“Levlake” Hadis-i Şerifi, Big Bang Teorisi ve Peygamberimiz (asm)

halil-akgunlerMirac Risalesinde kainatın yaratılışına ait mühim bir sual var:

“İkincisi: O zât, nasıl şu kâinatın çekirdeğidir? Dersiniz, ’Kâinat, onun nurundan halk olunmuş. Hem, kâinatın en âhir ve en münevver meyvesidir.’ Bu ne demektir? (Sözler, s. 528)”

Bu suale kaynaklık eden iki mühim hadis var:

Birincisi: “Sen olmasaydın ben kainatı yaratmazdım’ (meşhur Levlake hadis-i şerifi…)” ikincisi ise; “Hz. Cabir anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü! Anam-babam sana feda olsun,
Allah’ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?” diye sordum. Şöyle buyurdu “Ey Cabir! Her şeyden önce Allah’ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah’ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş/cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı.” hadis-i şerifi.

Bu ifadelerin özeti ise şu:
Kainat Peygamberimizin nurundan yaratıldı. Maddi ve manevi hayat-ı Muhammediye (asm) hem kainatın çekirdeği, hem de kainatın en mühim meyvesidir.
Bu hadislerin manasını tam olarak anlamak çok zor ve müşkül olduğundan bazı alimler bu hadislerin sıhhatini kabul etmekte zorlanmışlar. Hatta bazıları bu hadislerin mevzu olduğunu, kütüb-ü sittede geçmediğini ifade etmişler. Bu konudaki tartışmalar günümüzde bile devam etmekte. Gerçi bu konuda makul izah ve yorumlar yapılmış. Nette basit bir araştırma ile bazı kaynaklar bulunabilir. Ancak yine de bu izahlar bazılarını tatmin etmiyor.

Buradaki zorluk şu koskoca kainatın bir insanın mahiyetinden yaratılmış olmasıdır. Elbette ki bu durumu akıllara sığıştırmak, mantıklı bir izah bulmak çok kolay değil. Bir o kadar da zor. Zaten bu zorluk nedeni ile bazı kesimler sırf akla uygun bulmadıkları için bu hadislere mevzu demişler. Hadislerin sıhhatinden şüphe etmişler. İşte Mirac Risalesinde bu zorluğa dikkat çekilerek cevaba başlanır: “İkinci müşkül: Ey makam-ı istimâdaki insan! Şu ikinci işkâl ettiğin hakikat o kadar derindir, o kadar yüksektir ki, akıl ona ne ulaşır, ne de yanaşır; illâ, nur-u imân ile görünür. Fakat, bâzı temsilât ile o hakikatin vücudu fehme takrîb edilir. Öyle ise, bir nebze takrîbe çalışacağız. (Sözler, s. 531) “

İfadenin devamında kainat bir ağaç misali ile izah edildikten sonra şöyle bir hüküm verilir:

“Ey müstemi’! Şu acîb kâinat-ı azîme, bir insanın cüz’î mahiyetinden halk olunmasını istib’âd etme! Bir nevi âlem gibi olan muazzam çam ağacını, buğday tanesi kadar bir çekirdekten halk eden Kadîr-i Zülcelâl, şu kâinatı nur-u Muhammedîden (Aleyhisselâtü Vesselâm) nasıl halk etmesin veya edemesin?”

İşte bu noktada meselenin izahı için ağaçların yaratılması misal olarak veriliyor. Her bir ağaca baktığımız zaman dalları, gövdesi, kolları, yaprakları, çiçekleri ve meyveleri ile bir alem şeklinde gözükür. Cenab-ı Hak her bir ağacı küçük bir çekirdekten yaratıyor. Çekirdeğin içine yazmış olduğu genetik şifreleri toprak örtüsü altında açıyor.

