Hutbe-i Şamiye Yılı

Bediüzzaman gibi mütefekkirleri büyük kılan temel faktörlerden biri; onların asırlarca birikmiş, kronikleşmiş derin meseleleri çözmekteki maharetleri ve yine asırları aşan ileri görüşlülükleridir. “Gerileme”nin pençesinde en az üç asırdır kıvranan İslâm âleminin temel problemlerini teşhis ve çözme mahareti de—son gelişmelerin tasdik ettiği gibi—çağımızın bediîsi Said Nursi’ye aittir.

 

Bediüzzaman’ın 1911 yılında Şam Emeviye Camiiinde irad ettiği Şam Hutbesi, bugünkü gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde, onun yüz yıl sonrasını gören ileri görüşlülüğüyle birlikte İslâm dünyasının ihtiyaç duyduğu “ilerleme” anahtarının adresini göstermektedir. İslâm âleminin birkaç yüz yıllık panoraması değerlendirildiğinde Hutbe-i Şamiye’nin önemi daha da anlaşılacaktır.
Bediüzzaman’ın müjdelerinin birer birer tahakkuk ettiği, İslâm toplumlarının birer birer hürriyet meşalesini yakmaya başladığı bu günlerde, ne güzel bir tevafuktur ki, Risâle-i Nur Enstitüsü de Hutbe-i Şamiye’nin yüzüncü yılını Şam’da gerçekleştireceği Risâle-i Nur Kongresi ile ile onu anmayı planlıyor. ‘Said Nursi’nin İslâm Dünyası Tasavvuru: Hutbe-i Şamiye’ başlıklı kongrede “ümit, sıdk, muhabbet, uhuvvet, hürriyet ve hamiyet” masaları etrafında Hutbe-i Şamiye her yönüyle ele alınacak ve akademisyenlerin sunacağı tebliğlerle adeta Hutbe-i Şamiye’nin şerhi yapılacak. Böylece yalnızca İslâm âlemi değil; bütün insanlık muhtaç olduğu huzur, barış ve hürriyet prensipleriyle tekrar buluşmuş olacak.
Şunu içtenlikle ifade etmek gerekir ki Hutbe-i Şamiye, hem adıyla, hem de içerdiği fikirlerle bu yıl ‘Hutbe-i Şamiye Yılı’ dedirtecek şekilde kendinden bahsettirecektir. İslâm toplumlarının yaşadığı problemlere Kur’ân ve sünnete dayalı orijinal çözümler öneren Bediüzzaman’ın bu eseri çağını çoktan aşmıştır. “Tedenni”yi İslâmiyet’in düşmanı olarak gören Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye’de İslâm toplumlarının geri kalış sebeplerini değişik yönleriyle tahlil etmekte ve “terakki” yollarını göstermektedir. “Ecnebiler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı manevileri altında eziyorlar” tespitinde bulunan Bediüzzaman Hutbe-i Şamiye ile bu manevî baskıdan kurtulmanın yollarını göstermekte ve ilerleme yolundaki farklı alanlara işaret etmektedir. Bu bağlamda “maddeten terakki”yi bu zamanın en büyük farzlarından biri olarak gören Bediüzzaman Said Nursî’nin dinin bizi geri bıraktığı şeklindeki pozitivist yaklaşımları çürütmesi İslâm âlemi için ayrı bir moral-motivasyon kaynağı olmuştur.
Genel bir çerçeve ile, Bediüzzaman Said Nursî’nin 1911 yılında Şam Emeviye Camiinde Arapça olarak irad ettiği Hutbe-i Şamiye’nin İslâm toplumlarını her yönüyle analiz eden bir özelliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. İslâm toplumlarının içinde bulunduğu sosyo-kültürel ve psikolojik durumu klâsik yaklaşımlardan farklı olarak yorumlayan Hutbe-i Şamiye, İslâm toplumlarının gerilemesine sebep olan hastalıkları teşhis etmekte ve bunları tedavi yollarını göstermektedir. Hutbe-i Şamiye, Batı karşısındaki mağlûbiyetin sebep ve çarelerini araştırırken bir önceki yüzyıldaki Müslümanların genel ihtiyaçlarına hitap etmekle kalmaz, gelecek yüzyıllara da ışık tutarak İslâm toplumlarının geleceğine dair yol haritasını belirler. İnsaniyet kavramına vurgu yaparak dünya barışına katkıda bulunabilecek fikirleri de içeren Hutbe-i Şamiye; İslâm medeniyetini yeniden ihya sürecinde bir manifesto olarak düşünülebilir. İslâm dünyasındaki son gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, İslâm dünyasının temel problemlerine ve çözüm yollarına dikkat çeken Hutbe-i Şamiye’deki fikirlerin Müslümanların gündemine sunulmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda Hutbe-i Şamiye çerçevesinde Şam’da yapılacak olan Risâle-i Nur Kongresinin şimdiden hayırlara vesile olmasını dilerim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*