Bir hedefiniz var mı?

Kur’ân hakikatlerini okurken, öğrenirken, anlamaya ve anlatmaya çalışırken muhakkak kendimize hedefler koyabilmeliyiz. Bu hedefler Kur’ân’ı ve tefsirlerini anlayabilmek yolunda bizlere devamlı ve kesintisiz öğrenmeyi takip edebilme yolunda büyük hedefler olmalıdır.

Büyük hedeflerin hemen, ani ve birdenbire çalışmaları, öğrenmeleri, eğitimleri olmaz… Ancak planlı, programlı ve düzenli, devamlı çalışmalarına başlamak olur. Bu başlangıcın kendi plan ve programı dahilinde sonunun getirilmesi, çalışmaların bitirilerek hedefe varılması aşırı hareketlerden müstağni olarak, ifrat ve tefrite düşmeden vasat, orta bir yol ile ve teenni ile olur.

Tembellik, elimizi kolumuzu bağlayan “ben bilirim, ben anlarım, ben yaparım, ben sonra yaparım” hastalıklarıyla kolkola gitmeden; bizler bir gayret ve himmetle çalışmayı, aşkı, şevki ve ümidi iman hakikatlerini anlama ve anlatabilme yoluna dökerek şeytanın ve nefsin engelleyici yolunu kapatabilmeliyiz.

Bugün şu vakitte yapabildiğimiz her Kur’ânî ve imanî amelin bir önceki ve bir sonraki vakitlerle birleşerek “nahnü” kazanında toplanmasını ve oradan dağıtılmasını kendi açımızdan sağlayabilmeliyiz. Ne kadar güçlü olursak olalım bizi ancak diğer kardeşlerimizin desteklediği amelî, imanî ve Kur’ânî fiiler selâmete çıkarabilir. Cemaat ruhu denilen atmosferde yer alabilmeyi kendimize düstur edebilmeliyiz…

Nerede olursak olalım Risale-i Nur’un o kerametli, tesirli, feyizli ve bereketli anlatımlarını kendimize yoldaş edinmeliyiz. Onlarla meşguliyetin kudsî, manevî faidelerine mazhar olabilmeliyiz. Risale-i Nurları bu bakımdan anlamak için okumak, kendimizin nefis ve şeytanını susturmak ve kendi manevî yaralarımızı tedavi etmek maksadıyla okumak en manidar bir amel ve fiil olacaktır.

Risale-i Nurlara yaklaşımımızın yine Risale-i Nurların bizlere verdiği dersler paralelinde olmasına dikkat etmeliyiz. Yani dünyevî maksatlar ve başka şeylerin Risale-i Nur meşguliyetinde yer almadığını bilmeliyiz. Şefkat tokatlarından alınan dersleri unutmamalıyız.

Bu küfür, tuğyan asrında insanlık içinde çok az insana nasip olan Kur’ân ve iman hizmetini kendimize baştacı yaparak, emin ve memnun olarak imanî, Kur’ânî hizmetlerle meşgul olabilmeliyiz.

Celâleddin Harzemşah’ı aklımızdan hiç çıkarmadan, üzerimize düşen vazifeleri yapabilmeliyiz. Bizi muvaffak edecek olan Rabbimize, yalnız ve yalnız O’nun emirlerini yerine getirmekle muhatap olabilmeliyiz. Bizi nefis ve şeytan karşısında galip getirecek olarak O’nun kuvvet, kudret ve azametini hiç unutmamalıyız.

Öğrenmek ve öğretmek istediğimiz hakikatler kâinat çapında, dünya ve ahiret değerinde en yüksek, en âli mertebelerde olunca hedef koymak ve hedefleri yakalamak bizim için şart oluyor…

Hedeflerimiz imanî, Kur’ânî hakikatleri en yüksek seviyede kendimize okumak ve anlamaya çalışmak olabilmelidir…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*