Şimdi bir elma çekirdeği düşünün. Hatta bu elma çekirdeği ilk yaratılan çekirdek olsun. O buğday tanesi kadar bile büyüklükte olmayan küçücük elma çekirdeği içinde Allah öyle bir genetik program yapmış, öyle harika bir kaderi yazı yazmış ki, o küçük çekirdek içinde koskoca bir ağaç, dallar, kökler, çiçekler ve meyveler var. Hatta o ilk elma çekirdeği içine binlerce, milyonlarca ağaç ve meyvenin de yazıları yazılmış. Şimdi desek ki, o küçük çekirdek içinde milyonlarca elma ve ağaç programı mevcut. Zahiren çok garip gelmekle birlikte, işin mahiyeti düşünüldüğünde bu söz doğru bir söz olur. Aynen onun gibi şu koskoca kainat da insanın mahiyetinden halk edilmiş. Maddi ve manevi alemlerin çekirdeği ilk insan çekirdeği olan kainatın ilk tohumuna en ince bir hikmetle yazılmış. Ruhlar alemi, misal alemi, cennet, cehennem, melekler, felekler gibi manevi alemler ile birlikte unsurlar, madenler, çiçekler ve diğer mahlukatı ile tüm maddi alemler de ilk çekirdek içine genetik olarak kaydedilmiş, yazılmış. İşte insanın mahiyeti olan bu ilk çekirdeği Allah hikmeti ile açarak, adeta bu ilk tohumu çatlatarak şu koca kainatı inşa etmiş ve yaratmış. Bu gün az bir dikkatle görülebilir ki, şu koca kainatın meyvesi insandır. İnsan adeta tüm duygu ve hisleri ile, maddi ve manevi yapısı ile kainattaki tüm alemlerin küçük bir ölçekte nüvelerini taşımaktadır. İnsan kainatın bir fihristi , bir özeti hükmündedir.

İşte kainatın en mühim meyvesi insan ise; en mükemmel insan da Peygamberimiz (asm) olduğuna göre, basit bir akıl yürütme ile kainatın çekirdeğinin de insan olduğunu ve yine bu çekirdeğin mahiyet itibari ile Peygamberimizin nuru olduğunu; yani bu nurun de maddi ve manevi hayatı Muhammediye (asm) olduğunu kolayca anlarız.

Nur-u Muhammedi(asm) Allah’ı bildiren, tanıtan, Allah’ı gösteren, O’nun isim ve sıfatlarını aleme neşreden; itaati, ibadeti ve Allah’a kul olmayı ilan eden nur demektir. İşte kainatta var olan bu nur Peygamberimizde şekil ve ceset giyerek tüm alemlere gösterilmiştir. Bu ifadelerimiz sadece mücerret bir sözden ve fikirden ibaret değildir. Fen ilimleri bu sözlerimizin maddi cihetini büyük ölçüde ispatlamıştır. Nasıl ki Zariyat suresi 47. Ayette geçen “Göğü biz çok sağlam bir şekilde bina ettik. Şüphesiz onu genişleten biziz.” genişleme tabiri ancak bu son asırda anlaşılabilmiş ise, aynı şekilde yukarıda ifade ettiğimiz iki hadis-i şerifin manası da yine ancak bu yüzyılda anlaşılmıştır. Zira yukarıdaki hadis-i şerifler aynı zamanda çok mühim bir ilmi ve fenni gerçeğe de işaret ediyor.

O da şu: Big Bang Teorisine. Yani Yaratılış Teorisi diye ifade edilen teoriye. Evet bu teori kainatın çok küçük bir çekirdekten yaratıldığını bize ifade ediyor. Uzun yıllar teori halinde kalan bu düşünce seksenli yıllarda yapılan araştırmalar ile adeta kesinleşmiş gibidir. Yani şu koca kainat çok küçük bir noktadan yaratılmıştır. Öyle ki kainatın ilk başlangıcındaki 10-43 gibi bir zaman diliminde kainatın çapı 10 -36 m idi. Bu akıl almaz bir küçük boyut anlamına geliyor. Demek ki nurani alemden maddi aleme geçiş sınır bu dar aralık. İşte insanlık kainatın çekirdeğini bir yönü ile keşfetmiştir. Bu noktada şu koca kainatın bir insanın mahiyetinden yaratıldığını akıllarına sığıştırmayanlara Big Bang teorisini bir kez okumalarını tavsiye ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*