Silâhla demokrasi gelmez!

Tunus’la başlayan ve Mısır’a sıçrayan “halk hareketleri” bölgedeki pek çok ülkede iç karışıklıklara yol açarken, yıllardır milletine eziyet çektiren diktatörler zor günler geçiriyor. Tunus ve Mısır’da iktidarı bırakan diktatörlerden sonra bu ülkeler demokrasiye geçiş denemeleri yapmaya başladılar.

 

Bölgedeki diğer ülkelerde de kaynamalar devam ederken, Libya’da kendi halkının üzerine silah doğrultan Kaddafi’nin diğer diktatörler gibi çekilmeyip “muhalif gruplar”la silahlı mücadeleye girmesi, Libya halkına zulüm yapılmasına sebep oluyor. Geçtiğimiz Cumartesi başlayan bombalamalar sekizinci gününe girdi. Libya’da yaşananlar değişim sürecinin sancılı olacağı ve binlerce kişinin ölümüne sebebiyet vereceğini gösteriyor. Bu sürecin nasıl sonuçlanacağı da belirsizliğini koruyor.
* * *
Bunlar olayın bir cephesi. Diğer cephesinde ise kabul edilemez gelişmeler yaşanıyor.
Batılı güçlerin Libya’ya karşı giriştiği askerî harekâtın 7. gününe girerken, Irak ve Afganistan örneklerini akıllara getiriyor. Operasyonunun komutasının kimin devralacağı konusunda fikir ayrılıkları göze çarparken, savaşın beklenenden uzun sürebileceği tahmin ediliyor. Bu da tıpkı Irak ve Afganistan’da olduğu gibi ABD, İngiltere ve Fransa’dan oluşan koalisyon güçlerinin Libya’yı da bataklığa sürüklemesinden endişe ediliyor sürükleyecek gibi görünüyor.
Başta kara harekâtı yapılmayacak denilse de bu güçlerin, “kara harekâtı ile Kaddafi durdurulamıyor” bahanesi ile asker çıkarması ihtimali de da masada duruyor. ABD Başkanı Obama’nın “Kaddafi’yi devirmek için başka seçenekler de olduğunu” söylemesi de bunu gösteriyor. Oysa ABD Genelkurmay Başkanı’nın harekât başladığında “Hedefte Kaddafi yok. Operasyon bittiğinde Libya lideri olarak kalabilir” demesinin de boşuna olduğu ortaya çıktı.
* * *
Irak’ı “Demokrasi getireceğiz” diye işgal eden, Afganistan’da yıllardır insanları öldüren ABD ve İngiltere şimdi de aynı gerekçe ile Libya’yı bombalıyor. Silahla demokrasi getirmeye çalışıyor!
Irak’ı işgalinin yıldönümünde Libya’ya giren ABD ve İngiltere’ye bu kez de bölgede hâkimiyet kurmak isteyen Fransa da katılınca, esasen hedefin demokrasi getirmek değil, yer altı zenginlikleri olduğu gün gibi ortaya çıktı.
Dünya bu filmi daha önce görmüştü. Sadece başrollerinde değişik isimler var, senaryosunda da küçük değişiklikler görülüyor. Irak’ı işgal eden ülkelerin başında Bush ve Blair vardı, şimdi Barack Obama, David Cameron ve Nicolas Sarkozy, o zaman Saddam’ı devirip özgürlük getireceğiz deniliyordu, şimdi de aynı şey Kaddafi için deniliyor. Sivil halkı korumak adına milyonlarca Iraklı sivil öldürülürdü, şimdi de Kaddafi’nin sivilleri öldürmesini engellemek için siviller öldürülüyor.
Libya üzerine senaryo yazılırken, önce hedefte Kaddafi’nin olmadığı söylendi, bombaların Libya halkının tepesine yağmasının üzerinden birkaç gün geçmeden, hedefe Kaddafi’yi de koydular.
Günlerdir bombalar, uzun menzilli füzeler Libya halkının üzerine atılıyor, sivil gözetilmeden, masum gözetilmeden, şehirler, medeniyetler yok ediliyor, tıpkı Irak’ta, Afganistan’da olduğu gibi…
Diğer taraftan da, Kaddafi’nin paralı askerleri masum Libya halkına aynı şeyi yapıyorlar. Kime dağıtıldığı belli olmadan bir milyon silahı “halkına” dağıtarak “kanlı direniş” sergileyerek belki de beklide binlerce sivilin ölmesine sebep olacak.
Muhalif grupların da, Kaddafi’nin paralı askerlerinin de Libya halkını temsil ettiğini söylemek zor. Belki başka başta halk diktatörlerin zulmünden kurtulmak için ilk günlerde gösteriler yaptı ancak daha sonra silahlı kişilerin ortaya çıkması “Dış güçlerin oyunu mu sergileniyor”? sorusunu akıllara getirdi.
Öte yandan da Türkiye’nin Libya tavrı da değişiklik sergiliyor. Bir yandan “Türkiye asla ve asla Libya halkına silah doğrultan taraf olmayacaktır” denilirken, diğer yandan sözde “birleşmiş koruyucu” adı verilen NATO gücüne en fazla gemiyi veriyor veren ülke oluveriyor. Türkiye’nin 4 fırkateyn, bir denizaltı ve bir yedek savaş gemisi, 130 subay, 600 astsubay, 50 uzman ve 300 askerin bulundurması da soruları akıllara getiriyor.
Özetle, Libya’da büyük bir kaos ve karışıklık var. Herkesin bu ülke üzerinde bir planı var. Bu karışıklığın bir an önce bitmesi için Kaddafi’nin derhal çekilmesi, halkına  doğrulttuğu doğrultuğunu silahları teslim etmesi şart… Ancak başka bir şart da, koalisyon güçlerinin de hemen saldırılarını sonlandırıp, daha fazla cana ve mala kaybına yol açmadan Libya halkının kendi geleceğini kendilerinin belirlemelerine müsaade etmeleridir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*