Meşrû siyasetler nasıl parçalanıyor

sukru-bulutAvrupa fikir hareketlerinde ferdin cemaate nisbeten ehemmiyetsizliği, çok önceleri ortaya çıkmıştı.

Merkel vakıasından hareketle; özü insanî siyasetleri, toplumu veya fıtratı tahrip olan; dinsizlik ve ahlâksızlığı felsefe edinmiş bir ideolojinin günümüze yansımalarını ve fert ve toplum olarak insan üzerindeki etkilerini tesbite çalışıyoruz.

“Kuzey dinsizlik hareketi“ olarak da nitelenebilecek, köken olarak materyalist felsefenin düşünürlerine dayanacak ve Frankfurt mektebi kurucularının Freudizm olarak ilk tatbikatları görülecek dehşetli tahripkâr düşüncenin zamanımıza yansımasını tamamen görebilmek için, daha birçok yan belirtileri de nazarda tutmamız lâzımdır. Hareketin tahribinde insanı merkeze nasıl aldığı; insanın fertten topluma giden dairelerinde onu fıtratından, fıtrî sosyal çevresinden, tarih geleneğinden, inançlarından, güzel ahlâkından ve güzel sanat duygularından hangi metotlarla kopardığı bilimsel tahlillere tabi tutulmadığı takdirde, bugün turuncu görünen ve özünde kızıl olan ihtilâl alevleri insanlığımızı cayır cayır yakacak.

Cayır cayır yakacak, dedik. Asya için belki gelecek zaman kalıbını kullanabiliriz, fakat Avrupa yanıyor. Kanser hastalığının dokuya musallat olup bedeni çözümleyerek çürütmeye başladığı gibi, Avrupa’da fıtratı bozulmuş insanların burun direklerimizi yıkarak kokuşmasın, çoğu insanlar duydukları halde, çeşitli engellerle ifade edemiyorlar.

Neoliberallerin Avrupa’da eşcinselliği, kadının aile içindeki rolünden soyutlanmasını, cemiyetin akraba, düşünce veya inanç bağlarının kaldırılmasını, sosyal medya bağımlılığını, kürtajı, fert hürriyeti adı altında insanların bütün otoritelere isyanını programlayarak, gayr-i meşrû yollarla elde edilmiş büyük fonlarıyla finanse ettiklerini Avrupa kiliseleri medyalarında yazıp çiziyorlar.

En küçük ve dar dairede fıtratı dinsiz neoliberallerin hücumuna uğrayan insanların ne düşüneceklerine, ne ile yaşayacaklarına, nasıl bir sosyal çevre kuracaklarına, tüketimi hangi boyutlara taşıyacaklarına, hangi fikirlerle nerede ve hangi metotlarla mücadele edeceklerine,elbette ki parayı verip onların programlarını enstitülerinde hazırlayanlar karar vereceklerdi.

Bir anda çekirge sürüsü gibi Almanya’nın herhangi bir meydanına yüz binlerce insanın nasıl taşındığını hiç düşündünüz mü?

Bir yerde başlayan bir sokak kalkışmasının zaman içinde etap etap bütün ülkeyi sardığını da takip etmişsinizdir…

Sonra alkol ve uyuşturucu bağımlısı yüz binlerce insan…

Disiplinli çalışmayı reddettiklerinden başka başka kaynaklardan geçinmeye çalışan büyük insan grupları…

Hareket tarzları, parolaları, hedefleri ve formaları küçücük coğrafyalarda değişikliklere uğramasına rağmen, netice aynı. Çekirdeği tahrip edilmiş insanların düzeni, sosyal hayatı, demokrasi anlayışını, hukuk telâkkisini ve diğer insanî değerlerini kaybetmiş olarak yığınlara dönüşümünü, maalesef neoliberal siyasetçiler sevinç içinde selâmlıyorlar.

