Yaratılışımız itibariyle, düşünce, duygu, davranışlarımızda birbirimizi etkiler ve taklit ederiz. Bu süreçte ilk ve en büyük hoca ve eğiticimiz annemizdir. Aile fertlerinden sonra da içinde bulunduğumuz cemaat/grup, çevre, ekonomik, kültürel şartlar gelir.
Duygu, düşünce, davranış, algılama biçimlerimiz de farklı. Fakat, farklılıklarımız kadar benzer yönlerimiz de var. Farklılık; şahsiyet/kişiliğimizi oluşturur. Benzerliklerimiz ise; yaklaşma, dayanışmayı. Bu ise gruplaşma/cemaatleşmeyi doğurur. Grupta bulunma, cemaatle bütünleşme ihtiyacı; ferdleri benzer davranış biçimlerine yönlendirir. Birlikte yaşama zarûreti de ortak değerler etrafında kenetleşmeyi. Benzer davranışlar ve öğrenme biçimleri, iletişim ve etkileşimi; o da birlik ve uyumu sağlar. Böylece, başkalarına nasıl davranacağımızı ve başkalarının davranışlarını öğrenir; kendimizi ona göre ayarlarız.
Sosyalleşme otomatik işleyen bir süreç. Zamanla şuurlu harekete dönüştürürüz. Zaten grup/cemaat, belli bir gayesi olan ve hedeflere varmak isteyenlerden oluşan bir şahs-ı manevidir.
İmân esasları, İslâm şartları bizi fikren ve fiilen aynı hedefe yöneltir. Hadîslerde, Allah’ın hıfzının, yardımının birlik içinde olan cemaatle olacağı; cemaatten ayrılanın ise şeytanla beraber ve yerinin Cehennem2 olacağı belirtilir.
Atomlardan galaksilere kadar her şeyin bir arada âhenkli çalışmaları, omuz omuza vermeleri cemaatleşmeyi ders verir. Ferdin cemaat/grup şuuru, genel bir şuuru; o da milletin birlik ve beraberliğini; o da güç ve kuvveti doğurur. Ferdin gücü cemaatin şahs-ı mânevîsine karşı sivrisinek kadar kalmasının;3 cemaatle ifâ ettiğimiz ibâdetlerin daha fazîletli4 olmasının sırrı; düşünce, duygu, istek, arzu ve çalışma gücünü birleştirip bir merkeze odaklaştırmaktan kaynaklanır. Hz. Peygamber’in (asm) Müslümanların ölüm-kalım savaşı Bedir’de bile cemaatle namaz kıldırması5 cemaatleşmenin önemini vurgular.
İlmî faaliyetler, bilgi toplama bile gruplaşma/cemaatleşmeyle irtibatlı. Aile, akrabalar topluluğu, düşünce üretim merkezleri veya sair sosyal faaliyetler; tamamen cemaatleşmenin bir sonucu. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevî çok daha sağlam ve güçlü olduğundan, İslâm tarihi boyunca Müslümanlar, maddî güçleri az olduğu halde, bı sır sayesinde galibiyet yüzlerine gülmüştür. Bugünkü perîşanlığımızın önemli bir sebebi ise; cemaat şuurundan gafil, enerjisinden mahrûmiyetimiz değil mi?
Dipnotlar:
1- Hutbe-i Şamiye (1996) s. 64.
2- Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, c. 5, s. 414.
3- Sünûhat, s. 52.
4- Muhakemât, s. 60.
5- Emirdağ Lâhikası, s. 459.
Benzer konuda makaleler:
- Mehmet Kutlular: Bir nur talebesinin siyasetteki istikameti
- Cemaatler demokrasiyi savunmalı, baskıcı rejimlere karşı çıkmalı
- Mehmet Kutlular’ın dilinden hizmet prensipleri
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Zaman cemaat zamanıdır
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsi