Dünya Su Gününün Düşündürdükleri

Image
Su, insan hayatında, havadan sonra en mühim ihtiyaçtır. Besin maddeleri yedi ana guruba ayrılır; bunların arasında en mühimi sudur. İnsan vücudu diğer besinleri almadan birkaç hafta yaşayabilir, fakat susuz kalırsa birkaç gün içinde ölür. Ancak Allah (c.c.) kâinatta muazzam bir denge tesis etmiştir. Bu dengeye aykırı hareket edilmemelidir.

Bizim için bu kadar hayatî ehemmiyeti olan suyu insan çok fazla içse veya kısa zamanda çok miktarda saf su içse, bilhassa beyin hücrelerinin  “osmos olayı” ile fazla su girmesiyle  şişmesi neticesi, “Su zehirlenmesi”nden insan ölebilir.

İnsan vücudunun % 60’ı sudur. Günlük normal faaliyetleri sırasında insanın vücudundan su kaybı 1-1,5 litre kadar olabilir. Normal hayatî faaliyetlerin devamı için vücuda günde 1,5-2,5 litre arasında su alınması tavsiye edilmektedir. Kimya reaksiyonlarının çok büyük bir kısmı gibi, vücutta cereyan eden biokimya reaksiyonlarının da büyük bir kısmı sulu ortamlarda olur. Böbreklerdeki metabolizma atığı zehirli maddelerin temizlenmesi, kan basıncının ve vücut sıcaklığının  düzenlenmesi, eklemlerde kayganlığın sağlanması, iç organlarımızın çevresinde şok önleyici bir  yastık görevinin yapılması, gözlerimizin, ağzımızın, burnumuzun nemlendirilmesiyle bu organlarımızın vazifelerini yapabilmeleri için vs vücudumuzun suya ihtiyacı vardır.

Halk arasında, konuşulanların pek mühim olmadığını ifade için;
“- Havadan, sudan konuştuk..”
denilir. Bu ifadede, havanın ve suyun bol bulunmaları sebebiyle ucuzlukları, onların değeri az olan konuşmalar için benzetme unsuru olarak kullanılmalarına sebep olmaktadır. Halbuki, arz-talep kaidesine göre kıymet biçmeyip asıl kıymetlerinin, yoklukları halini tasavvura çalışmakla daha iyi anlaşılabileceğini düşünerek, bu nimetlere şükrü ihmal etmemelidir. Bir nimetin bol, devamlı ve kolay temin edilebilir halde olması, insanların bir gaflet hali ile, bu nimetin kadrini bilmeyip onu verene şükrü ihmal etmelerinin mâzur görülebilecek bir sebebi olamaz. Temiz ve teneffüs edilebilecek hava ile, içilebilecek suyu insanın çevresinde bol ve devamlı bulup kolayca istifade edebilmesiyle de, insanların bunlardaki büyük nimet cihetini görmemezlikten gelmesi ve o nimetleri Veren’i düşünmemesi, normal görülemez.

Kur’an- Kerîm’de Secde Sûresi;7 de mealen:  “O herşeyi en güzel şekilde yarattı.” denilmektedir. Bu âyet mealini açıklamak için, tabiat biliminin bugünkü seviyesine gelinceye kadar keşif ve tesbiti yapılmış çok fazla sayıda misaller verilebilir. Bu mevzuda suyla alâkalı olarak da söylenebilecek çok şey vardır. Bunun teferruatına girmeden,  şunu da söylesek burada  kâfidir: Su moleküllerini birbirine bağlayan hidrojen köprüleri Allah’cc) tarafından kurulmasaydı, bugünkü şekliyle yeryüzünde hayat olmazdı. Aslında küçük olan su molekülü, hem sıvı hem de katı şeklinde, başka su moleküllerine hidrojen köprüleriyle bağlanmış (assosiye) büyük bir molekül halindedir. Bu sebeple, kaynama noktası, molekül ağırlığına göre kendisinden beklenenin yaklaşık üç misli fazladır. Böyle olmasa, açık havada ağzı açık bir kapta eterin kısa zamanda buharlaşması gibi, su da çok kolay buhar haline gelir ve sıvı halde istifade edebileceğimiz su bulamazdık.

Su molekülleri, suyun katı şekli olan buzu meydana getirirken, ikisi kimyasal bağla diğer ikisi hidrojen köprüsüyle oksijen atomlarına bağlanarak, merkezdeki bir oksijen atomunun etrafında dört hidrojen atomunun yer aldığı tetraedral (düzgün dörtyüzlü) molekül geometrisini meydana getirmeseydi ve birbirlerine gene hidrojen köprüleriyle bağlanan bu geometrideki su molekülleri aralarında bal peteği gibi altıgen boşluklar bırakmasaydı, buzun yoğunluğu sudan daha az olmaz, ve bunun neticesinde de yeryüzünde bugünkü şekliyle hayat olamazdı.

Peki, neticeleri çok önemli bu fiillerin asıl sahibi kimdir, su moleküllerinin kendisi mi?

Su molekülleri, bu neticelerin meydana gelmesinin lüzumunu düşünebilecek akla, ilme, kudrete, merhamete, hikmete vs bizzat sahip olarak mı bu fiilleri yapıyorlar; yoksa onlara bu fiilleri yaptıran bir “Fâil-i Hakikî”nin memuru gibi mi hareket ediyorlar?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*