Mum neden dibine ışığını vermez?

“Mum dibine ışığını vermez” misâli bazan insanın en yakınlarına dahi hiç faydası olmuyor. İstisnaları olmakla beraber bir çoğumuzun, hane halkına, akraba-i taallukatına, kapı komşusuna zaman zaman yaptığı telkin ve nasihatlar nedense etkili olamıyor, netice vermiyor. Belki de en etkisiz, en faydasız olduğumuz alan, en yakın çevremiz oluyor.

İyiyi, doğruyu tebliğle mükellef olduğumuz öncelikli alan olan bu yakın çevremiz üzerinde hemen hiç tesirimizin olmamasının veya asgarî düzeydeki müessiriyetimizin sebepleri üzerinde ciddiyetle durup, çözümü noktasında çok kafa yoran birisi olarak, bu noktadaki aczimi ve noksaniyetimi itiraf etmeliyim. Meselâ uzun yıllar yaptığım öğretmenlik mesleğimin bir gereği olarak muhatap olduğum belki de binlerce öğrenciye, müsbet mânâda bir şeyleri verebildiğim halde, yakın çevreme aynı mânâda faydalı olduğumu açıklıkla söylemek mümkün değil maalesef.

Bu garip ve tuhaf durumun bir sonucu olarak, son yıllarda çokça rastladığımız ve esefle karşıladığımız oldukça dindar ve mazbut bir çok ailenin çocuklarının ve diğer yakın akrabalarının dinî değerlerden uzak bir yaşantı içinde olduklarını görüyoruz. Bazan da hemen hiçbir dinî yaşantısı olmayan anne ve babaların çocuklarının dinî yaşantılarında mükemmel bir seviyede olduklarına rastlıyoruz. Bediüzzaman’ın ifadesiyle; “bazan nâkısın oğlu kâmil, kâmilin oğlu nâkıs oluyor” doğru tesbitini yaşayarak görüyoruz. Bize tuhaf gelse de dünyadaki imtihanın bir gereğidir bu gibi durumlar. Yoksa âlimin evlâdı âlim; cahilin evlâdı da cahil kalsaydı, imtihanın bir değeri kalmazdı.

Bu konuda hane halkına ve yakın çevresine faydalı olan, oldukça başarılı ebeveynler elbette var. Ve biz onları tebrik ediyoruz. Lâkin ailelerin büyük bir çoğunluğunun çocuklarından müştekî oldukları, çocuklarına ve yakın çevrelerine kayda değer bir şeyler veremediklerini itiraf ettikleri yaşanan bir gerçek.

Konu ile alâkalı yetkili kişi ve kurumlarca tartışılması, kafa yorulması gereken bu acı gerçeğin elbette tedbir ve çareleri vardır. Durup dururken hepimizi alâkadar eden bu tuhaf durum ortaya çıkmıyor elbette. Bir yerlerde bazı yanlışlıkların, bazı hataların yapıldığı şüphesizdir. Bu kusur ve hatalar teşhis edilip, düzeltilirse ailelerde yaşanmakta olan istenmeyen bu gibi olayların en azından asgariye düşeceği kesindir.

Evvelâ hak ve hakikatları tebliğ ile vazifeli olan, sorumlu mevkide bulunan başta anne ve babalar olmak üzere herkes bu konuyu iyi düşünmeli ve gerekirse işin ehli eğitimcilerden yardım istemeliler. Yabancılar nezdinde belki de gayet etkileyici birer eğitimci olarak bilinen ve o düzeyde gıpta ve sitayişle karşılanan ebeveynin nasihat ve tavsiyelerini, başta evlâd-ü iyâl olmak üzere diğer yakın akraba-i taallûkatın niçin dinlemediklerinin, neden kulak ardı ettiklerinin doğru bir tahlilini yapmalarında fayda var.

Bu meyanda rivayet edilir ki: İmam-ı A’zâm Ebu Hanife’nin feyzinden, faziletinden, ilminden sitayişle, övgü ile bahseden bir kadın topluluğuna kulak misafiri olan İmam-ı A’zâm’ın annesi; “Yahu siz bizim şu Sabit’ten mi bahsediyorsunuz yoksa?” diyerek bir mezhebin öncülüğünü deruhte edecek bir kapasiteye sahip olan oğluna, hâlen öylesine, sıradan bir insan yaklaşımıyla muâmele yapar.

Yine, Bediüzzaman’ın saff-ı evvel talebelerinden Hulusi Ağabeyin Elazığ’daki evinde vefatının ardından, gerek defin, gerek taziye dolayısıyla Türkiye’nin dört bir yerinden gelen o binlerce insanı gören komşuları; “Yahu bu insanlar nereden şu bizim komşuyu tanıyorlar ki taziyesine geliyorlar?” diyerek, yanıbaşlarındaki, Bediüzzaman’ın iltifat ve takdirlerine mazhar olmuş bir ihlâs ve hizmet kahramanı olan bu değerli insandan bîhaber olduklarını gösteriyorlar.
Konu ile alâkalı olarak, Peygamber Efendimizin (asm) “Âlimlerin değerini en az bilenler, aile efrâdı ve komşularıdır” hadis-i şerifini de çok iyi tahlil ve tefekkür etmek lâzım. Sorumluluklarının gereğini yeterince yerine getiren ve bu konuda gerekli bilgi, hüner ve donanıma sahip ehl-i ilim insanlara, Efendimizin (asm) bu ibretlik tesbiti elbette tesellî verici bir mesajdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*