İŞİD zulmü ve Kürt Ezidiler

İŞİD’LİLERIN ZULMÜNE MARUZ KALAN KÜRD EZİDİLERIN 8.YIL DÖNÜMÜ ANISINA

Bu hazin meseleye girmeden evvel, Hz. Peygamber’ın ahlâkından bir kaç küçük numune ile başlamak ve bahsetmek her halde münasib olur diye düşünüyorum.

Bir gün Hz.Muhammed (asm) hanesine geldiğinde, kokusu çevreye yayılmış bir kızartma yemeğinin evinde pişirildiğini görünce; hemen kokusu ve hoş lezzetli o yemekten gayr-ı Müslim komşusuna bir kap götürülmesini emreder.

Burada gerek beşerî ve gerekse komşuluk ilişkilerinde, nasıl davranılacağına dair mükemmel bir davranış örneğini görüyoruz.

Yine bir gün, bir grup arkadaşıyla beraber bulunduğu esnada, karşıdan bir cenaze çıka gelir. Bunun üzerine Hz. Peygamber; cenazeye saygı manasına ayağa kalkmalarını ve ihtiramda bulunmalarını hatırlatınca, o ashabından biri, “Ama, ya Resûllallah o bir Yahudi cenazesidir!” deyince, Hz. Peygamber, “Ama o bir insan!” diyerek onu ikaz etmiş ve o makama uygun olarak hep beraber, cenazeye karşı gereken vazifelerini ifa etmişlerdir.

Eskiden ticaret deve kervanlarıyla yapılırdı. Bir pazar günü Necran Hristiyanları tevafuken Medine’de bulunuyorlarmış. Malum olduğu üzere pazar günü Hristiyanların ibadet (ayin) günleridir. Ve ayinlerini bir kilisede veya bir mekânda icra etme zorunluluğu olduğundan, Hz. Muhammed’e bunun için bir yer talebinde bulunduklarında, onlara hemen Mescid-i Nebeviyî açıp tahsis etmişlerdi.

Böylece o Hristiyanlar ayinlerini Müslümanların camisinde ifa etmişlerdi. İnsanî yaklaşımı ve diğer inanç gruplarına karşı olan hoş görüyü görüyor musunuz?

Malûm olduğu üzere Mekke müşriklerinin zülüm, işkence ve saldırılarına dayanamayan yüce Nebi, Medine’ye hicret ettiği halde, bir türlü rahat bırakılmamış ve onları imha etmek üzere Bedir savaşına katılan müşrikler mağlup olmuş ve 70 kadar büyüklerini de esir bırakarak kaçmışlardı. Hz. Peygamber hepsini kılıçtan geçirme yerine, parası olanları bir diyet bedelle serbest bırakırken, diğer yandan geride kalan o düşmanın bile marifetinden, bilgisinden istifade etmek üzere, her birinin 10 Müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmek süretiyle onları azad etmiştir.

Yine Mekke’yi fethederken, Uhud’ta amcası Hamza’yı şehid eden ve ciğerlerini çıkarıp çiğneyen Hind adındaki kadın ile müşriklerin elebaşısı olan kocası Ebû Süfyan-ı affettiği gibi, O’na bir de paye vererek “Mekke’lilerden kim Ebû Süfyan’ın evine sığınırsa o mahfuz kalacak ve hakk-ı hayatı olacaktır.” diye ilân etmiştir.

Burada sürekli dile getirdiğim ve çokça hoşuma giden bir hadis-i şerifî tekrar nakledeyim ki, “İnsan sever ve sevilmelidir. Sevmeyen ve sevilmeyen insanda hayır yoktur.” buyurarak, sevginin insan hayatında ne denli önemli bir yere sahip olduğunu önemle nazara vermiştir.

Bu hususta Bediüzzaman’da “İnsan, insaniyet itibariyle sevilmeye lâyıktır.” veciz anlatımıyla, insanın saygı değer olduğunu ifade etmişlerdir.

Bütün bunları ne için anlattım biliyor musunuz?

İslâm’ın kelime manası barış olan, Din-i mubin-i İslâm ve bu din’ın mümessili olan merhamet Peygamberi Hz. Muhammed adına nev zuhur, sözüm ona cihatçı gruplar, kendilerini mücahit ve yaptıklarının da bir nevi cihat olduğu iddiasıyla, yine Müslüman kardeşlerini meydanlarda, sokaklarda boğazlayarak, kafalarını keserek, ortalığı adeta bir mezbahaya çevirdiklerini müşahede ediyoruz.

Küzey Irak’ın Musûl (Ninova)’un Şengal ilçesi ve civarında KÜRD Ezidiler veya Yezidiler yaşamaktadır. Çoğunlukla kürtçe konuşan ve kendilerini KÜRD kabul eden Ezidiler, Zerdüştlük ve Mezopotamya dinlerinin uzantısı olan dini inanca sahiptirler. Mardin’ın civar köylerinde de az miktarda Ezidî yaşamaktadır.

Tam 8 yıl önce adı geçen Şengal’a binlerce Ezidî İşid tarafından katledildi. Aralarında 8-10 yaşlarında çocuklarında bulunduğu yaklaşık 6410 kız ve kadın yine bu İşidliler tarafından kaçırıldı. Aylarca esir edildikleri süreçte tecavüze uğradılar. Daha sonrada meydanlarda ve pazarlarda satıldılar. Bunların çoğu evli ve çoluk çocuk sahibi kadınlardı. İşid’ın bu saldırısından sonra Ezidilerin çoğu canlarını kurtarma pahasına evlerini, mal ve mülklerini, her şeylerini terk ederek Şengal’ın dağlarına kaçtılar. Halen oralarda kamplarda ve kısmen çadırlarda yaşamaktadırlar. Aşağıdaki resimler bu yazıdan ziyade sizlere çok şey anlatacakdır diye inanıyorum.

