“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözü, çok kullanılan atasözlerimizden birisi.
Aynen bu sözde olduğu gibi; konuşanı, halka bilgi sunanı halktan hariç, haktan yoksun kimseler pek sevmez. Çünkü o bilginin ilgilisi, teşhirini istemez.
Merhum Süleyman Demirel’in, “Konuşan Türkiye”sinde konuşmak, -direkt olmasa bile- neticeten, bir cihette kabahat!
Sana, her ne kadar, “Otur oturduğun yerde kardeşim, onu bunu karıştırıp durma” sözü, söz olarak söylenmese de, verilen tepkiler; hissedilen etkiler itibariyle böyle.
Terazinin kefesi, ne hikmetse hiç denk olmuyor.
Kefenin ağır bastığı tarafındaki konuşan, neler konuşuyor neler, neler… Ama benim dilimle konuşmuyor. Frekanslar değişik.
Diğer tarafta ise, sessiz film oynuyor âdeta!
Hâl böyle olunca; yine böyle bir ruh hâletiyle kaleme aldığımız bir beyitte ifade etmeye çalıştığımız mana kalıyor geriye. Yani:
“Susmak, en güzel yol; bu kadar konuşanlar varken
“Hak namına haykırmalı; lâl olup, halk, susarken.” A.R.A.
Ses vermeyen sinemanın film kaseti sarmalı; ömür gibi her şeyin nihayeti olmalı.
Azerbaycan ve Fars edebiyatı şairi Muhammed Hüseyin Şehriyâr’dan, kıssadan hisse bir anekdot:
“Köyde bir horoz vardı, her sabah bağırıp duruyordu. Bir gün sesi kesildi. Sahibine sordum;
“Horozun sesi neden gelmiyor?’
“Dedi: ‘Cemaat şikâyet etti, bizi uyandırıyor, bırakmıyor ki uyuyalım, ben de kafasını kestim.’
“O gün anladım ki, halkı uyandırmak isteyenlerin başını kesiyorlar.”
Evet…
Şehriyâr’ın zamanında ya da yaşadığı şartlarda çerçevesinde hâl böyleymiş,
Bugün ise baş kesilmese de, “ses” kesiliyor.
Sen istediğin kadar fikir hürriyetinden, ifade hürriyetinden, tercih hakkından bahsedip tepin dur.
İmam, yine bildiğini okuyor.
Maalesef dünyada bunun örnekleri az değil.
Fakat “Hakkın hatırı âlidir, hiçbir şeye feda olunmaz.”
Yani, Hak namına doğruları söylemezsen ya da söyleyemezsen, eğrilere bende olur bedenin.
Özünle, sözünle; Hakka dönük yüzünle bugünü, “bugün” bil; parazite sebep olan silüeti hemen sil.
Çünkü gün, bugün; yarın ise “bugün”, dün!
“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” garabetine maruz kalmanın âlemi yok!
Eşeğini çayıra salıp söğüt gölgesinde uyuyan değil Bor’un pazarını, pek çok şeyi kaçırır.
Vesselâm.
Benzer konuda makaleler:
- “Hür Adam” dönüm noktası
- Hür Adam, memleketin hayrına
- Ceylan’ın Cannes’i
- Bunu da bir kenara yazın!
- Çağımızın putu: Oscar
- Güçlü şahs-ı manevî nasıl oluşur?
- Bursa’da Bediüzzaman mevlidi pazar günü
- Özhan Eren – Güldür Gül
- Cesedin ezilsin, ruhun kurtulsun
- Kelimeler mi yaşlandı ne?
İlk yorum yapan olun