Kadere imanın anlatılması

KADER, Allah’ın her şeyi bilmesi, kaza ise bildiği gibi olmasıdır. Allah’ın ilim sıfatı vardır ve bu Allah’ın her şeyi en ince ayrıntılarına kadar bilmesini gerektirir. Allah ezelden ebede kadar her şeyi bilir. Allah’ın ilim sıfatı yanında “Mukaddir” yani “Her şeyi en ince detaylarına kadar hesaplayan” ve “Munazzım” “Her şeyi en güzel şekilde planlayan” gibi isimleri vardır.

Bilmek ise her şeyi planlamak ve programlamak demektir. Bu sebeple kader Allah’ın planıdır. En iyi işler planlı ve programlı yapılan işlerdir. Bir şeyin planı ne kadar mükemmel ve en ince detaylarına kadar düşünülmüş ve hesaplanmış ise o plana göre yapılan işler de o kadar güzel ve mükemmel olur.

Örnek-1

Bir bina yapmayı düşünen bir mühendis önce binanın planını yapar. Her şeyi plan üzerinde en ince ayrıntılarına kadar hesaplar. Kaç metre kareye ne kadar demir, kum, kireç, çimento gider. Şekli nasıl olmalı. Binanın kapıları pencereleri katları, ısınması, elektriği ve her şeyi en ince detaylarına kadar hesaplanır. Kaç kişi kaç günde yapacak ve ne kadar maliyet çıkacak ve ne zaman tamamlanarak sahiplerine teslim edilecek hepsi planlanır ve hesaplanır. Sonra bina aynen planlandığı şekilde yapılır ve zamanında biterse herkes o binayı yapan mühendisin ne derece bilgili olduğunu anlar.
Öğretmen bir bina planını yanına alarak öğrencilere gösterir ve Allah’ın Kaderinin de bunun gibi kâinatın planı olduğunu anlatır.

Örnek-2

Bir okulda işlerin düzenli yürümesi için okul idaresi okulların açılmasından önce sınıfları, dersleri, öğretmenleri ve giriş-çıkış saatlerini planlar ve düzenler. İdare böyle bir planlama yapmazsa kargaşa olur ve eğitim yapılamaz. Kim hangi sınıfa gireceği, kimin hangi dersi vereceği, derslerde hangi konuların hangi saatlerde işleneceği, sınavların nasıl yapılacağı, öğrencilerin sınıfı nasıl geçebileceği gibi her şeyin planlanması ve düzenlenmesi şarttır.
Aynı şekilde dünyada bulunan beş yüz bin çeşit bitki ve hayvanların doğumları, ölümleri, yiyecekleri, içecekleri, giyecekleri ve bütün ihtiyaçları önceden planlanmaz ve hesaplanmazsa hayat mükemmel devam etmez.
Öğretmen bununla ilgili pek çok örnek vererek kadere imanın içinde bulunduğumuz hayatın kendisi olduğunu anlatır. Böylece öğrenciler “Her şeyin kaderle takdir edildiğini anlarlar.”
Bundan sonra öğretmen Kur’ân’daki “Biz her şeyi kaderle takdir edip planlamışızdır”1 ayetini tahtaya yazarak kaderin Allah’ın planı ve programı olduğunu anlatır. Böylece yaşanan hayat ile Kur’ân arasındaki bütünlüğü ve uyumu da vurgulamış olur.
Örnekler ve konular daha da çoğaltılabilir.

Uygulanacak teknik ve metotlar

1. Örnekleme metodu: Kadere örnek olarak planlar, programlar, çekirdeklerin içinde yazılan o çekirdeğin ağacına ve bitkisine ait planlar örnek olarak verilebilir.

2. Düşündürme metodu: Çekirdekler, yumurtalar üzerinde düşünmeleri istenir. Ay ve güneşin hareketlerinin ilim adamları tarafından neden önceden bilindiği ve hesaplandığı sorulabilir. Bundan Allah’ın güneşini ayın ve dünyanın hareketlerinin önceden belirlediği ve kaderini önceden yazdığı anlatılır.

3. Bilinenden bilinmeyene ulaşma metodu: Bilgi ile sonuç arasında irtibat kurulur ve bir şey önce bilgi olarak vardır, sonra bu bilgi eylem sonucu iş ve sanat olarak oraya çıkar. Ne kadar çok bilirseniz o kadar güzel yaparsınız” denilerek bilgi ve sonuç irtibatı kurulabilir. Allah’ın kaderini bilgi, varlığın yaratılışını da bu bilgiye dayanan eylem ve iş olarak anlaması sağlanır.

4. Gözlem metodu: Mühendislerin yaptıkları planlar ve bu plana göre müteahhitlerin nasıl binalar yaptıkları gözlem sonucu anlattırılabilir. Sonra her bitkinin planının onun çekirdeğinde yazılı olduğu ve her canlının kaderinin de plan ve program şeklinde çekirdeğinde ve hücrelerdeki kromozomlarda yazıldığı ona göre yaratıldığı ve şekil aldığı anlatılır.

5. Vak’a analizi metodu: Rüyalar ve rüyalarda görülenlerin bir gün vukua gelmesi anlatılacak rüyalarla ortaya konabilir. Osman Gazi’nin gördüğü rüya, peygamberimizin (asm) gördüğü rüyalar anlatılarak kaderin daha önceden yazılı olduğu bu nedenle rüyalarda görülebileceği anlatılabilir. Burada “Hikâye Metodu” da uygulanmış olur.

Sonuç:

Din “iman öğretisi” ile işe başlar. Sonra “salih amel” ister. Temelde iman olmayınca ibadetlerle ilgili “emir ve yasakların” hayata geçmesi mümkün olmaz. Dinde ise iki temel iman esası vardır. Birincisi Allah’a iman, ikincisi ise Ahirete imandır. Kitaplar ve peygamberler insanlara bu iki iman esasını anlatırlar. Melekler de hem inanan ve ibadet eden varlıklardır, hem de Cebrail (as) Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ etmekle yükümlü olduğu için imanın esaslarından sayılmıştır.
İman salt inanmaktan ve körü körüne bağlanmaktan ibaret değildir. İmanın bilgi, öğreti ve hayat ile münasebeti ve bağı vardır. Varlığın yaratılış amacını ortaya koyan yaratıcı ile varlık arasındaki ilgi ve alakayı sağlar. İnsana bakan yönü ile de insan, varlık ve yaratıcı arasındaki alakayı ifade eder. Bu bakımdan insanın varlık ile yaratıcı, kendi varlığı ile varlık ve yaratıcı arasındaki bağı devamlı korumaya ve güçlendirmeye ihtiyacı vardır. Bu sebeple Kur’ân “inananların da imanlarını daima yenilemesini, tazelemesini ve güçlendirmelerini” ister.
Okullarımızda “Din Kültürü” derslerinde “İman öğretisi”nin daha kapsamlı verilebilmesi için “Kur’ân’ın öğretisi” esas alınarak akla, ilme ve yaşanan olaylardan örnekler verilerek Allah’a ahirete, meleklere ve kadere iman akılcı bir metotla anlatılabilirse daha iyi anlaşılabilir.
Biz bu çalışmamızda örnekler vererek bunun mümkün olabileceğini göstermek istedik.

1 . Kamer, 54:49

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*