Ne kadar büyük bir vahşet ve eşi görülmemiş bir cinayet ve arsızlık. Bundan da daha dehşetlisi bunların, kendilerini birer İslâm mücahidi olduklarını, bütün cihana ilân etmeleriydi.

Olayın aslına bakıldığında, Islâm’a en büyük darbeyi bunların vurduğu ve yine en büyük cinayetin de dine karşı yapılan bu cinayetleri idi. Zira İslâm barış ve merhamet dini iken, Afganistan’da Taliban, İşid ve Boko Haram gibi örgütlerin insanların kafalarını kesmeleri ve yaptıkları bu gayr-i İslâmî fiileri, bütün beşere karşı İslâm’ın nûru üzerinde bir kâra leke oluşturmalarıdır

Ben bu sahifede zalim Çin’ın Uygur Türklerine karşı yaptığı barbarlığı ve buna karşılık başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere bütün dünyanın buna sessiz kaldığını ve lâl kesildiğini resimleriyle beraber yazmıştım, bakılabilir. Çin’ın yaptığı ahlâksızlığı ve insanlık dışı uygulamaları belki de İşid’ın KÜRD Ezidilere karşı yaptıklarının çok çok üstünde bir gaddarlıktı. Ve bu zulüm bildiğimiz kadarıyla hâlâ devam etmekte olduğudur.

Hele hele Saddam’ın Kürdlere karşı Halepçe’de, kimyasal silahlarla yaptığı katliam ki, çoğu çoluk çocuk ve kadın olmak üzere 5000 kışının katledilip imha edilmesi unutulur cinsten bir zulüm değildir. Dünya durdukça hep lânetle anılacaktır.

Ben olaylara objektif olarak bakarım. Hakkaniyetle değerlendiririm ve vidanî mihenge vurur ve ona göre bir muadele tesis ederim.

Bu zaviyeden bakarak Hrank Dink ve Ermenilerle ilgili fikrî dünyamı yansıtan paylaşım da mevcuttur bu sayfamda.

Suriye’de Hafız Esad’ın, Hama’da İhvan-ı Müslimine karşı yaptığı katliamda 30 bin insan öldürüldü.100 binlercesi zindanlarda çürütüldü, işkencelere maruz bırakıldı. Bir kısmı da kaybedilerek bu güne kadar ne cesetlerine ve ne de kemiklerine ulaşılabilmiş değildir.

Mısır’ın Sisi’si bunlardan hiç geri kalır mı?

Demokratik yolla ve milletın hür iradesi ile seçilen Mursi’yi devirmek için, hemen seçimden sonra, fitne ve fesad taktik ve projeleriyle kazanı karıştırmaya başladılar.

Bir oluşumun terör adedilmesi için, cebir ve şiddet uygulayarak insanları katletmeleri ve kan’a bulaşması gerekir. Başta Sisi ve Mısır’ın derinleriyle iş birliği yaparak,Tahrir Meydan’ında toplanan masum göstericilerin üzerine keskin nişancılarının, provakatörlerinın ateşi sonucu, hatırladığım kadarıyla bir 10 kişinin katledilmesi ile ihvan-ı terör kapsamına alarak ve ilân ederek, liderlerinin tümünü muüebbed hapse mahkum ederken, bir kısmını da idam etmeyi başardılar.

Hadd-i zatında Müslüman Kardeşler bir silahlı terör örgütü değil, siyasi ve fikrî bir teşkilattan ibaret idi.

Zalim Saddam bütün o debdebe ve şa’şasiyla lâğım çukurundan çıkarıldı ve dünyadan zail olup giderken, Libya’nın Kaddafi’si yaptığı zulümlerinin karşılığında her şeyini kaybederek, müflis olarak bu dünyadan çekip gitti.

Suud’un Kaşıkçı katili prens Salman’ından burada bahsetmeye, hacet var mı? Bilmiyorum.

Sıra bize gelince, onlarca yıldan beri fail-i meçhul olarak kaybolup da, ne mezarları ve ne kemikleri bulanmayan binlerce insandan bahsetmeyi, zait görüyorum zaten.

Şu hakikatı hiç unutmamak gerekir ki, (El-küfru yedûm ve’z-zulmu lâ yedûm.) Yanı küfür devam eder, ama zülüm devam etmez, hakikatının hakkını teslim etmemız gerekır.

Şu hükme de bütün vicdanınla inanıyorum ki, o hüküm da şudur;

“Kuvvet HAK’tadır. HAK kuvvette değildir.” Yani haklı olan, uhdesinde HAK bulunan kuvvetlidir. Er veya geç galip gelecek ve şüphesiz Hak bütün parlaklığı ile tecelli edecektir.

Bu hususta Allah Teâla “Zulmedenlere meyletmeyın; sonra ateş size dokunur.”Cehennemde yanarsınız” (Hûd 11/113) buyurmuştur.

Bu çerçevede Üstad da;

“Küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür. Taraftar olsa, zâlim olur.” İfadesiyle zulme bakışın ölçüsünü bariz bir şekilde göstermiştir.

İşte batıda sürekli terraki eden ve gelişen demokrasi ve doğuda da gittikçe derinleşen ve yerleşen diktatoryal, müstebit ve baskıcı rejimler.

İşte Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Mısır, Yemen ve daha niceleri…

İşte İslâm âlemi’nın ağlanacak ve çok ama çok göz yaşı dökülecek hazin ve hazin olduğu kadar da elim hali ve mevcut manzarası…

Yanıldıysam, hata ve kusur ettiysem af ola!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*