Mefhumun teşekkülü

Uzaktan, dalgaların hareketini görüyorum ama sesini henüz duyamıyorum.

Büyükçe bir gemi geçti, ağır ağır. O geçerken, benden yana olan kısmındaki dalgaların şekli bozuldu. O güzel dalgaların hareketleri kelebek grubunun hareketliliğini andırarak takdirimi çekerken bozulan dalgaların düzensizliği de dikkat, merhamet ve rikkatimi çekerek araştırma meylimi başlattı.

Hayalim, bilgi sayfalarında dolaşırken bazıları aklıma takıldı. Onlara şekil, mana ve isim vererek anlaşılır hâle getirdi.

Dalgayı oluşturan sebeplerin başında gelen rüzgârın kuvvetiyle dalga boyları değişiyor. Denizde görünen dalgaya, rüzgâr sebep olurken, meselâ ses dalgasına da bir etki ya da bir enerji sebep olabilmektedir.

Doğrudan dalgayı anlattığımı sanmayın, lütfen. Dalga üzerinden, hayatın bütününde cereyan eden dalgalara işaret ederek onlarla teşekkül eden kavramların doğuşunu da anlatmak istiyorum.

İşte size ‘hayat’ dedim, hayatın içinde mekân ve zaman vardır. Doğrusu, hayatın her ânı git-gel hareketleri (Levh-i Mahv ve İspat) namındaki titreşimle var edilmektedir. Her biri farklı ama birbirine yakın olan sıralı resimlerin hızla oynatılmasıyla onlardaki farklılığı, hareket olarak algıladığımız gibi öncesinin gitmesi, sonrakinin gelmesi ile oluşan sıralı hareketin adı da zamandır. Zaman, hareketin hem elbisesi he de rengi olur ve her hâdisenin gerçekleşmesinde kullanılan şeylerle de mekân oluşur.

Göz penceresinden giren güzellik; parlaklığıyla kalbde ilgi, muhabbet ve aşkı tutuşturur. Alevlenen duygular meyli uyandırır. Meyil hayali tahrik eder. Hayal, tasvir ederek bazı manalara şekil suret biçip adını koyar. Akıl, bunları tartar biçer ve düzene sokar. Üzerinde yapılan değerlendirmelerle seçim ve tercih yapılarak tasdik ve kabul ederek teslime karar kılar ve nihayet bunların dış dünyaya beyanıyla irade edilip yapması ya da kesbiyle de fiil gerçekleşir. İşte bir fiilin oluşumundaki merhalelerin her biri, bir mefhumla unvan alan kavramlar etiketlenmiş olur.

Dikkat edildi ise muhtelif tabakalarda ve çok çeşitli suret ve şekillerle birbirinden az/çok farklı manalar doğar. Kavuşurken ağlamak ile ayrılırken ağlamak her ne kadar ağlamak ortak paydalı olsa da farklı duyguları ifade etmesiyle her birinin ismi vardır ve konulur. Bunlar her ne kadar dış dünyada vuku bulsa da mana noktasından kalbden geçerek, duygu, hayal, akıl, irade ve kesb merhalesindeki kavramlarının isimlerinde elbette mekân, zaman ve hâlin de tesiri ve izi vardır.

Karşımdaki denizin dalgasını diğer yerlerden ayırmak için Yeni Foça’nın Gencelli körfezindeki denizin dalgaları adını koyabiliyorum. Torunum İrem’i gördüğümde bütün şefkat duygum; dalga dalga yayılıp, onu muhabbetle kucaklamak, bağrıma basmak, koklamak gibi hâl ve davranışlarıma birer kavram koyarak, isimlendirebiliyorum.

Bazı mefhum ve kavramlar diğerlerinden daha fazla tutulur, sahiplenilir ve kullanılır. Ancak burada ölçüyü kaçırmamaya dikkat gerekir, yoksa denge bozulur, ahenk dağılır. Eğer dengeli kullanılırsa, münasip kullanımlarla; münasebetlerde güzel, olgun ve doğru bir ölçü ve kıstas olur. Hatalı kullanımla kavrama önem verilip, mana ötelenirse iletişimdeki düzen bozulur, anlaşmalar sağlanmaz olur. O hâlde sözün bağlam ve kaydına dikkat gerekir. Her şey makamına göre değerlendirilmelidir. Göz ya da burun ne kadar güzel olursa olsun, haddi geçerse çirkin olur.1

1- Köşemizin darlığı sebebiyle daralttığımız bu yazımızı bütünüyle https://www.mehmetcetin.de/mefhumun-tesekkulu/ linkten okuyabilirsiniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*