Ali Bey: “Amele yansımayan bir iman kurtuluş vesikası olabilir mi? Risale-i Nur okuyanın imansız kabre girmeyeceği müjdesini açıklar mısınız? Ne demektir? Bir an-ı seyyâle iman ve intisap ne demektir?”
RABBİM ALLAH’TIR DEYİP DOSDOĞRU OLMAK
Süfyan ibni Abdullah es-Sakafî (ra) anlatıyor: “Dedim ki: Ey Allah’ın Resûlü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka hiç kimseye İslâm’dan sormaya ihtiyacım olmasın.”Resûlullah Efendimiz (asm) şu cevabı verdi:
“Allah’a inandım de ve sonra dosdoğru ol”1
Nitekim Rabbim Allah’tır deyip sonra da dosdoğru olanları Kur’ân da kucaklıyor:
“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan Cennetle sevinin!”2
İşte bütün mesele bu: “ ‘Allah’a inandım’ demek; sonra dosdoğru olmak!”
AMEL-İ SALİHİ YAŞAMAK
Dosdoğru olanlar, yapmakla yükümlü oldukları emirleri kavramakta gecikmezler. Doğruluk, bu kimselerin rehberleri olur. Kalplerinde önce imanla doğruluk bütünleşmiştir.
Fakat şeytan belâmızdır; görevini yapacaktır; bizi dosdoğru çizgimizden saptırmak, istikâmetimizi bozdurmak, ayağımızı kaydırmak, bizi sırat-ı müstakimden alıkoymak ve bizi Allah’ın rızâsının uzağına atmak için var gücüyle, ama var gücüyle şeytan çalışıyor. Kur’ân’ın en öncelikli uyarısı da, şeytana aldanmamak hakkındadır nitekim. Kur’ân o kadar nettir ki bu konuda; şöyle buyuruyor: “‘Ey Âdem oğulları! Size şeytana tapmayın! Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır’ demedim mi? ‘Ve Bana ibâdet ediniz. Doğru yol budur!’ demedim mi? Şeytan sizden pek çok toplulukları kandırdı. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?”3
İmandan sonra amel-i salihe muvaffak olmak, mü’minin hayatında önemli bir yükümlülüktür. Amel-i salihi yaşamak, esasen dosdoğru olmak demektir. Çünkü amel-i salih esaslarını belirleyen, imanla bağlandığımız Rabb’imizden başkası değildir. Öyleyse içimizdeki doğruluk bizi Allah’ın emirlerine uymaya, yasaklarından kaçınmaya, yani amel-i salihi uygulamaya götürür.
İMAN İLE AMEL-İ SALİH BİRBİRİNİ BESLER
Peki, amel-i salihe aykırı davranışlarımız olmaz mı? Kendimizi günahsız mı bilmeliyiz? Hayır! Çünkü beşeriz ve insanız. Kendimizi günahsız bilemeyiz. Esasen kendini günahsız bilmek, ciddî bir yanılmadır. Fakat, günahlarımız karşısında Allah’ın Ğafûr, Gaffâr, Tevvâb, Afüvv, Settâr olduğunu aklımızdan çıkarmamalı; günahlarımızdan muhakkak pişmanlık duymayı ve muhakkak Allah’a sığınmayı ihmal etmemeliyiz.
Risale-i Nur’u bilerek ve anlayarak okumak Allah’ın izniyle iman-ı tahkikiyi kazandırır. Îman-ı tahkiki doğrudan amele yansır, amel-i salih olarak tezahür eder ve insanı takvâ sahibi kılar. İşte Peygamber Efendimiz’in (asm) iman çizgisinde işaret buyurduğu dosdoğru olmak budur. Ömrün sonuna kadar iman amel-i salih olarak davranışlarımızı disipline eder; amel-i salih de imanımızı artırır ve inkişaf verir. Yani imanla amel-i salih ömrün sonuna kadar birbirini besler ve takviye eder. Bu süreçte iken gelen Azrail (as) ise, insanın ruhunu inşallah imanla teslim alır.
CENNETE GİRMENİN SIRRI
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Allah’a iman içerisinde bir an yaşamanın, imansız binler sene yaşamaya bedel olduğunu, bir an Allah’ın rızâsı dâiresinde bulunmanın, hadsiz varlık nurlarını kazandıracağını muhtelif Risâlelerde vurgular.4 Peygamber Efendimiz’in (asm), “Kim ki son sözü lâ ilâhe illallah olursa Cennete girer” hadisinin tefsîri mahiyetinde bir iman müjdesidir bu.
Yani esas olan Allah’a imanın farkında olmak, şuurunda bulunmak, Allah korkusunu dem ve damarlarımıza kadar yaşamaktır.
Esas olan ömrümüz kaldıkça bu imanda sâdık kalmak ve son nefesimizi Allah’a iman içerinde teslim etmektir.
Cenâb-ı Hak cümlemizi iman-ı kâmilden ve istikâmetten ayırmasın. Âmin.
Dipnotlar:
1- Müslim, İman 62, (38)
2- Fussilet Suresi: 30; (Benzer ayet: Ahkaf Suresi: 13)
3- Yâsîn Sûresi, 36/60, 61, 62
4- Mektûbât, s. 280; Lem’alar, s. 256
Benzer konuda makaleler:
- Ahirzamanda Nefsine Hâkim Olmak
- Risale-i Nur’u niçin çok okumalıyız?
- Risale-i Nur’u niçin çok okumalıyız?
- İman ve ihlas
- Kabre imanla girmek
- Günahlar nasıl yanar?
- Cehennemin engelleri: Kefâretler ve musîbetler
- Kur’ân iyileri kucaklıyor
- Doğruluk dini
- Nefis mü’min midir, kâfir midir?
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun