Herkese Selâm Olsun,
Dört nal’la uçan,
Bir atlı gibi geçiyor zaman.
Sevgili dostlarım,
Gerçekten zaman çok hızlı seyrediyor, akıp gidiyor.
Geriye dönüp bir baksanıza, çocukluk yılları, ilk, orta ve lise sıraları dün gibi; bir rüya gibi geçti, gitti.
Zaman, insanı mazinin derinliklerinde gizleyip, hep istikbale doğru hızla yürümekte.
Bu arada unutulmaya terk edilen insanlar.
Dedelerimizi babalarımıza nispeten, daha az derhatır ediyoruz. Babalarımızın dedelerini belki de, sadece isimlerinden bilebiliyoruz.
Haliyle, insan kelimesi; “Ne-si-ye” arapça kökünden gelen bir kelimedir.
Unutmak, unutulmaya mahkum olmak manalarına gelir.
Bütün nehirler, nasıl denizlere doğru akıp gidiyorlarsa, insan oğlu olarak bizlerde, mezaristana, oradan da ebed yolcusu bir süvari gibi, sonsuzluğa doğru seyr-u seyahat halindeyiz.
Beşeriyet tarihinde bu hakikatten muaf tutulan, kurtulan hiç bir şahsiyet olmamıştır.
Nice Peygamberler göçüp gitti bu Dünya’dan. Nice sultanlar zehir içti. Nice köşkler, saraylar yalnızlığa terk edildi, boşaldı, sahipsiz kaldı.
Hiç kimse, ne saltanatına ne malına ne malikanelerine, ne unvan ve ne de şöhretine güvenmesin. Zira her şey fani, sadece O (cc) baki’dır.
Bir bakalım, Üstad bu durumu nasıl içten duygularla ifade ediyor:
“Ey vah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik, o zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik.
Evet şu hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgar gibi uçar gider. (1)
Bütün bunların ötesinde; sahip olduklarından ve yokluklarından hesaba çekileceğimiz bir mahkeme-i kübra vardır. Ve Kur’an’ın ifadesiyle:
“Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu görecektir. (Yani mukâfatını alacaktır) Ve kim ki, zerre kadar şer (kötülük) işlemişse onu görecektir. (yani cezasını çekecektir) (2) buyrulmuştur.
Bu hakikate ayna tutan Hz. Peygamber, bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“Bir insanın gerçek zenginliği, ancak yaptığı iyiliklerdir.” İfadeleriyle insanın, sevgiye dayalı yaptığı iyilikler kendisi için, berzahta bir nur ve ışık olacağının müjdesini vermiştir.
Allâh, yüce kitabımız Kur’an’da çokça âyetlerde, iyilikten bahseder ve bu iyilikleri yapan insanları da medheder.
“Muhakkak Allâh, adâleti ve iyiliği emreder.”(3)
“Hiç şüphe yoktur ki, Allâh iyilerle beraberdir.”(4)
“Şüphesiz Allâh iyilik edenleri (iyi insanları) sever.”(5) ifadeleriyle iyi insanlara bir paye verir ve yüceltir.
İnsanın bu hayat ve göç mecrasında, hiç unutulmayanlar da vardır, şüphesiz. Bunlar; Peygamberler, iyilik erbabı olanlar, bilge insanlar ve yine insanların yüz karası olan zalimlerdir.
Mezalimleriyle unutulmazlar arasında yer alan bir kaç kişiden, özet olarak derlediğim bilgileri aktarmak isterim, şöyle ki;
Viladamir Lenin, yerel ve bölgesel Çin arşivlerinde belirtildiğine göre, en az 45 Milyon insan öldürmüştür. Lenin, ahir ömründe felc geçirerek yaşadı ve akabinde de öldü, gitti. Ama yaşattığı acılar ve yaptığı zulümler, daima kötülükle anılmaya devam edecektir.
Stalin döneminde, 20 Milyon ( başka bir yerde 30 Milyon olarak okumuştum) insanı çalışma kamplarında kıtlık ve yargısız infazlarla öldürülmüştür. Stalin de dostu Lenin gibi, felc geçirerek öldü.
Bolşevik rejim, SSCB ancak 70 yıl yaşayabildi.
Tarihi değiştiren adam olarak da bilinen, aynı zamanda nobel barış ödülü sahib olan Mihail Gorbaçov, 20 yüz yılın en etkili siyasetçilerinden biri kabul edilir.
Rusya’da devlet başkanı olan Gorbaçov 1990 ların başlarında demokrasiye yöneldi. Sovyet Sosyalist Cumhuruyetler Birliğinın dağılmasında çok büyük etkisi olmuştur.
