyaya yaymak gerektiğini vurgulamıştır.
Sevgi hayatın hareket halinde olan bir lokomotif gibidir. Kâinatta var olan her şeyle alâkadardır. Sevgi âlemlerin yaratılış anahtarı ve rahmetin bir tezahürüdür.
İnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibariyle mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor.
Cenab-ı Allah, bütün varlığa duyduğu sevgiden onları yaratmıştır. Allah’tan, bütün varlıklara doğru yayılan sevgi ve rahmet ise her şeyi kuşatmıştır.
Sevginin kısaca bir diğer tarifi Allah’tan varlığa, varlıklardan da Allah’a giden bir hakikî aşk ve muhabbettir.
Bediüzzaman Hazretleri aşk ve muhabbeti şöyle tasvir eder: “Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder.” 2
Bediüzzaman, Allah hesabına olmayan muhabbet ve aşkın sahibine azap ve acı verdiğini ifade etmiştir. Demek ki, insan için en büyük mutluluk, Allah sevgisine ulaşmaktır.
Allah, insana kalp ve sevgiyi kendi isim ve sıfatlarını sevdirmek için vermiştir. Hatta insandaki kalp ve muhabbete öyle bir genişlik vermiş ki; ancak Allah’ın cemal ve kemali ile tatmin olabilir.
Bundan dolayı insan muhabbet ve kalbî kabiliyetlerini, mecazi ve fani mahlûkatta kullanması münasip düşmez hatta ahmaklıktır.
İnsan ancak bütün varlıkları Allah’ın bir san’atı, Allah’ın cemal ve kemaline bir ayna olması cihetiyle bakar ve sevebilir.
Hazreti Muhammed’in (asm) şu duâsını da hatırlayalım: “Allah’ım! Senden sevgini, Seni sevenleri sevmeyi, Senin sevgine yaklaştıran ameli sevmeyi dilerim.” 3
Dipnotlar:
1- el-Enfal, 8/63).
2- Mektubat, Dokuzuncu Mektup.
3- Tirmizi, Tefsir 39.
Benzer konuda makaleler:
- Sevgi dili
- Sevgi her derde ilâç!
- İttifakın başlangıç noktası: Sevgi patlaması
- Sevgi, Allah namına olmalı
- His ve duygular ahirete sarf edilmeli
- Kainat ve Sevgi
- Adaletten uzaklaştıkça kıyamet yaklaşmaktadır
- Kâinatın ve insanın rabıtası: Muhabbet ve sevgi
- Bediüzzaman´ın ektiği sevgi tohumları yeşerdi
- Tarifsiz Sevgi
İlk yorum yapan olun