Sevgili’nin (asm) ardından yürümek

Her kalp sahibi insan güzel bir eseri, mükemmel özellikleri bulunan bir şeyi sever. Bir de, kendisine elde etmek istediği şeyleri sunan kişiyi de sever. Dolayısıyla güzellik ve mükemmellik gibi sıfat-ı masumelerin yanı sıra, kendisine ikramda bulunma vasıflarını taşıyan kişileri daha da sever.

Sevgiyi tanımak. Sevmek ve sevilmek… Hz. Resûlullah (asm) ile kendimiz arasında bir muhabbet rabıtası kurmak. Ama sadece Allah rızası için.. Kalbimizi onun hadsiz şefkatine açıp, sâir Müslüman kardeşlerimizi de, Allah ve Resûlünü (asm) sevdiğimiz için sevmek…

Yüce Rabbimizin de, biz mü’minleri, Hz. Resûlullah’a (asm) sevip ona tâbi olduğumuz için seveceğine kanaat getirelim. Kur’ân-ı Kerim’de geçen ’’De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin’’ âyet-i azimesi gösteriyor ki, Habibullah’a (asm) ittibâ edilmeli. Kaldı ki bize sadece yürümek düşer Sevgili’nin (asm) ardından. Yürürken ayağımız birçok cam parçacıklarına batabilir. Peygamberimizin (asm) sünnetlerine tâbi olacağız yine. Sünnet-i Seniyyeye ittibâ etmek, zulmetler içerisinde bir nur vazifesini üstlenmeyi ifade ettiğinden dolayı Sevgili’nin (asm) ardından yürümek ilelebet devam eder. Güzeldir hayranı olmak Nebî’nin (asm). Ama sadece hayranlık yetmez. Onun (asm) gibi yaşayamadıktan sonra bu yol ilelebet bitmez. Bediüzzaman Hazretlerinin de ifade ettiği üzere ‘’Allah’a itaat yolları içinde en makbulü, en müstakimi ve en kısası bilâşüphe Habibullah’ın gösterdiği ve takip ettiği yoldur’’ gibi sözler, Peygamberimizin (asm) mesleğine teşvik buyurmaktadır. Biliyoruz ki, ne kadar çalışıp çabalasak ve himmet göstersek Hz. Resûlullah (asm) gibi olamayız, ama maksadımız ve maksudumuz onun (asm) takip ettiği yol dairesi içerisinde olmak.

Nurlu elleriyle, yaşlı gözleriyle bize kucak açan ey Nebî (asm)! Güneş güzel yüzünden parlaklık aldı. Acep hayran olmadan hangi göz bakar sana (asm). Şefkatinin esiriyiz, ne göl, ne de dağ tanırız. Bu sevdalı gönüllerde daima devam edecek olan muhabbetimizin medârısın. Eli kalem tutanlar sana övgüler yazar ve yazacaktır da.

Sen derdin ki sahabelerine: “Kardeşlerimi özledim! Kardeşlerimi özledim! Onlar, beni görmeden bana inanan ve itaat edenlerdir.” İnşâallah, kardeş olarak telâkki ettiğin bizleri sevdiğini ve hasret kaldığını tâ 1400 sene öncesinden ifade ettin.

Ey “Ümmetim Cennet’e girmeden ben girmem” diyen ve Medine minberinde “Ümmetî, ümmetî” diye hüznü giyen Sevgili (asm)! Sana çok hasret kaldık. Gerçekten bize Allah’ın sevgisini ve bildirdiklerini, duâyı ve kulluğu öğrettin. Diz çöktük, biât ettik. “Âmenna ve saddaknâ” dedik.

Hz. Ömer (ra) senden (asm) umre için izin isteyince ‘’Kardeşcik, kardeşcik!’’ dedin ona, “Duânda bana da yer ayırır mısın?” Bizler Ömer (ra) değiliz, ama bütün duâlarımız seninle.

Ya Rabbi, bize, Senin ve Habibinin (asm) sevgisini, onu (asm) sevenlerin sevgisini nasib eyle. Ve kendisini anışımızdan onu (asm) haberdar et. Binler salât ve selâm olsun sana ya Resûlallah (asm)…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*