Basireti körelten tarafgirlik

Son siyasî tartışmalar, zihnî seviyemizi, hakperestliğimizi ve geleceğe bakışımızı bir daha ortaya koydu. Devlet idarecileri için en müşkül bir durum da; fikir verici ve yol gösterici makamında olanların, tarafgirlik duygusuyla onları alkışlamaları ve hiç analize gitmeden kafa sallamaları olmalı.

AKP hükûmeti iki seneye yakın çalışmalarıyla zaaflarını, eksik noktalarını ve yardıma muhtaç cihetlerini bize gösterdiği halde, sağdaki camianın “kerâmet bekler” hâlet-i ruhiyesiyle alkışı, körü körüne müdaafası hakîkaten onlar için bir musîbettir. Efkâr-ı âmmenin git gide ehemmiyet kazandığı bu zamanda, düşmana yapılacak en büyük iyilik; onun hata yapıp, kamuoyundaki tesirini kaybetmesini sağlamak olmalı. Düne kadar hürriyetçilere ve dindarlara kin kusan bazı köşe yazarlarının AKP’yi bizdeki tarafgirlerle birlikte medhetmeleri sizi ürkütmüyor mu?

Bu alkışların ve yağlamaların AKP’nin başarısıyla ilgisi var mı? Malum medyanın hükûmetten gördüğü maddî desteği kim inkâr edebilir ki… Enflasyonun düşmesini de ekonomik iyileşme için yeterli olmadığını bu hükûmet ortaya koydu. Millet, fedakârlık içinde iyileşmeyi beklerken, uzmanlar iç borçla birlikte dış borcun da zamana ayarlı bir bomba halinde büyüdüğünü söylüyorlar. Hükûmetin millete bir an önce kendisinden kurtulmayı vaad ettiği IMF’den bugünden yarına kurtulamayacağımızın sinyalleri de gelmeye başladı. Bıçak sırtında yürüyen “dış politaka”da henüz kalıcı bir netice alamadık. Hak ve hürriyetler hususunda bir bürokratın tüm hükûmete meydan okuyuşu ve bakanların bazı memurlara iş yaptıramayışı da ortada… Hükûmet üyelerinin tarz-ı hareketlerinde ümitsizliğe düşenlerin çığ gibi büyüdüğü bir ortamda AKP hükûmetini yalnızca alkışlamak ve tarafgirlikle müdaafa etmenin vatanperverlikle ilgisini buyrunuz siz söyleyiniz…

AKP’nin Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli üçlüsünün çok kötü idaresinden sonra milletin teveccühüne mazhar olduğu bir vakıa. Fakat kötü emsal olmaz ki… Arkasına aldığı millet gücünü “iradeli siyasî güce” dönüştüremeyen hükûmet, dışarıya yalnızca zaaf gösteriyor. Siyasî iradenin devlet kanallarına yönelmesi ise hâlâ hayal… Yani kuvvetli olan millet iradesinin AKP elinde bir avuç Kemaliste karşı bu denli acz izhar etmesi sizin de izzetinize dokunmuyor mu? Milletten devlete giden damarlardaki tıkanmanın giderilmesi istikâmetinde, hükûmetin fikrî destek ve teşviğe ihtiyacı var. AKP’nin dinde lâkayd ve laubâli kadrolarla mesafe almayı tercîhi geçmişteki demokratların icraatını haklı çıkarıyor. Fakat tavizkârlık ve geçmişini inkâr da “yenilikçilerimizi” bitirebilir. Meclis çoğunluğunun kendilerine yalnızca dezavantaj olarak göründüğü bir iktidarın akıllı harekete, cesarete ve millet iktidarını devlette hissettirmeye ihtiyacı varken, tarafgirâne boş müdaafalar, onları yalnızca hataya sevkeder. Konumunun hassasiyetini unutturan alkışlar, hükûmeti uçurumlara doğru havalandırır. Bürokratını aşamıyacak kadar tıkanan iktidar mensuplarının kamusal alan dışında kükremeleri, bize yalnızca zarar getiriyor. 28 Şubat hukuksuzluğunun tüyüne dokunamamış ve o günün dinazorcuklarını milletin servetiyle besleyen hükûmete “başarmış” nazarıyla bakmak galiba doğru değil. Millete sabır tavsiye edip olgunlaşmayı bekleyen iktidara hatırlatmak gerekiyor: Yaz geçiyor önümüzde hazan mevsimi var… Merhum Özal’ın tırmandığı tepenin de yolları kapalı. Zîra Tayyib Bey için zaman böyle bir şans tanımıyor. Biz hâdiseye garazkâr ve tarafgir bakmıyoruz. Bir tesbitte bulunarak vazifemizi yapmaya çalışıyoruz. Türkiye demokrasinin en büyük engellerinden birisinin de “siyasî tarafgirlik” olduğuna inanıyoruz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*