Georges Clemenceau (Klemanso) 1841-1929

Fransız devlet adamı ve siyasetçisidir. Asıl mesleği doktorluk olmasına rağmen bir politikacı olarak tanınmıştır. Uzun yıllar siyasî faaliyetler içinde bulunmuş ve başbakanlığa kadar yükselmiştir. Muhalefette iken Tunus’un işgaline karşı çıkmış, başbakanlığı döneminde ise Fas işgal edilmiştir. 1917 yılında Başbakanlığa atanmış ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında Barış Konferansı Başkanlığına getirilmiştir.

Clemenceau, 1841 yılında Vendee’nin Mevilleron-en-Pareds kasabasında doğdu. 1852 yılında Nantes’da bir liseye başladı. Önceleri aile mesleği olan doktorluğa ilgi duydu. Babası Benjamin doktor olup oğlunun da doktorluk eğitimini görmesini istiyordu. Bu konuda babasından ilk bilgileri aldı. Yaz tatillerini de kasabadaki evlerinde ve babasının kitaplarını okuyarak geçirdi. Bilime meraklı olup, felsefe ve tarih bilgisini arttırmaya çalıştı.

Clemenceau, 1860 yılında babası tarafından tıp öğrenimi görmesi için Paris’e götürüldü. Paris’teki Latin Mahallesine yerleşti ve Paris Üniversitesinde okumaya başladı. Bir taraftan öğrenimini sürdürürken, diğer taraftan toplumsal olaylarla yakından ilgilendi. Siyasi faaliyetler yürüten örgütlerle temas kurarak aralarına katıldı. Bu arada yazı yazmaya da başladı. 1862 yılı sonunda Emile Zola ve Pierre Denis gibi ünlülerin bulunduğu bir gurupla “Le Travail” adlı dergiyi yayımlamaya başladı. Dergi on beş günde bir yayımlandı. Burada daha çok edebiyat ve sanat ile ilgili yazılar yazdı. Dergide, İmparatorluk yönetimine karşı yazıların yayınlanması, 1848 devriminin yıldönümünde, işçilerin devrimi kutlamaya davet edilmeleri üzerine kapatıldı ve kendisi de tutuklanarak hapse konuldu.

73 gün hapis yatan Clemenceau, bir süre dinlendikten sonra tekrar Paris’e döndü. Le Matin adlı dergiyi yayınladı; ancak, bu derginin de ömrü uzun olmadı ve dokuzuncu sayısından sonra, cumhuriyet taraftarı yayınlarından dolayı kapatıldı. 1865 yılında okulundan mezun oldu. Kısa bir süre sonra Londra’ya ve oradan da New York’a gitti. Burada doktorluk mesleğini icra etmekten çok, toplumsal hareketlerle ilgilendi. Dernek ve siyasi kurumlara girip çıktı, tartışmalarına katıldı. Buradaki izlenimlerini aktardığı makalelerini Paris’teki Temps’a göndermek suretiyle yayımladı. New York yakınlarında bulunan Stamford kasabasında bulunan bir kız okulunda Fransız edebiyatı derslerini verdi. 1869 yılında öğrencilerinden biriyle evlendi. Bu evlilikten üç çocuğu oldu. Evliliği uzun sürmedi ve yedi yıl sonra eşinden ayrıldı.

1870 yılında Paris’e dönen Clemenceau, Montmartre’da doktorluk yaptı. Ancak, burada uzun süre kalamadı. Paris’te cereyan eden siyasi ve toplumsal hareketliliğe uzak duramadı. Paris’e gelerek işçilerin yoğunlukta bulunduğu semte yerleşti. Bu arada İmparatorluk için sıkıntılı günler yaşanmakta, birliğini tamamlayan Prusya ile sürdürülen mücadele devleti giderek zor duruma sokmaktaydı. 1870 yılında Almanlarla yapılan savaş da ağır bir yenilgi ve önemli toprak kaybıyla neticelendi.

