Öyle büyük bir tokat ki…

Son mahallî idareler seçiminde, seçmen kitlesi “iktidar bloku”na pek büyük ve tesirli bir sille vurdu.

Bazıları sersemleyip feleğini şaşırdı. Kimileri derin bir üzüntü içine girmiş durumda. Bazıları da “Ben çokça ikaz ettim; ama dinlemediler; bir türlü dinletemedim” modunda.

Hadise henüz çok yeni ve sıcak. Yara soğudukça, acının derecesi daha iyi hissedilmeye başlanacak.

*

Burada anlatacaklarımın çoğu bizzat gördüklerim, duyduklarım, yakînen bildiklerimden ibaret. Bir kısmı da, yakın çevreden bize intikal eden bilgilere dayanıyor.

Kısa ve net bir şekilde şunu ifade edelim ki: Gözlerimizle görüp kulaklarımızla duyduklarımız ve bizzat tahkik ederek öğrendiklerimiz hakkında başkaca kimsenin telkinine, yönlendirmesine ihtiyacımız yoktur. Vicdan rahatlığı ve gönül huzuru içinde bildiklerimizi anlatıyoruz.

*

“…Rağmen” kazanamadılar; fenâ halde kaybettiler.

İktidar blokunun adayları ve bilhassa lider kadrosu, demokrasi tarihimizde misli görülmemiş birtakım imtiyaz ve avantajlarla seçimlere asıldılar.

Ama, buna rağmen kazanamadılar, hiç umulmadık şekilde kaybettiler.

*

Seçim kampanyası boyunca devletin bütün imkânlarını sonuna kadar tepe tepe kullandılar.

Lâkin, buna rağmen kazanamadılar; devletin itibarını da zedeleyecek şekilde kaybettiler.

*

Kimi kaymakamları parti ilçe başkanı gibi, kimi valileri parti il başkanı gibi kullanmaya çalıştılar. Yeni sistem gereği, siyasetin dışından atanan koca koca bakanları seçim siyasetinin içine soktular. Şehir şehir gezdirip adaylarına oy dilettirdiler.

Aynı şekilde, bilhassa Doğu bölgelerinde yer yer askeri, polisi, korucuları seferber etmeye çalışarak kârlı bir sonuç elde etmeyi umdular.

Ancak, buna rağmen kazanamadılar; aksine, çok fenâ halde kaybettiler.

*

Seçim günü sabahın erken saatlerinden itibaren hariçten ve orada mukim olmayan kimseleri otobüslerle sandık başlarına taşıdılar. Yer yer sığınmacılara da oy kullandırdılar. Peşi sıra korsan oyları da devreye soktular. Ve daha neler yaptılar, neler…

Ama, bütün bunlara rağmen yine de kazanamadılar ve çok kötü bir şekilde kaybettiler.

*

Siyasetin başındaki aktörler, bütün mevcudiyetleriyle kendilerini ortaya koydular. Ülkenin hemen her yerinden özellikle İstanbul ve Ankara’daki adayları için oy istediler.

Ne var ki, bilhassa bu iki büyük şehirde büyük hezimet yaşadılar. Adeta sukût-u hayale uğradılar. Şimdiye dek hiç olmadığı kadar büyük kayıplarla dumura uğradılar.

*

Dinin mukaddesatını kullandılar. Dinî çevreleri, tarikat ve grupları devreye soktular. Bütün kuvvetleriyle onların teveccühünü kazanmaya çalıştılar. Menzil’den İsmailağa’ya, Ayasofya’dan Gazze’ye, bütün maneviyat unsurlarını istismar ile seçime-siyasete alet ettiler.

Ancak, buna rağmen umduklarını bulamadılar; hatta, maksatlarının tam aksiyle tokat yediler. Öyle ki, adeta “kurtarılmış bölge” kabilinden yıllardır “partilerinin kalesi” gibi gördükleri şehirleri bile kaybettiler. Hem de büyük farklarla…

Evet, öyle bir tokat yediler ki, bunun şiddetini, yani büyüklüğünü önceden hiçbir araştırma şirketi, hiçbir anket firması, hatta muhalefetteki partiler bile göremedi, yazamadı, söyleyemedi…

Peki, buna rağmen bunlarda bir uyanış, bir intibah olacak mı? Kehânet yok; bekleyip göreceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*