Avrupa, kadın bahsinde susmalı

Dünya kamuoyu bir çok yanlışla boğuşa dursun. Hakk ve adalet adına zulmü hukuk kürsüsüne çıkarmaya ve hürriyet adına koyu istibdatları alkışlaya dursunlar. O kadar müşahhas yanlışlar, hatalar yaşanıyor ki, dünyada…

İstibdadı kutsî prensipleriyle binbeşyüz seneden beri mütemâdiyen kovalayan İslamı diktatörlükle suçlayan cahil Avrupa´nın bilmediği konularda susması lâzım. Susması lâzım gelen konulardan birisi de Kadın´dır. Geleneksel Asya kadınını İslâm´daki kadının mânâsıyla karıştıran, Asr-ı Saadet pratiğini öğrenememiş ve islam tarihinin şeref levhalarındaki o ulvî kadını görememiş batı dünyası kadın konusunda şimdilik mutlaka susmalı. Bolşeviklerin, insanlık düşmanlarının ve bilhassa deccaliyetin dünya efkârını kargaşa ve toza buladığı şu dönemde düşmanca, önyargılı ve gayr-ı insanî üslubuyla ikinci Avrupa´nın islamı karaladığı şu dönemde Avrupa mutlaka susmalı. Hürriyet vadiyle kandırılan ve bugün izbelerde sürünen Paris´li, Londra´lı ve Frankfurt´lu kadınların çilesi ortadayken Avrupa “islamda kadını” nasıl konuşabilir ki… Henüz Asya´da; din ile gelenek arasındaki kalın çizgileri okuyamayan, islam öncesi dünya kadınının perişaniyetini beilemeyen ve Kur´ân´ın tüm insalığa getirdiği hakk, hürriyet ve üstün hayat kavramlarını öğrenemeyen batının, susmaktan başka yapacağı bir şey yoktur.

Skolastik Avrupa´ya, Endülüs´ten aldığı feyizle galebe eden “aydınlanmış Avrupa”nın, dinsiz felsefenin iğfaliyle bir zamanlar başı dönmüştü. O sarhoşlukla islam dinini ve bilhassa Kur´ân´ı tahrif olmuş hristiyanlıkla mukayese ederek saldırısını Asya´da da sürdürmek istemişti. Fakat bildiğimiz gibi cihan harplerinde şımarıklık ve saldırganlığının cezasını seksen milyon evlâdının acısına, kıtanın serapa tahrip olunmasını katarak çok acı bir biçimde çekti. Semavî dinlerle mücadele edeceğim diye, başını insanî zincirden çıkaran bu Avrupa´nın, hayvanî zevklerini kutsallaştırmaya, kuvvete tapınmaya, sömürgecilikle ilânihaye yaşayacağına inanmaya, kadın ile birlikte aileyi de çiğnemeye kalkışan Avrupa´nın; 1945 sabahında, yanmış ve milyonlarca ümitle birlikte yıkılmış bir enkazın üzerindeki duygularının, mürekkebi henüz kurumamışken Avrupa, “Kadın hakları” noktasında susmak mecburiyetindedir. Bu; tarihin, kaderin, insanlığın ve ilmin kararıdır.

Susmalı ve Kur´ân´ı dinlemeli. Şayet Asya´daki geleneklerden kaynaklanan zulümlere canı sıkılıyorsa “doğru islam” veya “hakikî islamiyetin” ortaya çıkmasına yardımcı olmalı. Kadının istismar aracı olarak kullanıldığı romanın, sinemasının, tiyatro, dans ve reklamın dünyamızın böğrüne, insanlığımızın kalbine açtığı derin yaralara bakıp – bakıp nedamet hıçkırıklarına tutulmalı. Anarşiyi, terörü, korkunç istihlâkı, müthiş israfı ve dünyayı boğan pislik ve kirliliğe bu yollarla sebep olduğunu düşünerek, dünyanın azıcık kalan şu ömründe insalığın hayrına gözyaşlarıyla koşmalı, Avrupa…

O´nun gözü önünde ikinci Avrupa´ının başımıza sardığı moda, güzellik yarışmaları, nikahsız hayat ve nihayet fuhşun, insan neslin nasıl tükettiğini Avrupa kendisi bilmez mi? Avrupa´nın “İslam´da kadın” hakkında söyleyeceği bir şeyin olmadığını iyi biliyoruz. Sokaklarında sürünen; anneliğini, evlatlık sevgisini ve kardeş muhabbetini kaybetmiş ve artık sıcak bir yuvanın da manasını yitirmiş bir kadından dolayı Avrupa´nın paniğe düştüğünü de iyi biliyoruz. Tahripçi ikinci Avrupa´nın teknolojiyi kısmen işgal etmesi, müfsit aletlerle başta kadın olmak üzere insanlığın üzerine rastgele ateş açması ve tekelleşen global dev medya guruplarının da hasis menfaatleri için bu çetelerle işbirliğine gitmesi, Avrupa´yı ümitsizliğe de sürüklemiştir. Bu ümitsizliktir ki, milyonlarca Avrupalı genç; dünyanın istikbalini tehlikeli gördüklerinden evlenmekten, yuva kurmaktan ve çocuk yapmaktan vazgeçmişlerdir. Bu kara tablo Avrupa ailesini karalamışken, kendini bilmez bir kaç herzegûnun islamı karalamasına hiç ehemmiyet verilir mi? Fakir Asya ailesinin, Avrupa zalim kafirlerinin tüm hücum, iğfal ve çeteciliğine rağmen nasıl dimdik ayakta kaldığını merak edenler, müslüman aileleri ziyaret etsinler. Kemalistlerin tuttuğu çanaklarda; Soros ve Wolfowitz gibi deccaliyet tamsilciler Anadolu´daki yandaş STK´lara avuç – avuç para dağıta sursunlar. Dinsiz felsefenin Kur´ân karşısındaki mağlubiyetini tadan 20. Yüzyıl Avrupası gibi, 21. Yüzyılın deccaliyet ve süfyaniyet Avrupalıları da islam karşısındaki acı mağlubiyetlerini mutlaka ama mutlaka yaşayacaklardır. Dünyanın ömrü varsa, göreceğiz.

İşte bürün bunlar için diyoruz ki; insaniyetperver, medenî ve isevî Avrupa “Kadın hakları” konsunda şimdilik sussun. Yalnızca Kur´ân´ı dinlesin. Zira, Kâinat mescid- i Kebirinde, Kur´ân Kâinatı okuyor. Binbeşyüz sene önceki cehalet, vahşet ve kaosu nasıl tedavi ettiğini anlatıyor. En az bugünkü kadar dehşetli ve öldürücü dinsizliği nasıl bertaraf ettiğini izah ediyor. Öyle ise: Evvelâ O ´nu dinleyeceğiz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*