Clemenceau, 1870 yılında Montmartre Belediye Başkanlığına seçildi. Bir yıl sonra da buradan aldığı oylarla milletvekili seçilerek meclise girdi. Aynı yılda Paris Belediye Meclisine seçildi. 1875 yılında da Paris Belediye Başkanlığına getirildi. Bir yıl sonra yapılan seçimlerde tekrar seçilince milletvekilliğini devam ettirdi. 1877 seçimleri Cumhuriyetçilerin ezici çoğunluğu elde etmesiyle sonuçlandı. Kendisi milletvekili seçildiği gibi radikal ve aşırı sol grubun da önderliğini ele geçirdi. Aynı yıl içinde hükümetin düşürülmesinde etkin rol üstlendi.

1881 ve 1885 seçimlerinde de seçilen Clemenceau, milletvekilliğini sürdürdü. 1892 yılında Panama Kanalı Şirketinin iflas etmesi, iflas neticesi açılan soruşturma ve ortaya çıkan yolsuzluklara adının karışması, bir yıl sonra yapılan seçimleri kaybetmesiyle sonuçlandı. Milletvekili seçilemeyince de gazetecilik yapmaya başladı. Bu arada bir çok kitap yazarak bunları neşretti. 1894 yılında, Fransa ordusunda yüzbaşı olarak görev yapan Alfred Dreyfus olayı patlak verdi. Dreyfus askeri sırları Almanya’ya satmakla suçlanarak mahkemeye verildi. Suçlu bulunarak ömür boyu hapse mahkum edildiyse de, 1906 yılında yargılandığı sivil mahkemede aklanarak ordudaki görevine iade edildi. Clemenceau, Dreyfus olayında suçlanan taraftan yana tavır koydu. Başyazarlığını yaptığı L’Aurore gazetesinde yayınladığı makalelerinde siyasi otoritenin tavrına karşı çıktı. Bir süre daha gazetecilik hayatını sürdürdükten sonra 1902 yılında senatörlüğe seçildi. 1906 yılında İçişleri Bakanlığına, altı ay sonra hükümet istifa edince de Başbakanlığa atandı. 1881 yılında Tunus’un işgaline karşı aleyhte oy kullanan tek milletvekili olmasına rağmen, Başbakanlığı döneminde Fas’ın işgaline onay verdi. 1907 yılında Fransa Fas’a karşı askeri müdahalede bulundu. İşgale gerekçe olarak da Fransız vatandaşlarına yönelik saldırılar gösterildi. Bir zamanların hızlı sömürge karşıtı olan, bakanları deviren Clemenceau, bu sırada ise Fransa’nın sömürgecilik çıkarlarına önderlik etti. Gösterilen tepkilere ise aldırmadı.

Clemenceau, başbakanlığı döneminde ülkede meydana gelen olaylara karşı çok sert davrandı. Ülkede çıkan genel grevler sırasında, önce grev kırıcı faaliyetlere girişti, işverenlerden yana tavır takındı. Maden işçilerine karşı askeri birlikler kullandığı gibi, daha sonra meydana gelen köylü ayaklanmalarında da aynı yola başvurarak eylemi bastırma yoluna gitti. Çıkan çatışmalarda çok sayıda insan hayatını kaybetti. Başında bulunduğu hükümetin Meclisten güven oyu alamaması üzerine 1909 yılında istifa etti.

1911 yılında yapılan seçimlerde yeniden seçilerek senatoya girdi. Muhalefette bulunduğu süre zarfında Alman tehlikesine dikkat çekti. Bu arada L’Homme Libre adlı dergiyi neşretmeye başladı. 1917 yılında başta bulunan hükümetin düşmesi üzerine Başbakanlığa getirildi. Birinci Dünya Savaşı’nın bu kritik yıllarında Fransa’yı yönetti. Savaş sonrasında oluşturulan Barış Konferansının Başkanlığına getirildi.

