Belâlar çoğaldı; sadaka zamanı

Suriye sınırındaki gerginlik, bir türlü durmak, dinmek bilmiyor. Türkiye’ye sığınmış mültecilerin âkıbeti meçhûl. Sınırın ötesindeki akrabalarımız ve din kardeşlerimiz, âdeta diken üstünde yaşıyor.

Öte yandan, iki komşu ülkede görülen askerî hareketlilik, büyük tehlike arz ediyor. Bölgede öylesine bir elektriklenme hasıl oldu ki, etrafa sıçrayacak bir tek kıvılcım dahi, ortalığı yangın yerine döndürebilir ki, Allah muhafaza…

 

* * *

Elazığ ve çevresinde orta şiddette bir sarsıntı meydana geldi. Yıkıcı depremler, hâl diliyle ve kuvvetli bir lisânla ikaz ve ilân ediyor ki: “Ey insanlar! Dikkat edin. Hatanız ve ihmalleriniz var; günâhlarınız birikti, büyük bir yekûn tuttu… Günahlardan, kebâirden uzak durun. İbadetlerinizi aksatmayın. Sadaka vermeyi ihmal etmeyin.”
Evet, kudsî kaynaklarda bildiriliyor ki, sadaka, belâ ve musibetlerin def’ine en mühim bir sebeptir.
Sadakanın bir de mânevî türden olanı vardır ki, yazının devamında hasseten ona temas edelim.

* * *

Meteorolojiden, bu hafta sonu için “yaz ortasında kış havası” uyarısı yapıldı. Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde kuvvetli yağışlarla birlikte, yer yer 8–12 dereceye kadar varan sıcaklık düşüşleri yaşanabilirmiş.
Anormal derecede görülen bu hava muhalefetinin kaderî mesajını iyi okumalı.

* * *

Dahilde zuhur eden bir diğer sancı da, siyasî ve sosyal cenahta görünüyor.
Seçimde rekor seviyede oy aldığı halde, YSK tarafından milletvekilliği veto edilen bazı partililer ve bağımsızlar blokunun ne yapacağını da kestirmek kolay değil.
Ne var ki, durum bir hayli kritik görünüyor. Önümüzdeki hafta açılış merasimi yapılacak olan yeni Meclis bu sıkıntıya bir çözüm şekli bulamazsa, şiddetlenen sancının dineceğini söylemek büyük bir saflık olur.

Mânevî sadaka: Feyizli okumalar

Bir yandan, diplomasideki gerginlik ve Suriye sınırındaki endişe verici gelişmeler…
Bir yandan, arz ve semâ sayfalarında okunan zelzele ikazları ve mevsimsiz fırtınalar…
Ve son olarak yer yer ortalığı savaş alanına çeviren siyasî gelişmelerle ilgili reaksiyoner dalgalanmalar…
Bütün bunlar gösteriyor ki, hayatı azaba döndürecek birtakım belâ ve musibetler pek yakınımızda bekliyor, hatta yer yer başımız üstünde dolaşıyor.
Bu durum karşısında, yetkili ve sorumlu mevkide bulunanların mutlaka yapacağı, yapması gereken işler, alması gereken tedbirler var.
Bunun yanı sıra, vatandaşlar ve halktan kimseler olarak, bizlere önemli vazifeler terettüp ediyor.
Bu vesileyle, maddî sadaka dışında, ayrıca unutulmaması ve tatil edilmemesi gereken “mânevî sadakaları” hatırlatmak istedik.
Bediüzzaman Hazretleri, bu “mânevî sadakalar” cümlesinden olarak, bilhassa Nur Risâlelerinin okunması ve intişar etmesinin ehemmiyetinden söz ediyor.

İşte, o sözlerden bir demet:

*  Risâle–i Nur, bu Anadolu memleketine, belâlların def’ine ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka nasıl belâlyı def ediyor; onun intişarı ve okunması külli bir sadaka nev inde semavi ve arzi belâlların def’ine çok emareler ve çok hadiselerle tebeyyün etmiş. Hatta Kur’ân ın işaretiyle tahakkuk etmiş.

(Sikke–i Tasdik–i Gaybi, s. 180)

* Zelzele ve harp gibi belâların ref’ine bir sebep Risâle–i Nur’dur. Onun tatili belâları celb eder diye bir gizli îma olabilir.

(Şualar, s. 274)

* Evet, Risâle–i Nur, sefine–i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel–i Cûdî hükmüne getirip, küre–i arzın yangınından ve tokatından kurtulmasına bir sebeptir. Çünkü, zaaf–ı imandan gelen tuğyan, ekseri musibet–i âmmeyi celb ettiği gibi, imanı fevkalade kuvvetlendiren Risâle–i Nur, o musibet–i âmmeyi dairesinin haricine bırakmaya rahmet–i İlahiye tarafından vesile oldu. Bu ehl–i dünya, bu Anadolu halkı Risâle–i Nur’a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler, yakında bekleyen yangınlar, tufanlar, zelzeleler ve taunların istilâsına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar.

(Sikke–i Tasdik–i Gaybi, s. 163)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*