Hizmette şahs-ı manevinin üstatlığı ve irşadı

Bu sabah namazı sonrasında okuduğumuz namaz dersinde, Hizmet Rehberi’nde, “Tesanüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı manevinin fevkalade ehemmiyet ve kıymeti ve üstatlığı ve irşadı bize kafidir.” denilmekte idi.
Doğrusu bu cümlecikte, hizmetle ilgili tam bir yol haritası veriliyor. Tabii ki hizmet ederken çetin imtihanlar var. Şeytanlar o hizmetin hadimleriyle çok uğraşacak. ‘Ene’ rahat durmayacak, kendini şahs-ı manevi önünde görecek, ona dil uzatacak ve kendi üzerindeki şahs-ı manevinin tesirini kıracaktır. Bir aşama sonrası da ona inancını kaybedecek, tenkit ede ede, kervandan kopacaktır.

Oysa, “Risale-i Nur’un şimdiye kadar fütuhatı ve zındıkların ve dalaletlerin savletlerini kırması ve yüz binler biçarelerin imanlarını kurtarması ve her biri yüze ve bine mukabil yüzer ve binler hakiki mü’min talebeleri yetiştirmesi…” cümlesi ile, hizmetin kökleşerek devam ettiği müjdelemektedir.

Hizmet Rehberi’nde, bizlere verilmiş olan menfaatli bir hizmette taksimü’l-mesai kaidesiyle iştirak edildiğinden bahsediliyor. Yine devamında tesanütünüzden hasıl olan bir şahs-ı manevi ifadesi kullanılıyor. Demek istişareli bir şahs-ı manevi, tesanüdü netice verecek. Tesanüdün sağlanma merkezi de şahıs değil, şahs-ı manevi olacak. Yani insan öncelikle şahs-ı maneviyi fevkalade ehemmiyetli görecek, ona güvenecek, onu problemleri çözen bilecek, onu kıymetli bulacak, onu nefsine ve başkasına tenkit ettirmeyecek. Bu durum da şahs-ı manevinin üstatlığı devreye girecek ki; büyük olan, sözü dinlenen şahs-ı manevi olacaktır. O zaman insan onun kararını güçlü tutacak, ona itimat edecek ve o şahs-ı manevinin irşadını kendine kafi görecektir. Böylece kimsenin ‘bana göre..’ diye başlayan ahkamına ihtiyaç kalmayacaktır. Rahmete mazhar olan ortak akıl, istişareli şahs-ı manevi konuşacak, son noktayı o koyacaktır.

Böylece ihlas, uhuvvet zedelenmeyecek hizmet daha kolay olacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*