Risale-i Nur’un neşri…

alt

Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin telif ettiği, ama kendisini de o eserlerin talebesi gördüğü Risale-i Nur Külliyatının neşri, Nur Talebeleri için en önemli vazifelerden biridir. 130 parçadan meydana gelen bu eserler, telif edildiği ilk yıllarda el ile yazılarak çoğaltılmış, okuyanlarca sahiplenilmiş ve milyonların imanının kurtulmasına vesile olmuştur.

Tabiî ki Risale-i Nur en başta el ile çoğaltılmış, ama masalarda, kaloriferli odalarda ve yayınevlerinde değil. Bu eserler, o günkü idarecilerin itirazlarına, her türlü engellemelerine rağmen icabında hapishanelerde yazılmış ve çoğaltılmıştır.

Üstad Bediüzzaman’ın talebeleri bu eserleri neşretmek için her türlü meşakkati göze almış ve sıkıntılara göğüs germişlerdir. Bediüzzaman’ın vefatından sonra da bu eserlerin neşri devam etmiş ve nihayet bu günlere gelinmiş. Şu anda onlarca yayınevi Risale-i Nur eserlerini neşrediyor.

Son günlerde yeni bir uygulama başlatıldı ve Risale-i Nur’un neşri fiilen engellendi. Bilindiği gibi herhangi bir kitabın satılabilmesi için Kültür Bakanlığı’ndan ‘bandrol’ alınması gerekiyor. Bir bakıma ‘satış izni’ anlamına gelen bu ‘bandrol/etiket’ alınamazsa o kitabın, o eserin satışı fiilî olarak mümkün olmuyor.

Konu gündeme gelip de itirazlar yükselince Kültür Bakanlığı bir açıklama yapıp, özetle; “Söz konusu eserlere bandrol alınabilmesi için hak sahiplerinin iznini gösterir sözleşmelerin ibraz edilmesi zorunludur” demiş. (AA, 10 Nisan 2014)

İlk bakışta makul gibi görünen bu talep, uygulama bakımından sıkıntılıdır. Çünkü Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin kanunî varislerinden böyle bir talebin dile getirildiği duyulmadı. Üstad Bediüzzaman’ın, eserlerinde ‘Varisimdir’ dediği talebelerinin de böyle bir arzusu varsa, bunu da Risale-i Nur’u yayınlayan yayınevlerine ifade etmeleri beklenirdi. Bu noktada da bir bilgi paylaşılmadı. Dolayısıyla Kültür Bakanlığı’nın “Risale-i Nur’u yayınlamak için iznin var mı?” diye sorması devam eden yayın faaliyetini fiilen durdurmuş oldu. Netice itibarıyla yıllardan beri devam eden bir uygulama var. Farklı bir uygulama yapılmak isteniyorsa, bu konuda Risale-i Nur’u yayınlayan yayınevleri bilgilendirilmeli değil miydi?

Elbette bu mesele bir şekilde halledilecek, ama bizim dikkat çekmek istediğimiz husus, fiilî durumun Risale-i Nur’un neşrini yavaşlattığı ve hatta durdurduğudur. Risale-i Nur’u yayınlayan yayınevlerinin de elbette ciddî sorumluluğu vardır. En başta eserlerin, Üstad Bediüzzaman’ın arzuları istikametinde, tahrif edilmeden yayınıdır. Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi adı altında yapılan çalışmalar da zaten Nur Talebeleri nezdinde itibar görmüyor ve itibar görmeyen eserlerin neşri de uzun ömürlü olmaz.

Bir nokta daha var: Şu anki kanunlara göre, eserlerdeki ‘fikir hakkı koruması’ 70 yıldır ve Bediüzzaman’ın vefatının 70. yılı olan 2030’da bu mesele başka bir şekil alacak. Peki o zaman bu eserler nasıl korunacak? Bu eserlerin orijinalinin korunacağı hususunda şüphemiz yok. Risale-i Nur, Kur’ân’ın malı olduğu için inşaallah inayet-i İlâhiye ile korunur. Demek istediğimiz her şey kanunla olmaz… Risale-i Nur’a, Nur Talebeleri sahip çıkarak korunmasına vesile olur ve aynı zamanda tahrif çalışmalarına da itiraz eder ve ediyorlar.

Ayrıca, maksat Risale-i Nur’un orijinalliğini korumak ise ve böyle bir çalışma yapılıyorsa; yıllardan beri Risale-i Nur’u neşreden ve ona karşı yapılan her türlü hücuma itiraz eden ve bunu birinci iş gören Yeni Asya Neşriyat’a bir gram bilgi verilmemesi ne ile izah edilebilir?

Türkiye’yi idare edenler bilsin ki, Risale-i Nurlar “bandrol/etiket’ alınamadığı için depolarda bekliyor. Bu tablo karşısında kararı siz verin…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*