Mümin ve Müslüman arasındaki fark

Kelime, söz, kelâmların farklı anlamları ve kimliği vardır.

Şuurlu, inanan insanların iki önemli kimliği vardır. Birisi, dünyevi, diğeri ve en önemli olanı; kulluğu, ve bir Yaratanın eseri olmasıdır. Bütün bu nimet ve vasıflar isteyen mükellefiyetlerdir.

“Müslüman” ve “Mü’min” kelimelerinin manası arasındaki fark önemlidir. Adeta birisi Mekke dönemine, diğeri Medine dönemine ışık tutar! Mekke döneminde “Mümin” olma mutlak küfre karşı dik durup sadakat ve sabırda sebat! Medine devrinde; inancın gereği ve ahkama uyma arasındaki fark. Bu iki mana arasındaki farkı Mısırlı alim merhum Şeyh Şa’ravi, bir müsteşrikin sorusu üzerine şöyle izah ediyor:

SORU: Sizin Kur’an’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu?”

CEVAP: “Kesinlikle evet.”

SORU: O halde Allah niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor?

CEVAP: Çünkü bizler “Müslümanız”, “Mü’min” değiliz de ondan!”

SORU: Mü’minlerle” “Müslümanlar” arasındaki fark nedir?

CEVAP: Kuran’daki bir ayet: “Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.” (Hucurat: 14).

SORU: O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?

CEVAP: Bunun delili şu ayettir: “Biz “Mü’minlere” yardım etmeyi üzerimize borç kıldık” (Rum 47).

“Eğer “Mü’min” olsalardı diğer ümmetler ve halklar arasında daha önemli ve saygın bir konumda olurlardı. Bunun delili şu ayettir: “Gevşemeyin / yılgınlık göstermeyin ve üzüntüye kapılmayın. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz.” “Eğer “Mü’min” olsalardı Allah onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı. Bunun delili şu ayettir: “Allah “Mü’minleri” içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” (Âli İmran: 189) “Eğer “Mü’min” olsalardı Allah her durumda onlarla beraber olurdu. Bunun delili şu ayettir: “Muhakkak ki Allah “Mü’minlerle” beraberdir.” (Enfal:19)”. “Fakat onlar “Müslümanlık” aşamasında kaldılar. “Mü’minlik” aşamasına yükselemediler. Alla buyuruyor ki: “Onların çoğu “Mü’min” değildirler.”

SORU: O halde “Mü’minler” kimlerdir?”

CEVAP: Kur’an-ı Kerim buna şöyle cevap veriyor: Onlar: “Günahlarından uzaklaşan tövbekârlar, ibadetlerine devam eden âbidler, Allah’a hamd edenler, lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler, rükû ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler ve Allah’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe 112) Yani Allah, zaferi galibiyeti, hâkimiyeti ve yüksek bir durumda bulunmayı “Mü’minlere” vaat etmiştir.

Bu konuda Bediüzzaman’ın da şöyle bir tespiti var:

“Ulema-i İslâm ortasında “İslâm” ve “iman”ın farkları çok medar-ı bahis olmuş. Bir kısmı “İkisi birdir,” diğer kısmı “İkisi bir değil, fakat biri birisiz olmaz” demişler ve bunun gibi çok muhtelif fikirler beyan etmişler. Ben şöyle bir fark anladım ki:

“İslâmiyet iltizamdır; iman iz’andır. Tabir-i diğerle, İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; iman ise, hakkı kabul ve tasdiktir.”

“Eskide bazı dinsizleri gördüm ki, ahkâm-ı Kur’âniyeye şiddetli tarafgirlik gösteriyorlardı. Demek o dinsiz, bir cihette Hakkın iltizamıyla İslâmiyete mazhardı; “dinsiz bir Müslüman” denilirdi. Sonra bazı mü’minleri gördüm ki, ahkâm-ı Kur’âniyeye tarafgirlik göstermiyorlar, iltizam etmiyorlar; “gayr-ı müslim bir mü’min” tabirine mazhar oluyorlar.”

“Acaba İslâmiyetsiz iman, medar-ı necat olabilir mi? Cevap: İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, İslâmiyetsiz iman da medar-ı necat olamaz.  “(Mektubat Dokuzuncu Mektub, s. 38

Günahlarından uzaklaşan, ibadetlerine devam eden, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyen ve Allah’ın belirlediği sınırları aşmayan “Mü’minlerden” olabilmek duasıyla İnşaallah…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*