Düzenli cemiyet ve topluluklar yerine “yığın“ kelimesinin sizdeki tedaisini merak ediyoruz. Meselâ, Fransız ve Bolşevik ihtilâlleri ile diğer ihtilâllerde kullanılan serseri toplulukları hatırlatmıyor mu? Fakat bunlar kendilerini medeni, özgüven sahibi, onurlu ve bazen de modern olarak göstermeye çalışıyorlar. PEGIDA hareketine veya kalabalıkları toplayarak kendilerine isim takan siyasî hareketlere katılan insanları tahlil imkânını bulsaydınız; kahir ekseriyetinin içinin bomboş, hedefi belli olmayan ve faziletten nasipsizler olduklarını görecektiniz.

BÜTÜN BUNLARIN MERKEL İLE ALÂKASI…

Siyasette bataklığı kurutmak kesin çözümdür. Neoliberal siyasetlerde ise bataklığı oluşturmak çözüm olarak algılanır. İnsan fıtratının, bilimin, geleneğin ve diğer insanî değerlerin zıddına gizlice ve hissettirmeden politikaların hangi perdeler altında sihirbazlarca hazırlandığına, genellikle halk hiçbir zaman vâkıf olamaz.

Merkel ve ekibinin, kendisinden kuvvet aldığı belli global banka ve fonların yardımıyla iktidarı döneminde uyguladığı politikaları ve neticelerini bir karede sırasıyla tahlil ettiğinizde, bugüne kadar bu politikaların farkına varamadığımıza siz de şaşıracaksınız:

• Sosyal devleti bitirme noktasına getiren politikalar… Modern köleliğin yeni istihdam adı altında dönüşü… Zira insanın düşünmeye fırsatı kalmamalı, rüşvet ve istibdada açık halde olmalı ki, gayr-ı meşrû politikalar uygulansın.

• Von Der Leyen’in başında bulunduğu aileyi çökertme programları… Leyen ile Vera Schmidt’in tatbikatlarına benzeyen politikalar… Kadını hürriyetine kavuşturma ve üretimdeki performansı arttırma perdesi altındaki uygulamalar.

• Okullarda ahlâkla beraber kalitenin düşüşü… Öğrencilerin öğretmenlerine karşı saldırganlıkları…

• Fukaralaşan halk. Gerilen toplum ve demokrasilerde olmaması gereken “muhatap bulamamak” hadisesi…

• Cemiyette aşırı uçları gizlice destekleyerek reaksiyon politikalarını veya kalkışmaları beslemek… İslâmî sembolleri öne çıkartarak Alman halkını kışkırtma politikaları… Önce başörtüsüne, sonra camiye ve daha sonra Müslüman göçmenlere karşı geliştirilen politikaların hepsi neoliberallerin imkânlarıyla yapılıyor. Bu hareketlerin PEGIDA’nın çekirdiğini oluşturduğu ve Alman siyasetini darmadağın ettiği kanaatindeyiz.

• Türkiye’deki siyasî kamplaşmayı Almanya’daki Türkleri bahane ile buraya getiren de aynı zihniyetti. Milliyetçi Alman halkının gözüne her gün Türk Bayrağı sallayan Türk politikacılara Almanya’da onbinlere hitap etme imkânı veren elbette neoliberallerdir. Bazı Almanların İslâm ve Asya tepkileri şu sağduyusuz politikalarla tahrik edildi. Tıpkı bir zamanlar Türkiye‘nin güneydoğusundaki dağlara ve yollara Türkçülük sloganları yazıldığı gibi.

Görünüşte Merkel Hıristiyan bir partinin başbakanı idi. Evvelâ CDU eridi… Sonra da yine bir üst aklın devreye girmesiyle, Merkel‘in günahlarına ortak edilen SPD eritilmeye çalışılıyor. Bu partilerin erimesi sosyal devletin erimesidir… Bu, düzenin, hukukun ve refahın erimesini netice verecektir ve vermeye devam ediyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*