Tek çıkış yolu Bediüzzaman modeli

Hatırımızda yanlış kalmadıysa, bundan önceki uluslararası Bediüzzaman sempozyumlarından biri için Türkiye’ye gelen Iraklı ilim adamı Prof. Dr. Muhsin Abdülhamid, ABD işgali sonrasında ülkesinde oluşan ortamı anlatırken “Eğer Risale-i Nur okumasaydım ben de intihar eylemcisi olurdum” demişti.

Risale-i Nur’la ilgili toplantıların müdavimlerinden, önüne geçmek için çırpındığı Suriye iç savaşının kurbanlarından biri olarak şehit düşen Prof. Said Ramazan el Butî de sağlığında her vesileyle şiddet ve siyaset yoluyla iktidar mücadelesine kapalı olan Bediüzzaman metodunun önemini ve İslam dünyasında ona duyulan ihtiyacı vurguluyordu. Hayatta olup son sempozyuma katılsaydı, Suriye ve Mısır’daki gelişmeleri de bu açıdan yorumlayıp ikazlarda bulunurdu.

Ancak İstanbul İlim ve Kültür Vakfının düzenlediği 10. Bediüzzaman Sempozyumunda bu yöndeki mesajlar başka katılımcılardan geldi.

Meselâ Kuzey Irak Evkaf Bakanlığı Bilimsel Kurul Üyesi Dr. Medih Muhammed Ömer, intihar eylemlerinin hiçbir şekilde İslam tarihinde yeri olmadığını belirterek, “Filistin’de ortaya çıkan bu eylemleri daha sonra Müslümanların ortasında yapmaya başladılar. Kendilerini cami içinde patlatan insanları görüyoruz. Çarşıda, sokakta, nerede olursa olsun, insanların canına kast ediyorlar. Bu eylemleri nasıl cihad olarak adlandıracağız? Bunun cihadla ilgisi yok” şeklinde konuştu.

Ürdün Ehlibeyt Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ziyad Halil Darahmi “Sözün etkisi bombadan daha tesirli, hakkın gücü kılıçtan daha keskin. Silahla değişim girişimi başarısızlığa mahkûm” dedi.

ABD’li araştırmacı Dr. Kristin Johnston Largen’ın, döndükten sonra internet üzerinden yayınladığı ve “Toplantıya gelirken Pakistan’da bir kiliseye bombalı intihar saldırısı yapılmış, birçok insan vefat etmişti. Bu karışık duygular içinde İstanbul’a gitmiştim. Acaba İstanbul’da beni kimler karşılayacaktı?” diye başlayıp “İstanbul’da etrafımı yardımsever Müslümanlar sardı. İşte İslamın gerçek yüzü budur. Bütün  dünya İslamın bu yüzünü görmeli ve bilmeli. Herkes Türkiye’den yükselen bu sese kulak vermeli. Eğer İslamı anlamak istiyorsak Nurlara, bu sese kulak vermeliyiz” diye bitirdiği mesajı ise bu manaları Batı cenahından teyid eden çok önemli bir seslenişti.

İngiltere Blackburn Katedrali Dekanı Dr. Shannon Ledbetter’in yaptığı “Said Nursî’nin sesi dünyadaki şiddet içeren seslerden çok daha yüksek çıkmalı ve bize birliği öğretmeli” çağrısı da.

Suriye, Mısır  ve Irak başta olmak üzere Arap âleminin fitne ateşleriyle yanıp kavrulduğu, yanlış mücadele metodlarıyla bu ateşlere yeni odunların atıldığı ve bunun bedelini her zaman olduğu gibi en çok masumların ödediği bir felâket ve helâket ortamında, bu kanlı kaos ve kargaşadan çıkış yolunu gösteren Bediüzzaman patentli formüllerin bütün dünyaya yine Türkiye’den ilan edilmesi, son derece önemli ve manidar.

Evet, her vesileyle vurguladığımız gibi, çözüm fert fert imanların tahkimini esas alıp sivil toplumun irşad ve tenvirinde odaklanıp, ne şekilde olursa olsun iktidar mücadelesinin tarafı olmaktan kaçınmayı öngören ve her halükârda müsbet hareketi esas alan Bediüzzaman modelinde…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*