Belki de Avrupa’nın baştan başa hazır olduğunu söylemeliydik.
Fakat henüz Müslümanların yerleşmediği, Avrupa’nın ücra köşelerinde bazı köyler ve kasabalar olabilir. Almanya için durum tamamen farklı… Rahatlıkla en ücra köye kadar Alman efkâr-ı ammesinin Ramazan-ı Şerif’i beklemekte olduğunu söyleyebiliriz.
Almanya’da İslam’ın geçmişi ile bu günü arasında bağ kuran araştırmacı ve düşünürlerin sayıları arttıkça; Ramazan beklentilerinin, bu kıtaya altmış seneden bu yana gelmiş Müslümanlarla sınırlı olmadığını okuyoruz. Kant’tan Goethe’ye ve Bismarck’a kadar… İslâm Kültürünün bu kıtadaki gurup günlerine şahit olanların eserlerindeki anekdotlar, Avrupalının Ramazan intizarının yalnızca zamanımızla ilgili olmadığını gösteriyor.
İkinci Dünya Savaşının harabezara çevirdiği kıtaya ruh veren Kömür-Çelik anlaşması henüz onuncu senesine girmediği günlerde AET (Avrupa Ekonomi Topluluğu)nu oluşturan yedi ülkenin “İSTİHDAM AÇLIĞI”, zenginliğin eşiğindeki halkların nazarlarını başta Türkiye olmak üzere; Balkanlara, Endülüs’e ve hatta Kuzey Afrika’ya çevirmişti. Kemalist ihtilalcilerin kendilerine iş imkânı sağlayamadıkları yüz binlerin, Avrupa’dan getireceği dövizler hürmetine, ihtilal hükümeti istemeye istemeye evet demişti. Türkiye Almanya ile “Misafir İşçiler” için iş anlaşmaları masasına oturuyordu. İşte Anadolu’nun Müslüman çocukları bavullarına sakladıkları, dedelerinden kalma sancaklarla günümüz AB’sinin kalbine “GAST ARBEİTER” olarak yerleşmişlerdi. Ramazan-ı şerifleriyle, mushaflarıyla, tesbih-seccadeleriyle, Halil-İbrahim (a.s.) dan miras sofralarıyla… Ve sonra misafirlik süreci bitip önce yabancı ve sonra Alman tebaiyetiyle Köln’e, Berlin’e, Münih ve Mannheim’e yerleştiklerinde PİDELERİNİ de yanlarına aldılar… İşçi yurtlarının daracık odalarındaki sofralarını, önce küçük mescitlere ve sonra da büyük salonlara taşıdılar… Yirmi sene önce bu ülkeye misafir olarak gelenler, yirmi sene sonra ev sahiplerini Ramazan Sofralarına davet etmeye başlamışlardı. Kültürün, sanatın, inancın, tarihin ve insaniyetin manalarından mahrum materyalistler sofra dediğimizde yalnızca midelerini düşüneceklerdir. Tedaisi bu kadar kısır ve basit… Bu sofralara konuk olmuşların dünyalarına açılan binlerce, belki de milyonlarca kapıdan habersizce… Musikinin, ezan-ı Muhammedî’nin, estetiğin ve muhabbetin araladığı dostluk girişlerinin de farkına varmadan. Hakikaten bu kıtada insaniyete en büyük zararı veren materyalizm, insaniyete karşı olduğu kadar Ramazan-ı Şeriflere de karşı olduğunu her vesile ile ortaya koya geldi. Fakat bahtiyar Alman milleti bu kuzeyli dinsizleri hiç dinlemedi.
Söz yine saded dışına mı çıktı? Galiba ihtiyar olduk. Tam kırk üç senedir, önümüzden bir nehir gibi nazlıca akan bu Ramazan-ı Şeriflerin seyrindeyiz. Her yeni ramazan beraberinde şevk ve güzellikler getirdi. Hem de yenilikleriyle… Bu ramazan da yeniliklerle, değişimlerle, güzelliklerle ve muhabbetlerle teşrif ediyor, Eski küçük kıtaya… Yalnızca Almanya’nın on bine yakın noktasında teravihler kılınacak… Şimdiden camiler, medreseler ve dini cemaatler; davet edecekleri komşularının, dini ruhanilerinin, siyaset temsilcilerinin ve STK temsilcilerinin isim listelerine, davetiyelerini göndermeye başladılar. Alman kamuoyu dünden hazırlandılar, bu güzel davete… Kiliseler Ramazan tebriklerini göndereli çok oldu. Ve efkar-ı ammeyi temsil eden dini ruhanilerin sözcüleri, partiler, sendikalar, devlet idarecileri ve bazı STK’lar Ramazan tebriklerini medyada duyurmaya başladılar. Dinî cemaatlerimiz büyük bir heyecan ile son hazırlıklarını gözden geçiriyorlar. Daimî hocası olmayan mescitler, medreseler veya mescitçikler Türkiye’den gelecek güzel sesli hafızların uçak biletlerini göndereli epeyce oldu. Bir ramazan boyu mukabele, sohbet, feyiz ve muhabbet sofralarında, Avrupa’daki kardeşlerine hizmet edecekler hocalarımız ve hafızlarımız. Bunlardan bazıları, hayatları boyunca Avrupa’dan gelen güzel haberlerin doğruluklarına hakkalyakin şahit olacaklar. Ramazan-ı Şerifin tam ortasına denk gelecek PASKALYA tatilinden istifade ile buradaki yavrucuklarımıza Kur’an-ı Kerim’i hem lafız ve hem de mana halinde ders verecekler.
Kur’an mevsiminde Hz. İsa (a.s.)ın diyarında açacak hidayet çiçeklerinin rayihasını yalnızca Türkiye’miz değil, bütün Alem-i İslâm duyacaktır, göreceksiniz. Avrupa’nın Ramazan-ı Şerife verdiği değerin Kur’an’a olan ihtiyaçlarını hissetmelerinden kaynaklandığını söylememiz bazılarına mübalağa görünüyor. Beklesinler… Dünyayı kana bulamak isteyen, insaniyeti devrim adı altında kaostan kaosa sürükleyen ve dünya demokrasilerine münafık giysiler içinde sivil toplumlara musallat olanlar da beklesinler… Çünkü Ramazan-ı Şerif, hürriyet, demokrasi ve barışlarla geliyor Avrupa’ya… Ne mutlu Ramazan-ı Şerife lâyık hazırlıklar içindeki insanlara…
Benzer konuda makaleler:
- Soframız iftar sofrası mı, iftihar sofrası mı?
- Ramazan eğlence ayı değildir
- Hüzünle geldin, inşallah sürurla bitersin ey Ramazan
- DR. HEİNRİCH KREFT: Ramazan, ihtiyacımız olan değerleri hatırlatıyor
- Alman pedagog: Ramazan arınma ayı
- Ramazan bizi bekliyor
- Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun
- Gençlerin gözüyle Ramazan
- Ramazan, israf ayı da değil!
- İstanbul Ramazan´ları veya Diyanet´imize maruzatımız…
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun