Gülen cemaatinden aldığımız sinyaller, son gelişmelerle o camiada da derin bir iç muhasebe, otokritik, özeleştiri sürecinin başladığı ve devam ettiği yönünde.
Cemaatte bilhassa siyasetle kurulan ilişkinin doz, mesafe ve dengesinin ne şekilde olması gerektiği konusunda yoğun bir sorgulama yaşandığına dair işaretler ve mesajlar alıyoruz.
Dileğimiz, bu sorgulamanın Risale-i Nur’daki ölçü ve prensipler ekseninde sağlıklı bir zeminde yürümesi ve hayırlı sonuçlar doğurması.
Öteden beri ifade edegeldiğimiz üzere, cemaatin adı iktidar kavgalarının dışına ve üzerine çıkarılıp âcilen aslî hizmetlere dönülmeli.
Bu ne kadar çabuk yapılabilirse cemaat de o ölçüde rahatlar, gündem de olumluya döner.
Özeleştiri bağlamında ifade edilmesi gereken bir diğer önemli nokta, risaleleri sadeleştirme yanlışından da bir an önce vazgeçilmesi.
Nur camiasında “Risale-i Nur’un tahrifi” olarak görülüp büyük tepki ve infialle karşılanan bu yayınlar, kader yönüyle, cemaatin karşı karşıya geldiği son sıkıntıların da en önemli manevî sebeplerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Yeni Asya’da buna dair birçok yazı çıktı.
Diğer Nur cemaatleri de “sahteleştirme” diye niteledikleri sadeleştirmeye tepki gösterdi.
Hattâ Üstadın hayattaki talebeleri Fethullah Gülen’e bir mektup göndererek, bu çalışmanın bir an önce durdurulması taleplerini ilettiler.
Dahası, Mustafa Sungur Ağabeyin, vefatından kısa bir süre önce sadeleştirmeye tepkisini beddua ifadeleriyle dile getirdiği biliniyor.
Nur camiasının şu ana kadar Gülen cenahında ne yazık ki makes bulmayan bu tepkisinin, AKP tarafından, Nur cemaatlerini kendi yanına çekip Gülen’e karşı mobilize etmek şeklinde kullanılmak istendiğine dair duyumlar da var.
Bütün bunları birleştirdiğimizde geldiğimiz nokta şu: Gülen cemaatinde başladığını hissettiğimiz ve işittiğimiz özeleştiri sürecinde bu konu da öncelikle ve samimiyetle ele alınmalı.
Özellikle cemaat tabanındaki Risale-i Nur’la yetişmiş çoğunluğun bu konuda hassasiyet göstermesini bekliyoruz. Ve son gelişmeler üzerine okuyucularımızın yeniden iletmemizi istedikleri çağrıyı bir defa daha tekrarlıyoruz:
Risale-i Nur’u sadeleştirme, yani sahteleştirme, yani tahrif etme çalışmalarının durdurulması için artık daha fazla beklemeyin, harekete geçin, bu işin içinde olanları durdurun, şimdiye kadar basılmış bu türden kitapları piyasadan derhal geri çektirip toplattırın ve imha ettirin.
Külliyattan yeni bir eserin daha sadeleştirilip piyasaya sürülmek üzere olduğunu öğrendiğimiz şu günlerde, “Bu yanlış yolda yeni bir adım daha” dedirtip Nur camiasını bir defa daha derinden üzecek olan bu atraksiyonu engelleyin. Ve bu sakim teşebbüsün bir daha asla gündeme gelmemesini sağlam güvencelere bağlayın.
Muhterem müellif Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ile saff-ı evvel talebelerinin ruhaniyetleri ve halihazırdaki bütün Nur cemaatlerinin şahs-ı manevîsi sizlerden bunu bekliyor…
Benzer konuda makaleler:
- Sadeleştirmeden vazgeçin
- Sadeleştirme yanlışına tutarsız savunmalar
- Risale-i Nurlar’ın Dili ve Sadeleştirme
- Sadeleştirme inadı
- Risale-i Nur’a bandrol: Koruma mı, yasak mı?
- Risaleye lûgatçe de mi tahrifat sayılıyor?
- Risaleleri sadeleştirmek cinayettir
- Risalelere derin tuzak
- Beklenen kitap çıktı
- Sadeleştirme tahribatına karşı tedbir
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun