Küresel ısınmanın tehlike sinyalleri

Bir makaleyi yazarken önce müsveddesini hazırlarım. Yazdığım bir cümleyi tekrar okur, bazen siler, o cümleyi yeniden yazar, dizayn ederim. Daha anlaşılır bir hale getiririm. Yanlışlarını, devrik cümlelerini ayıklar yeniden düzenlerim.

Bu aklımla, bu hafıza ve zekâmla bu yanlışları nasıl yaparım da; bilinçsiz, bir kara parçası ve etrafı sularla, denizlerle çevrilmiş; iskân edindiğimiz, üzerinde yaşadığımız, barındığımız bu küre-i arzımız, dünyamız, bu kurulu düzenden, sistemden zerre kadar şaşmaz? Bu muazzam sistemin, deveranın, hareketin tesadüfe havale edilmesi, aklın, mantığın kabul edeceği bir şey olamaz.

Şimdi müsaade ederseniz bunun üzerinden, biraz düşünerek fikir yürütelim, istiyoruz.

Bu üzerinde yaşadığımız dünyamız, başta insan olmak üzere, bütün canlılar için, hayat şartlarına haiz olarak hazırlanmıştır. Her şey kompitür, hassas ve dakik hesaplarla konumlandırılmış, tanzim edilmiştir.

Makalelerimde aşama aşama, bunlardan önemli bildiğimiz bir kısmı üzerinde durmuş, ilmî, bilimsel, aklî, mantıkî verileriyle izah etmeye, nazara vermeye çalışmıştık.

Yıllar önceydi, bir gazetenin köşesinde; “dünya tehlike sinyalini vermeye başladı” başlığıyla bir haber okumuştum. Aldığım gazeteyi, önemseyerek didik didik eder, okurum. Dolaysıyla, yukarıda okuduğum haberin detay bilgilerinde şöyle diyordu: “Dünya, bu yıl güneş etrafındaki yörünge seyahatini “1” saniye eksik tamamladı.” İfadeleri yer alıyordu.

Malum olduğu üzere; gök bilimcilerine göre dünya günde, yörüngesi üzerinde saat’te, 108 000 bin kilometre kat etmektedir. Bu da, dünya küresinin bir yılda, 940 milyon kilometre yolculuk yaptığı anlamına geliyor. Buna göre, dünya 365 gün 6 saatte, güneş yörüngesindeki turunu tamamlamaktadır.

Genellikle, 365 gün 6 saat olarak kabul edilen, bu düzenli ve sistematik kurala göre, Şubat ayı, yıllar bazında, bazen 28 ve bazen de 29 gün olarak geçmektedir. Ve bu suretle; 365 günün üzerindeki 6 saat, dört yılda bir; bir gün eder ve o şekilde kabul edilir.

365 günün küsuratı olan 6 saatlik kısmı; 4 yılda bir, takvim yılının bir gününe tekabül ediyor ki; buna, “Artık yılı” denilmektedir.

Bu nasıl bir sistem, bir düzendir ki; bir saniye bile inhiraf etmiyor, dünya kuruldu kurulalı, bu mükemmel muazzam düzen, devam ediyor. Dünyanın, güneş’e olan yakınlık ve uzaklığının, yer ve zamana göre değişiklik arz eden, ekliptik yörünge modelini, Alman Matematikçi Johannes KEPLER, Astronomik Nova (Yeni Astronomi) adlı kitabında detaylarıyla ortaya koymuştur.

Dünya ile güneş arasındaki uzaklık yaklaşık 149.6 milyon kilometredir. Ancak mevsimlere göre bu rakamda da, yine nizamî ve sistematik ölçülerle, artma veya eksilme cereyan etmektedir.

Yeri gelmişken tekrarında fayda görüyorum. Allâh Te’al’a;

“Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan O’dur.”(1) ve diğer bir âyet’te de:

“Geceyi bir örtü yaptık, gündüzü de çalışıp kazanma zamanı yaptık.”(2) buyurmuştur.

Görüldüğü üzere; dünyanın güneşe karşı, kendi ekseni etrafındaki dönüşünden, gece ile gündüz hasıl olur, meydana gelir. Ayrıca yukarıda dile getirdiğimiz gibi, güneş etrafındaki yörüngesinde; semazen gösterisine benzer, kendi etrafındaki dönüşü ile beraber yapmaktadır. Bunu ayrıca bir topaç şeklinde de düşünebiliriz. Topaç kendi etrafında dönerken, diğer yandan güneş etrafındaki yörüngesindeki seyrine de devam etmektedir. Yani insanların ve bütün canlıların yaşamı için, ne sadece gündüz ve ne de tek başına gece kafidir. Bu ikisinin beraber bulunma mecburiyeti vardır. Gündüz olmazsa, yer yüzünde hayat olmaz. Hiç bir ağaç ve bitki yeşermez, yerden bitmez. Dolaysıyla canlılar toprakla beslenmeyeceğine göre; hepsi ölür ve temelden hayat söner, yok olur.

