Ölüm, herkesin başında

Seksen yaşını geçkin gazeteci–yazar İlhan Selçuk’un ölümü, aynı yaşlarda bulunan meslektaşlarının da ölüm hakikatini hatırlamalarına sebebiyet verdi.

Milliyet’te yazan Çetin Altan’ın dünkü “84…” başlıklı köşe yazısı, daha ziyade kendi ölümüyle ilgiliydi.

Tabiî, burada çok garip bir rastlantı da var: Cumhuriyet gazetesinin köşe taşlarından biri olan İlhan Selçuk, 21 Haziran günü öldü. Milliyet’te yazan “duayen gazeteci” Çetin Altan’ın doğum günü ise, 22 Haziran.

Altan’ın yazısındaki bazı ifadeler, onun kendi ölümünü nasıl da ciddî ciddî düşünmeye başladığının bir işareti olsa gerek.

İşte o ifadelerden biri:

“Şayet ömür merdiveninin son basamağındaysam ve ’85…’ başlığını hiçbir zaman yazamayacaksam, çok doğal karşılayacaklardır bunu da: ‘Zaten 80’ini çoktan aşmıştı… Yaş yetmiş, iş bitmiş… Ahı gitmiş, vahı kalmış… Bir ayağı çukurda…’ diyecekler…”

Evet, bunlar kimi ağızlardan çıkabilecek bazı sözler.

Ama, bunlardan çok daha doğru ve yerinde bir sözü “Yaş Otuz Beş”in şairi Cahit Sıtkı söylemiş:

“Neylersin, ölüm herkesin başında.”

İşte, hayat kadar ehemmiyet arz eden ölüm gerçeğinin yalın bir ifadesidir bu.

Yani, ölüm için, ecel için, küçük–büyük, genç–ihtiyar fark etmiyor. Bu vakıa, her an için herkesin başına gelebilir ve geliyor.

Onun içindir ki, dindar Anadolu insanı, bu hakikati şu sözlerle vecizeleştirmiş:

“Ölümdür bu, ihtiyarları alır sıra sıra; gençleri de alır ara–sıra.”

Doğru mu? Doğru…

İşte, bu doğruyu doğrudan haber veren ibretlik manzaralar, her gün gözler önüne seriliyor: Depremle, yangınlarla, salgınlarla, sellerle, patlamalarla, terörist saldırılarla, trafik kazalarıyla ve sâir sebeplerle, sadece fertlerin değil, kafilelerle insan ölümlerine şahit olmaktayız.

Demek ki, sadece yaşlanınca değil, ölümü her zaman ve her yaşta hatırlamak lâzım.

Şüphesiz ki, hatırlamak yetmez; bu kaçınılmaz yolculuğa her gün için hazır olmak gerekir.

Hem, hazır olmayan ne kazanır ki?

Hazırlık yapmayanın eline ne geçer ve ne geçiyor ki?

Dahası, hazırlığı düşünmeyen kimse, acaba neyi değiştirebiliyor ki?

İyisi mi, Cahit Sıtkı’nın şu meşhûr mısralarını unutmamak ve daima hatırlamaya çalışmak:

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*