Biz aslında 17/25’i vermeyecektik

Hani hikâye de vardır ya; arslanlar yaylada öküzleri gözlerine kestirmiş, az muhalif olanları ayartıp sarı öküzü almalarıyla başlayan… sıra onlara da gelince “Biz aslında o sarı öküzü vermeyecektik”le biten…
Evet, bundan 8 sene evvel bir Aralık sabahı; bakan ve evlâdlarının ayakkabı kutularında, para sayma makinalarında, milyarlarca Dolar/Euroyu sıfırlama, eşe, dosta, enişteye dağıtma tapeleriyle uyandık. İnanmadık; fakir fukaranın, yetimin, memurun, işçinin, kısaca vatandaşın bunca parasını rüşvetlerle almış, hırsızlık yapmış olamazlardı, çünkü idealist dava adamlarıydı! Dindar ve güzel Kur’an okuyorlardı, n’olamazdı.

Bu işte bir iş var, gizli bir el, dış güçlerle hükûmete darbe yapıyor dedik, toz konduramadık..

İlk etapta bakan ve çocuklarını yakalayan, hapse atanları içeri, yakalananları da masum diye salıverdik. Bir müddet sonra da o yakalanan paraları faiziyle geri iade ettik. Tapelere, bilirkişi raporlarına rağmen montaj deyip o tanıdığımız seslere inanmamış, sarsılmıştık.

Ancak o sarsıntının üzerinden geçen zamana baktığımızda, daha büyük depremlerin tetikleyicisi olduğunu, ocaklar yıkılınca farkettik.

Bazı fırsatlar vardır ki, tarihin akışını değiştiren; rotayı geleceğin aydınlık günlerine çeviren ya da hebâ edilen. Evet, biz o günü hebâ ettik ve tarihin fırsatını arslanların önüne attık ki, o günden bu güne kaybettiklerimizle  kaç devlet kurulur belki de.

Evet, 17/25 öyle bir milâd oldu ki; o günden sonra tarihin akışı değişti, memleketin dinamikleri yerinden oynadı, düşmanlar dost, dostlar düşman oluverdi. İktidar ise yıllara ipotek..

Evet, biz o gün, İtalya’daki “temiz eller operasyonu gibi, ucu nereye dayanırsa dayansın tarihin en büyük yolsuzluğunun üstüne gidebilseydik, ne 7 Haziran/1 Kasım arası katliamlarla yüzlerce insanımızı kaybedecek, ne 400’ü ver kurtul oyununa gelecek, sağdan ve soldan uçların bir potada eridiği bir konsensüs hükûmeti kuracak, milleti kamplara bölmeyecektik belki de.

Biz eğer 17/25’i vermeseydik…

Belki 15 Temmuz olmayacak, millet sokağa dökülüp 251 şehid, binlerce yaralı, sakat, gazi vermeyecek, silahsız gencecik askeri okul öğrencilerin kafası kesilmeyecek, memleket bir kaos yaşamayacaktı..

20 Temmuz olmayacak, OHAL ve KHK’larla hiç bir şeyden habersiz yüzbinler “o evham” yüzünden tutuklanmayacak, çocuklar babasız, analar evlâdsız kalmayacak, aileler parçalanmayacaktı…

Bir toplum derin fay hatlarıyla yarılmayacak, biribirine hain/terörist damgası vurulmayacak, mahalle baskısıyla KHK’lı, asker, polis, üniversite öğrencisi gibi nice insan canına kıymayacak, millet olarak travma yaşamayacaktık…

Liste uzun..

Ve Mayıs 2021…

Bir mafya lideri çıkıp beraber yürüdükleri yollarda mayınların olduğunu ifşa etti. O günden sonra birikmiş gaz  boruları patladı, patlıyor. Memleketin her yerini o kokular sardı ki, şimdi gelde o hakikatı haykırma!

Gelinen noktada: Biz eğer 17/25’i vermeseydik..

Kimse kimsenin malına çökemeyecek, teşkilatlardan saraya uzanan rüşvet ağı bu kadar alenî olup kabul görmeyecek, siyasetin bir mafya liderine “temiz eller” operasyonu çekeceğine, mafyanın siyasete “temiz eller” operasyonu başlatacağını görmeyecektik belki de..

Ondan sonra timsah gözyaşları mukabilinden AKP kurmayları Bülend Arınç, (her ay on bin dolar rüşvet aldığı iddia edilen) Metin Külünk gibiler temizmiş gibi “AKP’nin arınması lâzım” demeyeceklerdi.

Biz aslında. Sarı öküzü (17/25’i) vermeyecektik…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*