Gargad ağacı

Yahudilerin  Gargad ağacı nedir?

Garḳad, yaprakları gür, dikenli, sağlam bir ağaç türü. Avsec ağacının büyüğüne gargad diyenler de vardır. Tadı acı, dalları daha sert, yuvarlak kırmızı ve tatlı meyvesi olan bir bitki olarak tarif edilmektedir.

Filistin bölgesinde daha çok yetişmektedir.

Eskiden Medine’deki Baki mezarlığının bulunduğu yerde de bu ağaçlardan varmış, İslam’ın Medine’de yayılmasından sonra bunların kesilip mezarlık haline döndürüldüğü ifade edilmektedir.

Yahudiler, Hz. Musa’nın (as) asasının gargad ağacından olduğunu ileri sürerler ve bundan dolayı bu ağaca özel olarak ihtiram göstermektedirler.

Yahudiler tarafından Beyt-i Makdis ve çevresine bol miktarda gargad ağacı dikilmiştir. Bu durum, Yahudilerin Müslümanlarla yapılacak savaşta bunların arkasına saklanma heveslerinin bir yansıması olarak görülmektedir.

Yahudi Müslüman savaşı

Kıyamet öncesinde Müslümanlar ile Yahudiler arasında büyük bir savaşın olacağı hadislerde haber verilmiştir.

Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre Rasulullâh (sav) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. O savaşta Müslümanlar (galip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Ancak (bu hengamede bazı) Yahudiler, taşın ve ağacın arkasına saklanacaklar. Bu durumda taş veya ağaç; “Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!” diye haber verecektir. Ancak garḳad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” (Müslim, Fiten, 82)

Bu hadis-i şerife göre Müslümanlarla Yahudiler arasında bir savaşın olacağı, bunun kıyamet öncesinde meydana geleceği haber verilmektedir. Bu savaşta Müslümanların galip geleceği, Yahudilerin saklanacak yer arayacakları, taş ağaç ne bulursa arkasına saklanmaya çalışacakları haber verilmektedir. Arkasına saklandığı taş ve ağaç hemen Müslümanı çağıracak, arkamda Yahudi var gel öldür diyecektir. Ancak gargad denen ağaç arkasına saklanan Yahudileri ihbar etmeyeceği, onun dışındakilerin arkamda Yahudi var diye ihbar edeceği bildirilmektedir.

Günümüz harp teknolojileri açısından bir taşın veya ağacın arkasına saklanmanın hiçbir şey ifade etmeyeceği açıktır. Taşların ve ağaçların seslenmesi de bildiğimiz bir seslenme olmayacağı açıktır. Bu durum ancak peygamber mucizelerinde vardır. Bu şekilde ağaçların ve taşların seslenmesi imtihan sırrına da uygun olmaz. Eğer öyle olsaydı her iki taraf da tedbir alabilirdi. Müslümanlar gargad ağacını gördüğünde arkasında bir Yahudi olabileceği ihtimalini göz önünde bulundururdu. O zaman hadisin vermek istediği mesaj daha farklı anlaşılmalıdır.

Hava, deniz ve kara vasıtalarının savaş teknolojilerinde kullanılması dikkate alındığında, termal kameralarla gözetlemelerin yapıldığı bir zamanda, savaş esnasında taşın ve ağacın arkasına saklanmanın hiçbir önemi kalmayacaktır. Hal böyle olunca gargad hadisinin farklı yorumlanmasına ihtiyaç vardır.

Hadiste geçen savaş tabiri gerçek savaşı ifade ettiği gibi, mücadeleyi, soğuk savaşı, çatışma ve düşmanlığı da ifade etmektedir. Bugün itibariyle medya ve iktisadı konular üzerinden yapılan savaşları da içine alacaktır. Hadisin ifadesine çok boyutlu olarak bakılmalıdır.

Siyoonistlerin tehlikeli oyunu

Soğuk savaş başlıyor. Olayın tarihi seyrine kısaca bir göz atalım.