Clemenceau, gerek Almanlar, gerek Osmanlı Devleti ile yapılan ve oldukça ağır şartlar ihtiva eden anlaşmaların imzalattırılmasında etkili olan isimlerin başında yer aldı. Almanlar, imzalanan Versailles Antlaşmasıyla savaş tazminatı ödemek zorunda bırakıldı. Sebep oldukları zararları Almanların ödemesi gerektiğini savunarak bu konuda Wilson ve Lloyd George ile anlaşmazlığa düştü.

Paris barış görüşmeleri sırasından Osmanlı heyetine karşı son derece kötü davranarak haksız ithamlarda bulundu. Görüşmelerle ilgili hatıralarını anlatan Cemil Topuzlu; “Dünya siyaset tarihinde, şimdiye kadar bir hey’et-i murahhasaya (delegeye) bu tarzda muamele yapıldığı görülmemiştir” demek suretiyle kendilerine yapılan muameleye tepki gösterdiklerini, “Biz buraya haps olunmaya mı geldik, yoksa sulh konferansında bulunmaya mı?” şeklinde hatıralarını aktarmaktadır. Clemenseau’nun Osmanlı heyetine karşı şu sözleri sarfettiği de aktarılmaktadır:

“Efendiler! Siz harbe sebepsiz girdiniz. Çanakkale’yi yıllarca kapattınız. Savaşın dört sene uzamasına, milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet verdiniz!.. Bundan dolayı bugün size teklif etmekte olduğumuz antlaşma şartları çok ağırdır. İçindeki maddeleri asla müzakere ve kat’iyyen münakaşa etmeyeceğiz! Onların bir kelimesini bile değiştirmeyeceğiz!.. Kül halinde ve aynen -birkaç gün içinde tetkik ettikten sonra- kabul eylemenizi istiyoruz!” (http://www.ozbelgeler.com/harman/harman20.htm)

“Katil miras alamaz” meâlindeki hadis-i şerifi izah eden Bediüzzaman, bunun şeriatın adil düsturu olduğunu ifade ederek, “… şeriat-ı fıtriye olan kavanin-i kadere muntabıktır ki, tarik-i gayr-ı meşrû ile bir maksadı takip eden, maksudunun zıddıyla ceza görüyor” dedikten sonra örnek olarak da Wilson, Klemanso, Venizelos’u gösterir. (İçtimai Reçeteler-I, Tenvir Neşriyat, İstanbul 1990, s. 197). Şan ve şöhret için her yolu mubah görüp, her vasıtaya başvuranlar, muvakkaten bir şöhret elde etseler bilen sonrasının elim bir sukut olacağı tespiti yapılmaktadır.

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinde de büyük pay sahibi olan Clemenseau, Venizelos’un isteklerini geri çevirmemiştir. 14 Mayıs 1919 yılında masa başında verilen karardan bir gün sonra İzmir Yunanlılar tarafından işgal edildi. Birinci Dünya Savaşının galip devletleri kendi aralarında yaptıkları anlaşmalarla işgal girişimlerini devam ettirdiler. Zor kullanmak suretiyle milletleri esaret altına alabileceklerini sandılar. Vatanlarını korumak için Kurtuluş Savaşı’nı başlatan kahraman millet esarete izin vermeyerek planları akim bıraktı. Böylece Clemenseau, amacına ulaşamadı. Birçok katliam yapılmasına rağmen, milletimizin esaret altına alınamayacağı bir kez daha gösterilmiş oldu.

Savaş sonrasında mağlup devletlere her türlü baskıyı yapan, Fransa’nın emelleri için her yolu deneyen Clemenceau, 1919 yılında cumhurbaşkanlığına aday oldu. ancak, seçimi kazanamadı. Başbakanlığı da bırakarak siyasi hayattan tamamen çekildi. 1929 yılında Paris’te öldü.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*