Ayetlerde de belirtildiği üzere; gündüzü maişet için, hayatın devamı için, oluşturduk diyor. Diğer yandan “Geceyi de uyuyasınız, istirahat edesiniz diye kıldık.” diyor, Allâh Te’al’a.

Bir de hayat için mevsimlerin olması lazımdır. Ne iki mevsim ve ne de beş mevsim olmaz. Tam da, en münasip şekliyle, dört mevsim olarak Allâh takdir etmiş, yaratmıştır. Bundan dolayı; Hz. Peygamber: “Ya Rabbi, kışımızı kış, yazımızı yaz eyle.” diye Allâh’a yalvarmış, dua etmiştir. Yaz olmadan kış, kış olmadan yaz, Kemal’e ermez.

Yine dünya mevsimlere uğrarken, günler; gün be gün farklılık arz etmektedir. Bazen gündüz bir veya iki dakika uzamakta, bazen de aksine olarak, geceler aynı şekilde, gündüzlerden almakta, artmaktadır. Örneğin; Mardin 14 Ağustos itibariyle, imsak 03.55 iken, dün takvim, 03.54 ü gösteriyordu. Dünya kuruldu kurulalı, bu 14 Ağustos’daki gösterge değişmedi ve önümüzdeki yıllarda da, bu rakam hiç değişmeyecek ve hep öyle kalacaktır.

Dünya’nın bu düzenli sistemi; bazı insanların yanlış bildiği gibi, dünya bir futbol topu şeklinde değil, doğrusu elips; yani deve kuşu yumurtası şeklinde olmasından kaynaklanmaktadır.

Bir günlük zaman dilimi de, 24 saattir. Bu da hep öyle tekrar ede gelmiştir. Ne bir dakika ileri ve ne de bir dakika geri. Dünyanın gerek ekseninde dönüşü ve gerekse yörünge seyahati bu dakik, saniyelik kompitür matematiksel hesaplarıyla, öyle tanzim edilmiş ve kurgulanmıştır.

Bu şuursuz, bilinçsiz; sadece bir toprak kitlesinden oluşan dünyanın, bu muazzam sistem ve dakik düzeni, hiç bir inhirafa, sapmaya, çizgisinden kaymaya mahal vermeden, takip etmesi mümkün müdür?

Hayatın idamesi için bu sistemin aynen böyle olması gerekir. Ve Allâh, Kur’an-ı Kerim’de; insanları düşünmeye sevk etmek için şöyle buyurmuştur: “Rahman olan Allâh’ın yaratışında hiç bir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk (bir eksiklik) görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.”(3) buyurmuştur.

Milyarlarca yıldan beri, bilim her daim gelişip, terakki ettiği halde; hiç bir bilim adamı bu kurulu kâinat düzeninde, bir eksiklik veya kusur bulamamıştır ve bulamayacaktır. Yani şu sistem; şöyle değilde, böyle olsaydı daha uygun, veyahut daha yararlı ve daha münasip olacaktı, diyemiyorlar. Zira, her şey gereken konumda ve en uygun vaziyette düzenlenmiştir.

Bu anlattıklarım üzerinden, yaşadığımız, belki de benzerini göremediğimiz ve duymadığımız bu yaz sıcaklarına gelmek istiyorum. Küresel ısınma, orta doğu ülkelerinde ve Anadolu’nun, özellikle Güney Doğu Anadolu Bölgesinde, can almaya ramak kaldı. Zira dereceler bazı yerlerde, dışarıda 60 ları gösterecek kadar yükseldi.

Acaba diyorum, dünyanın güneş etrafındaki yörünge seyahatinde olduğu gibi; mevsimlerin, günlerin matematiksel hesaplar, bazında, santimlik bazı inhiraflar, sapmalar mı oldu da; bu yüksek sıcaklık dereceleriyle, canlılar helak olmakla, yanmakla, yüz yüze gelmeye başladı.

Allâh, bizleri ve bütün canlıları bu ateş ve ısı belasından korusun ve kâinatın bu muazzam düzeni ve kurgulanmış sistemi üzerinden; inceden inceye tefekküre ve dersler çıkarıp, ibretler almaya sevk etsin.

“Kitaptan daha iyi bir arkadaş yoktur. Zaman zaman o insana dert ortağı olur. İnsanın gönlünü açar, yüreğine su serper. Gönlünün her muradına onunla erişirsin. Böylesine güzel bir dost görülmemiş, ne incitir ne de incinir.

Okumadan düşünmek yanıltır; düşünmeden okumak ise köreltir.”

Sadi-i ŞİRAZÎ

Dipnotlar

(1) Furkan 25/47
(2) Nebe 78/ 10-11
(3) Mülk 67/ 3-4

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*