29-31 Ağustos 1897 tarihlerinde İsviçre’nin Basel şehrinde ilk Siyonist kongre toplanır. Öncelikli gündem maddesi, Avrupa’da Yahudiler üzerindeki baskılar artınca kendilerine bir yurt edinme arayışına girmişler. Rahatlarına düşkün olan bu milletin bir yerden bir başka yere özel bir sebep olmazsa gitmeyecekleri fikri ileri sürülmüş. O zaman dini unsurlardan faydalanmanın en etkili yol olacağı, Filistin topraklarının bu işe en uygun yer olduğu fikri benimsenmiş.

Yani Siyonistler, dünya Yahudilerinin toplanacağı yer olarak Filistin’i seçmekle bir bakıma, Yahudileri belli bir toprak parçasına göç etmeye teşvik etmek amacıyla Yahudi dininin literatürünü ve kutsal saydığı bazı şeyleri istismar etmeye karar vermiş oluyorlardı.

Siyonizm’in fikir babası olarak bilinen Theodor Herzl, kendilerine Filistin’de toprak verilmesi için Sultan II. Abdülhamit’le görüşme yapmak istedi. II. Abdülhamit onlarla görüşmeyi kabul etmeyince Yahudi heyeti, 1902 yılında başbakan Tahsin Paşa yoluyla tekliflerini padişaha ilettiler.

Tekliflerinde şunlar vardı:

1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının tamamını ödemeyi,

2.İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz filosu yaptırmayı,

3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira faizsiz borç vermeyi.

Bütün bunlar Yahudilerin, yılın herhangi bir gününde Filistin’e ziyaret maksadıyla girmelerine müsaade edilmesine ve Yahudilerin Kudüs-i Şerif’te kendi dinlerine mensup olanların ziyaretleri esnasında içinde kalabilecekleri bir müstemleke (kanton) kurmalarına izin vermesine karşılık olarak sağlanacaktı.

Sultan II. Abdülhamid’in cevabı şu olmuştur:

Devletin borçları onun için bir ayıp değildir. Çünkü, Fransa gibi başka devletlerin de borçları vardır ve borçları onlara zarar vermemektedir.

Kudüs-i Şerif’i ilk önce Hz. Ömer (r.a.) fethetmiş ve İslam topraklarına katmıştır. Burayı Yahudilere satma kara lekesini asla üzerime almam. Müslümanların, korumam için bana tevdi ettikleri emanete ihanet etme suçunu yüklenemem.

Bir daha benimle görüşmeye veya buraya girmeye uğraşmasınlar.

Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesine uzanan soğuk savaş böylece başlıyor. Bu işin bir boyutu.

Soğuk savaşın bir başka boyutu da bu arada devreye sokuluyor.

Kuran’a yapılmak istenen suikast

İngiliz siyasetçi ve müstemlekeler bakanı William Ewvart Gladstone eline kur’an’ı alarak, “Bu Kur’ân, Müslümanların ellerinde kaldıkça onlara hükmedemeyiz; biz Kur’ân’ı Müslümanlardan uzaklaştırmak veya onları Kur’ân’a yabancılaştırmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.” Diye İngiliz parlamentosunda bir konuşma yapar. (Nursi, Bediuzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, e-Risale, s.279; Tarih Okulu Dergisi (TOD) 37 (2018), 323) İngiliz siyaseti, Müslümanları İslam’dan soğutma ve Kur’an’dan uzaklaştırma çaba ve gayretini bütün İslam coğrafyasında yürürlüğe koyar.
Bu da soğuk savaşın ikinci önemli boyutu.

Bunun gerçekleşebilmesi için Osmanlının parçalanması gerek. Birinci dünya savaşı, Osmanlıyı parçalama planıdır.

Balkanlarda yanan bir kıvılcımı bahane ederek bütün dünyayı saran bir savaş başlatıldı. Bu savaşın ana hedefi, Osmanlı mülkünün haritası parçalanıp yeniden çizilecekti. Beş yüz yıla yakın kardeş olarak yaşayan bu coğrafyadaki milletler birbirine düşman edilecekti. Fitne uyanmış, sahaya inmişti.

Bu kısmı işin görünen yüzü idi. Bunun arka planında ise başka bir şey yatıyordu.

