Merkozy’lerin düşüşü…

Sarkozy’nin seçimleri kaybetmiş olması, birçok çevreyi sevindirmişe benziyor. Gerçi işin mahiyetini bilen bazı muhafazakâr çevrelerin sevinememeleri de gözden kaçmış değil.

Kanaatimizce meselenin özü, resmin tamamını görebilmek… Yani Merkozy hadisesinin bir “yol kazası” olmadığını, 11 Eylül ve sonrasındaki “yeni dünya düzenini” kurmaya çalışan Troçkist devrimcilerin bilinçli bir çalışmaları olduğunu bilmekte düğümleniyor idrakler… Modern Bolşevizmin ikinci milenyumun başındaki yeni formatlarını tanıyamayanlar, hadiseleri birbirlerinden kopuk, münferit ve şahıslara bağlı bir şekilde yorumlamaya devam edecekler.

Sloganların aldatmacası, sanal yeni kimlikler ve yükselen değerlerin gölgesindeki yeni yeni formalar insanları bugüne kadar aldattığı gibi, hâlâ iğfale devam ediyor. Avrupa Birliğinin iskeletini oluşturan en önemli iki devletin muhafazakâr ve hatta Hıristiyan partilerinin başına modern bolşeviklerin gelmesi, elbette bir yol kazası olmadığı gibi; 11 Eylül ihtilâlinin küçük kıt’aya yansımasından başka birşey de değildir. Zaten bu iki neocon lidere yaslanan turuncucular, devrim ateşiyle Balkanlar’ı, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan ve Kırgızistan’ı tutuşturacaklardı. Neoliberallerin daha da sinsice yürüttükleri operasyonların Türkiye’de ve Balkanlar’da bütün hızıyla devam ettiğinden şüphesi olanlar varsa, AKP hükümetinin kılavuzu niteliğindeki TESEV’den gerekli bilgi ve belgeleri alabilirler. Atlas ötesindeki enstitülerin çalışmaları her zaman bu bölgeye yeterlice ulaşamadığından, lokal STK’larla çalışan neoliberaller, hem dinsizliği, hem sefaheti, hem insanî değerlerin tahribini Nikolai Sarkozy’den daha etkince yürütüyorlar.

Sarkozy’nin gidişi Merkel’i de beraberinde sürükleyeceğe benziyor. Eyalet seçimlerindeki mağlûbiyetlerinin bu çöküşün öncüleri olduğunda AB kamuoyu müttefik. Gerek Körfez projesi, gerek BOP, gerek turuncu devrimler ve gerek Kuzey Irak Kürt devleti ve nihayet Arap baharı, aynı ekibin ortak dayanışma ve çalışmasıyla neticeleniyordu. Fakat bu düşüşle, yeni yüzyıl oyununu oynayanların artık sahneden tamamen silineceklerini anlamış oluyoruz.

Fakat devrim hedefine ulaşamadan devrimcilerini kaybediyor ve edecek. Sarkozy’nin Libya’da vampirleşip yetmiş bin masumun kanını heder edeceğini neoconlar biliyorlardı. Yoldaşı Rasmussen ile işledikleri cinayet şimdilik yanlarına kâr kalmış görünüyor. Fakat onlar için en acısı Fransızların “arka bahçesi” telâkki ettikleri Suriye’yi Libya’ya benzetememeleriydi. İslâmiyet kadar Hıristiyanlığa da düşman olan Selânikli mösyö, Şam-ı Şerif’ten intikam alamadan adeta “halk giyotinine” gitti.

Nikola, neocon orijinli politikacılar zincirinin en önemli halkasıydı. Misyonu içinde ahlâksızlığı yaymak ve siyasete güveni kırmak da vardı. Arkasındaki siyonist sermaye ile uzun süre manipülasyon oyununu iyi oynadı. Fakat kaderin de bir hükmü vardı. Musallat olduğu AB’nin dev çarklarından, Angela’nın bütün desteğine rağmen adeta aşağıya yuvarlandı. Merkel’in karalara bürünmesi boşuna değil. Zira, belli sermaye çevrelerine peşkeş çektikleri AB hazinelerinin hesabı da bundan böyle çıkagelecektir.

Süreç işledikçe işin ucu Türkiye’nin kullandığı sermayeye kadar uzanacak ve neoconlarla bazı AKP’li siyasetçilerin zahirî münaferetleriyle örttükleri gizli ittifaklar da bilmecburiye ortaya çıkacaktır.

Postmodern devrimlerle gelen hükümetlerin halk inkılâbıyla gitmeleri zaman alıyor. Bizde 27 Mayıs başta olmak üzere 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’lardan sonra gelen “darbe mahsulü iktidarların” ömürleri farklı olmuştur. Bunların içinde global Troçkistlerce desteklenen 12 Eylül en dehşetlisi olduğundan, kurduğu düzen hâlâ devam etmektedir. Fakat neticede o da -erken bir kıyamet kopmazsa- halk inkılâbına teslim olacaktır. 11 Eylül’ü bu çerçevede tahlil ettiğimizde; neoconların global projelerde aldıkları neticeler küçümsenmeyecek derecede önemlidir. Buradaki en önemli payın, AB’yi tesirsiz ve bitkin hale sokan Merkozy’e ait olduğunu önümüzdeki günler daha net gösterecektir..

Merkozy’lerin düşüşüne en çok ağlayacakların başında, sermayelerini arttırmak için dünya barışını kundaklayanlar geleceklerdir. Bankalar, fonlar, çekirge sürüleri ve ekonomi sihirbazları…. Şeffaflık, kanun hakimiyeti, demokrasi ve insanî hürriyetler geliştikçe, Merkozy’lerin faaliyet sahaları inşaallah daralacaktır… Merkozy’lerin şerrinden kurtulacak AB’nin savaş ve kaos lobilerine karşı geliştireceği çarelerin de zamanla globalleşeceğine inanıyoruz. Ekonomik krizlerden ders alacak Amerika ve AB’nin; sermayedarların Troçkist devrimcilerle işbirlikçilerine bundan böyle fırsat vermemesini diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*