AKP nas’larla oynuyor

Mal-ı umumî olan dini siyasete alet etmeyi tepe tepe kullanan AKP, bu sefer de iktidarı kaybetmemek için milletin gözünün içine baka baka “nas’larla oynuyor.

17/25’ten hemen sonra seçimlerde elinde İşaratü’l-İ’caz’ı sallayan Erdoğan; “Bakın onlar dinsiz, Bitlis’li Said’in kitapları yasaklıydı biz bastık” gibi propagandalarla her türlü dinî argümanı kullanmaktan çekinmedi.

Şehit cenazelerinde Kur’ân okuyarak ve de çeşitli toplantılarda âyet-hadîs örnekleri vererek nasıl dindar ve dini bilen olduklarını göstererek milletin hassas (bam) teline dokundular.

O günden sonra yaşanan bütün kötülüklere o adese ile; “Yok canım çok dindar o, bunları yapmış olamaz” ya da “bir bildiği vardır” deyip toz kondurulmadı.

Hukuksuzluklar, adaletsizlikler, tehcir ve zulümler o adeseden seçmende çok karşılık bulmadı. Sarsıntı verse de “din elden gider” retoriği ile destek devam etti. O destekle kimseye teslim edilmeyecek “tek adam rejimi”ni, kıyamete kadar iktidarda kalacakmış gibi Erdoğan’a teslim ettiler.

15 Temmuz’da daha “ne oluyoruz, kim, nasıl, niçin sorularına cevap bulmadan, önceden hazırlandığı belli olan fezlekeler gece yarısı devreye girerek, ilgili/ilgisiz her kesimden binlerce (sivil/memur) insana operasyon yapıp tutuklamalarını, yine o “destek” üzerinden “beraber yürüdükleri” bir başka başörtülü ve dindarlara revâ gördüler.

Devamla… 20 Temmuz OHAL sürecini ve o süreçte KHK’larla memleketin içini boşaltacak “ekmek bulamazlarsa ağaç kökü yesinler” gaddarlığında kıyımlara imza attılar ki, yine o destek…

Kısaca o günden bu güne keyfilik, hukuksuzluk, zulüm ve tek parti diktatoryasının bütün kötülükleri o dini referans desteğiyle görmezden gelindi.

NAS’LA PERDELEME

Bilindiği gibi 16 Nisan referandum sonrası başlayan ekonomik kriz, 2021 yılı sonunda zirve yaptı. O günlerde 3.62 TL civarında olan dolar, geçtiğimiz günlerde 18.5 TL’yi gördü. Tabiî tek adam rejimiyle denetlenemeyen ve Mecliste hesap sorulamayan atanmış Ekonomi ve Hazine Bakanlığı yol geçen hanına, Merkez Bankası tarihinde görülmeyen rezervlerin eksilerde seyretmesi, TÜİK’in istatistikleri keyfi yorumlamaları neticesinde ekonomi karaya vurdu.

20 Aralık günü yap-boz tahtasına dönen kur politikası tekrar yapılan müdahalelerle (nasıl olduysa!) 11.5 TL’ye indi. Tabiî ki sevindirici bir netice. Ancak madem imkân vardı, kurun tavan yapmasına neden izin verildi, sorusu ve bir takım yerlere sinyal verildi de kimlerin cebine o farklar girdi iddiası kafaları karıştırdı. (Dün itibarıyla 13’lere çıktı tekrar, yoksa o sinyal doğru muydu?)

Bir başka kafa karıştıran da bir yandan faizin haram oluşu nazara verilirken, diğer yandan milletten parayı toplamak için kur farkını ödeme garantisinin mevduat diye nitelendirilmesi.

Faize karşı olmak elbette Kur’ânî olduğundan alkışlanmalı! Fakat kazın ayağı öyle mi acaba?

İsim değişmekle mahiyet değişiyor mu? Faizden gâye; paranın ticaret harici durduğu yerde vadeyle ve de garanti nemalanması değil mi? Kimi kandırıyorlar? Bir kaç saf tarafgiri kandırsalar da din kanar mı? Bir de adına “nas” diyerek bütün işleri Kur’ân’a ve sünnete göreymiş gibi bir perdeleme, gelecek günlerin de habercisi…

Haydi bir meseleyi güya nas’a göre tatbik etmeye kalktınız. Bankacılık bütün hayatımıza girmiş, alış verişler faiz üzerinden ve dış borç faizi katlanarak devam ederken neyi nasıl, nas’a göre yapacaksınız?

20 senedir iktidardasınız, bu güne kadar nas yoktu da şimdi mi aklınıza geldi? Adama sormazlar mı?

Faiz nas da, 2004’te zinayı suç olmaktan çıkarırken, zina nas değil miydi?

Açık âyet; “kişi başkasının günahını yüklenemez”e rağmen; dayısı, amcası, hanımı, çocuğu, babası, yoldan geçene, değdi/değmedi ne varsa kan dâvâsı ve soykırım nevinden gadre uğramadı mı? Bunlar nas değil mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*