İngiliz krallığı Balfaur deklarasyonu ile : “Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır.” Diyordu. Siyonist aklı ile İngiliz aklı kol kola yürüme kararı almıştı.

Bir de bu işin görünmeyen yüzü vardı ki, kurt gövdenin içine girip içten çökertecekti. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” (Âl-i İmran, 3/110) ayetinin müjdesine mazhar olan Osmanlı, cephelerde yorgun düşürülürken, içerİden de tarihine düşman, ahlaken çökertilmiş bir nesil yetiştirilmesine çaba harcanacaktır.

Doğrudan savaşmak yerine perde arkasında savaşmak bir strateji haline dönüşmüştü. Müslümanları İslam’dan soğutmak, Kur’an’dan uzaklaştırmak için her ne gerekiyorsa yapma kararı alınmıştı.

Bu işi ilk olarak sezip anlayanlardan birisi şark ulemasından Bediuzzaman Said Nursi olmuş, “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim” diyerek yola çıkar, Kur’an etrafındaki surların kırılmaya çalışıldığı bir zamanda 130 parça Risale-i Nur külliyatını yazarak, Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir.

Dünyadaki Müslümanların büyük çoğunluğunun zihinleri, bu siyasetin sonucu olarak işgal altına alınacaktı. Yahudi ve Hristiyanlar adım adım, karış karış takip edilecekler hadisinin haberi tahakkuk edecekti.(Buhari, Enbiya 50)

Hollywood Yahudilerin kutsal ağacı gargad mı?

Sinema bu savaşın en önemli aktörlerinden biri olmuştur. Hollywood bu işin merkez üssüdür ve kelime olarak aşırı süslü giyinmiş, sahte gösterişli anlamına gelmektedir. İngiltere sinema endüstrisi, “Pinewood=yeşil çam”, türk sineması=yeşil çam olarak anılmıştır. Bütün bunlar bir tesadüf değildir. Arkasına saklanan Yahudileri teşhir etmeyen ağaçlar.

Gargad’ın ağaç olması, beyaz ve dikenli olması sihirli değnek olarak Yahudi siyasetinin sembolü olma özelliği taşıdığını söylemek mümkündür. Beyinler bununla işgal edilmiştir.

Sinema ve görsel medya arkasına saklanan Yahudi ve Siyonist siyaseti fark edilemez, böylece gargad’ın arkasına saklanan Yahudi’yi korumuş olur.

Gazze savaşından sonra bütün sahtelikleri ortaya çıkmış, şapka çıkmış kelleri görünmüştür.

Yahudilerin kapital üzerindeki etkileri

Bu işin bir de ekonomik boyutu var. Gaddar kapitalizmin çirkin yüzü.

Taberânî’nin el-Muʿcemü’l-kebîr’inde rivayet edilen deccâl hadisinde Yahudileri ihbar edecek nesneler arasında taşla birlikte ciẕmul’l-ḥâiṭ “ “duvar hissesi, duvar payı” anlamına gelen kelime kullanılmıştır. Arapça’da duvar manasına gelen ḥâiṭ’in İngilizce karşılığı “Wall”dur. Wall Street, dünyadaki birçok borsa ve finans kuruluşunun ana merkezi konumundadır. Yahudilerin Wall Street’teki dünya çapındaki ilişki ağlarının deşifre edilmesi, sermayenin hangi kötülüklerde kullanıldığını meydana çıkarabilir. Dünyaya dağılıp sermayenin arkasına saklanan Siyonist zihniyet kendini gizleyecek, her türlü kötülüğü yaptığı halde deşifre edilmeyip masum gibi görünecektir. İnsanlığın dirhem ve dinarla imtihanı başlayacak, maalesef Müslümanlar da bu sermaye imtihanında büyük zayiatlar verecekler.

Soyadı kanununun dünyada uygulanması sonucu kendi kimliklerini gizleyenler, sinemanın ve sermayenin arkasına saklananlar, bir vesile ile bütün çirkin yüzleri ortaya dökülecek, insanlık Siyonizm’den nefret eder hale gelecek, kötü icraatları onları dünyaya rezil edecektir.

Gazze savaşı inşallah bunu gerçekleştirecektir.

Gargad’a bir de bu açıdan bakalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*