26 Aralık 1991’de SSCB Bolşevizm rejimi resmen feshedildi.
Bolşevizm (Komünizm) gibi, Kapitalizm ve Faşizm de insanlığa sadece kan ve acıdan başka hiç bir kazanımları ve faydaları olmamıştır.
Bolşevizmin dağılmasından sonra, Lenin’ın Kızıl meydan’daki devasa heykeli, boynundan römorka bağlanan bir halatla, yerlerde sürüklenmek suretiyle kaldırılarak ilga edildi.
Mao Zeding 5 Milyon’dan fazla insanı idam ederek ve işçi kamplarına göndererek öldürdü (öldürttü).
Çin Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana 35 Milyon Doğu Türkistan’lı katledilmiştir. Çin, bu zulüm ve işkencelerine hala aralıksız bir şekilde devam etmektedir.
Dünya’nın ve Türkiye’nin görmezden geldiği Uygur Türklerine, sırf Müslüman oldukları için; şiddetli kötü muamele, zorla kısırlaştırma, doğum kontrolü dahil olmak üzere, insan hakları ihlâlleri yapılmaktadır. Genelde en fazla iki, nadiren de olsa üç çocuk doğurmalarına müsaade edilen Doğu Türkistanlı kadınlar, plân dışında hamile kaldıklarında; hamileliklerinin son günlerinde dahi olsa, mecburi kürtajla o çocuklar, annelerinin karnından çıkarılıp öldürülmektedir.
Dini, milli ve kültürel köklerinden kopartılmak istenen Doğu Türkistan, hal-i hazırda bir tutsaklar ülkesi durumundadır.
Tarihte zulmüyle şöhret olmuş olan Hitler’ın, gaz odalarında 1 Milyon insan öldürttüğü ifade edilmektedir. Hitler en sonunda intihar etti ve cesedi yakılarak imha edildi. O da hep barbarlığı ve kötülükleri ile anılacaktır.
Unutulmaz zalimlerden biri de şüphesiz Saddam’dı. Peki O ne yaptı? O’nun mezâliminden sadece bir numunesi; Halepçe’de çoğu ana kucağında bebek, çocuk ve kadın olmak üzere binlerce Kürt insanını, kimyasal silahlarla katliamdan geçirdi, acımasızca katletti.
Saddam’ın da Bağdat meydanındaki heykeli devrildikten sonra, papuçla kafasına darbe üstüne darbe indiren o kadının görüntüleri, hala hafızalarda bütün canlılığı ile hatırlardadır.
En sonunda debdebeli saltanatı, saçı ve sakalı birbirine karışmış halde, lağım çukurundan çıkarılarak, idam edilerek yaşamına son verildi. Lâkin ateşinin düştüğü yerler ve geniş çevre alanlarıyla beraber yanmaya hep devam edecektir.(6)
Tarihin kaçınılmaz bir kuralı vardır. Zulüm, baskı, cebir ve korku üzerine bina edilen iktidarların akıbetleri, hep zilletle gitmek olmuştur.
Bu gün dünyadaki yönetim şekillerine baktığımızda, demokrasisini geliştirmiş ülkelerde, insanların ekonomik refahı ve huzuru ve özgürlüklerin yaşandığı yerler olarak, yaşam için bir tercih nedeni olduğunu müşahede ediyoruz.
Yukarıda anlattıklarıma şu özlü ifadeyi de ilave etmek isterim:
“HESABI TEMİZ OLANIN, MUHASEBEDEN KORKUSU OLMAZ.”
Şimdi de asıl bahis konusu olan, Nuh’un hayat hikayesine tekrar dönelim.
Genel çoğunluğa göre, Nuh Tufanı M.Ö. 4100 yılında olmuştur.
Bazı kaynaklarda belirtildiğine göre, Nuh Peygamber o zamana göre devasa bir gemi yaptı. Buna göre o gemi 300 metre boyunda, 50 metre eninde ve 30 metre de yükseklikte idi.
Anılan gemi muhteşem bir sanat eseriydi. Anlaşıldığı kadarıyla bu geminin yapımında ne demir ve ne de çivi kullanılmamıştır. Zira demir, yine mu’cize eseri olarak Hz. Davud tarafından keşfedilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Bir bakalım âyet bizi bundan nasıl haberdar etmiştir:
“And olsun, Davud’a tarafimızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar O’nunla beraber tesbih edin. O’na demiri yumuşattık.” (7)
“Biz demiri indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır.” (8) buyrulmuştur.
Görüldüğü üzere, Hz. Davud da demirci (haddad) lerın ve demir ile iş gören sanayicilerin pişdarı ve piri kabul edilir.
