Gereği düşünüldü

Siyasal İslâm’ın belki haklı, ancak darbe için tetikte bekleyen güçlerin ekmeğine yağ sürecek tahrikkâr çıkışları sayesinde göstere göstere gelmesine zemin hazırladığı 28 Şubat, bin yıl sürmese de acılarını hâlâ çekmekteyiz.

Beyin göçünün yaşandığı, dindarların itilip kakıldığı, başını açmadan okumak için üniversite önünde ağlayan kızlarımızı, şehit ailelerin başörtülü diye öz oğlunun cenaze merasimine alınmadığı, rektörlerin ali kıran baş kesen cellâtlara döndüğü, dindarların rezil ü rüsva edildiği mizansen yatak odaları basmalarına sahne oldu bu memleket.

Bu olup bitenlerle beraber RP’nin kapatılıp yerine FP’nin açılması, onun da kapatılmak istenmesi, Siyasal İslâm’ın iflâh olmayacağı düşüncesi hâkimken, AKP doğdu.

Bütün bu zulümler dindarları bir araya toplarken “28 Şubat bin yıl sürecek” sloganına inanılmıyor, “hadi canım sende” psikolojik üstünlük bizde zannediliyordu.

Mağduriyet ve horlanmışlık, ulusalcıların çarşafa el attığı, sakallı cübbeli dindarların dışlandığı bir Türkiye, AKP büyük umutlarla iktidara kurgulanmıştı sanki.

1. dönemde din adına bir şey yapılmasa da açılımlar ve demokratikleşme paketleri nazarları başka yöne çekmişti.

2. dönemde başörtünün köşke çıkması engellenmiş, 367 kriziyle daha da güçlenmişti. AKP iktidarının başından beri sürekli gündemde tutulan Sarı Kız, Ay Işığı ve daha sonra devreye giren Balyoz, Ergenekon gibi darbe planları AKP’yi mağdur konumunda tutmuş, her seçimde oylarını daha da yukarı tırmandırmıştı.

3. dönemine kadar hiçbir şey yapılamayan başörtüsü yasağı, 4/10/2013 tarihinde bakanlar kurulu kararıyla kaldırılmış oldu.

Ve uzun seneler, dindarları kendiyle meşgul edip kangren haline gelen başörtüsü artık serbestti.

Bu serbesti AKP’ye öyle bir kredi açtı ki, bundan sonra yaşanan 17/25 yolsuzluk dosyaları, MİT tırları, Çözüm Süreci, 20 Temmuz, OHAL gibi başka bir hükûmeti sıfırlayacak olağanüstü hâdiseler AKP’ye toz kondurtmadığı gibi, ne yaparsa yapsın tam bir biatla oyları ve seçmenini kemikleştirmişti.

2014 mahalli seçimlerine giderken Risale-i Nur’un Diyanet eliyle 250 adet, daha sonra enfüsî bir kaç kitabın basımı, Yeni Asya haricinde Nur gruplarını da konsolide ettiği gibi, Risalelerin basımının durdurulması da tesir etmedi.

Seçim meydanlarında Kürt oyları çekmek için elde Kur’ân sallanarak, “onlar dinsiz, dinin sahibi biziz” diyerek oya tahvili, telâfisi çok zor ayrıştırmalara sebep olmuştu.

DİN(İ)DARLAŞTIRMAK

(Başörtüsü de serbest, zina da..)

“Hem umumun mal-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhtarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir.” 1 tam anlamıyla din aleyhine geçildi ki, Diyanetin raporuna göre deist, ateist patlaması yaşandı son yirmi sene içerisinde. İşte, “Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır.” 2 dediği buydu Bediüzzaman’ın.

Dindarların iktidarında; başımızın örtülmesi, camiler yapmamız, her sene hacca gitmemizle; zinanın serbest olması, İstanbul Sözleşmesi gibi Batı’nın sefih medeniyetini taklid, (istenmez, ama) Müslümanların mahkûm olduğu günlere rahmet okutturdu.

Evet, başı örttük, ama içini açtık. Dindarlık iktidarda diye aslî vazifelerimizi rafa kaldırdık. Müslümanlar iktidarda olsun yeter; “Mehdi (as) gelecek işlerimizi o görecek. Hz. Ali (ra) namazımızı kılmış, Hz. İsa (as) bedelimize acı çekmiş” ibadet etmemize gerek yok anlayışı hayata geçti, bir bakıma…

Dünyevîleşmenin tavan yaptığı bu günlerde menfilikleri nazara verip safi zihinleri idlâl etmek istemiyor, zekâvetinize havale ediyoruz. Sosyal medyada yaşananlar, sokaklar, düğün salonları, sadece örtü ile işin bitmediği görülmüştür.

Gereği düşünüldü:

Din namına meydana çıkmak lâzım diyenlere gelsin; “muharrik aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki ma’fuvdur. İkincisi isabet de etse, mes’uldür.” 3

Bu vebali anlamak duâsıyla..

Dipnotlar:

1- Sünûhat. 2- Lem’alar. 3- Sünûhat.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*