İşte bu gün yük ve yolcu taşımacılığında, ticarette, sanayinin gelişmesinde, büyük bir rol üstlenen geminin mucidi, bir mu’cize sonucu Nuh’un eliyle beşere hediye edilmiştir. Nuh’un bu hediyesine minnet ve şükran borçluyuz.
İlâhî emir olarak Hz.Nuh, yer yüzünde bulunan bütün erkek ve dişi çiftlerden birer tane gemisine aldı. Yeteri kadar da yiyecek yükledi.
Kur’an-ı Kerim’de Nuh ile ilgili özet bilgiler şöyledir:
“Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar diye, Nuh’u kendi kavmine gönderdik.” (9)
“Gemi dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sende) bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma! Diye seslendi.” (10)
İnsanlığın ikinci babası sayılan Nuh’un oğlu, babasına iman etmemişti. Nitekim babası inananları gemiye bindirirken, o ayrılarak bir kenara çekilmişti. Oysa diğer oğulları, Ham, Sam ve Yafes babalarına inanmış ve O’nunla beraber gemiye binmişlerdi.
“Nuh Rabbine dua edip dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz oğlumda ailemdendir. Senin va’din ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.”(11) Nuh’un bu duasına karşılık;
“Allâh buyurdu ki; Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü Onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.”(12) diye cevap verdi.
“And olsun ki: O’nu bir ibret olarak bıraktık. İbret alan yok mudur?”(13) Ayetleriyle, Nuh’un gemisi ve Tufan, birer ibret konusu olduğunu ifade etmiştir.
Yer yüzüne, doğaya yerleştirilen standart mutad kanunların dışında, Nuh tufanında Allâh’ın hikmetinin gereği olarak, 40 gün 40 gece yağmur yağdı. Görülmemiş tufan, dağları denizlerle birleştirdi. Allâh’ın gazabına uğrayan insanlar yok olmuş, yalnız gemidekiler sağ kalıp kurtulmuşlardı.
Gemi, sularda 150 gün yüzdü kaldı. Ve şu İlâhî emirle sular çekilmeye başladı.
(Nihayet) “Ey yer, suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut.” Denildi. Su çekildi: iş bitirildi. Ve o zalimler topluluğunun canı Cehenneme denildi.”(14)
Nuh’un gemisi adlı efsanede şu bilgiler verilir:
“Erzurum-Kars yaylasını, Murat havzasından ayıran Karasu-Aras dağlarının doğu ucunda, kartal yuvası gibi iki dağ; küçük Ağrı, büyük Ağrı. Bu iki dağ için çok efsaneler söylene gelmiştir.
Ağrı dağları, asıl şöhretini kutsal kitaplarda geçen Tufan olayından almıştır.(15)
Rivayetlere göre, Nuh’un gemisi Cudî dağı üzerinde uzun zaman kalmış ve insanlar gidip onu görmeye devam etmişlerdir.
Bütün Peygamberlerin, insanlara davet ve çağrısı sadece; “lâ ilâhe illallâh” yani Allah’tan başka İlâh ve ma’bud yoktur. Yani sadece Allâh’ın birliğine ve varlığına inanmak ve ahlâklı birer insan olmak ve hak ve âdâleti ayakta tutmak ve yaşatmak ve hakim kılmak olmuştur.
“Tüm dertlere çare bulunabilir ama, servet ve şöhret illetine yakalanmış olanlara deva bulunmaz.” Eflatun
Dipnotlar:
(1) Sözler, s 243
(2) Zilzal 99/7-8
(3) Nahl 16/90
(4) Ankebut 29/69
(5) Maide 5/13
(6)Yukarıdaki bilgiler sosyal medyadan elde edilmiştir. Çoğu Birleşmiş Milletler, insan hakları ihlâlleri belgelerine dayanmaktadır
(7) Sebe 34/10
(8) Hadid 57/25
(9) Nuh 71/1
(10) Hud 11/42
(11) Hud 11/45
(12) Hud 11/46
(13) Kamer 54/15
(14) Hud 11/44
(15) Alpaslan. İ. 2010 Ağrı Efsaneleri.
Benzer konuda makaleler:
- Nuh tufanı ve Su’yun emre itaat etmesi
- Risâle-i Nûrlar Sefine-i Nuh gibidir
- Korona ve manevî telkinler
- Tufandan zelzeleye, her şeyin dizgini O’nun elinde
- Üstadımızdır Önderi
- NUH Aleyhisselam
- Barış kuşu
- Nijer’deki açlık felâkete dönüşüyor
- Yanılmalarla nereye kadar?
- Mallarını Allah yolunda harcayan kimlerdir?
İlk yorum yapan olun