Embiryodan tezahür eden mucizeler – 2

İnsanın ana rahmindeki ilk oluşumundan doğumuna kadar geçirdiği aşamaları inceleyen bilim dalına “EMBRİYOLOJİ” demiştik. Bu hususta vereceğimiz bilgiler çok değerlidir. Zira, insanın kendi öz varlığıyla beraber; bedenî, vücud yapısında geçirmiş olduğu acaib evreleri ve buradan tezahür eden mu’cizeleri de müşahede ettikçe, yüce yaratıcının âzametini de, daha yakından idrak etme fırsatını bulacaktır. Bu arada konuya dair, Kur’an’daki âyet ve ilmî beyanları da nazarlarınıza sunmaya çalışacağız.

Allâh’ın, yaratılmış varlıklara kudretinin yansımasında, küçük ile büyüğün farkı yoktur. Zaman zaman küçüğün, büyükten daha sanatlı olduğunu da görüyoruz. O kudret ki, bütün haşmetiyle her türlü yaratılışı bilen ve yapan kudrettir. Kuşların yüz bin çeşitlerini, hayvanların yüz binlerce tarzlarını, bitkilerin yüz binlerle envaını ve ağaçların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, karıştırmadan gayet süslü, mizanlı, intizamlı, tamamen birbirinden ayrı, kendine özel bir surette, gözümüz önünde, hususan her baharda, gayet kolay bir şekilde çoklukla halk eder.

Hem bizleri bir katre sudan mu’cizane bir tarz ile yaratmış, kulağımı açıp, gözümü takmış, kafama öyle bir dimağ, vücuduma bir kalp, ağzıma bir dil koymuş ki, Allâh’ın isimlerini cilvelerini anlayacak binlerle ifade edilen aletleri yaratmış, kokuların, tatların ve renklerin adedince vazifelerle o aletleri yardımcı vermiştir.

Hem nasıl ki, güneş ışığının her şeyde kendini gösterdiği gibi; Allâh’ın rahmeti de, ziya (ışık) gibi her şeyde kendini gösterir ve hiç bir cihette şerikleri bulunmadığını ilan eder. Yer altında ve yer üstünde her canlıya, gıdasını verir, yaşayacağı ortama göre cihazlarını organlarını yaratır. Nutfesinde, çekirdeğinde de, o nutfede nev’i (türü) ni devam ettirir. Mesela bir kavunun çekirdeğinde, o kavunu yazıyor. Ve o çekirdeği yapan zat, elbette o kavunu yapar, halk eder. Ve o kavunun tek, vahid ustasından başka, hiç bir şey o çekirdeği yapamaz, yapması da muhaldir.

Şüphesiz, Kur’an-ı Kerim’de varlık âlemiyle ilgili bir çok âyet bulunmaktadır. Bu âyetler; insan ve diğer varlıklarla ilgili olup, insanın insanla ve insanın evrenle olan münasebetlerini de ele alan bilim dallarının konularına da temas etmektedir. Ancak bu bilim dallarına ait bilgiler detaylarıyla değil, veciz ifadelerle dile getirilmektedir.

Bilindiği üzere Kur’an, direk bir fizik, biyoloji veya tıp kitabı değildir. Ancak bu bilimsel meseleleri de ihmal etmez. Zira Kur’an’ın temel amacı ve hedefi insanlara gerçek varlık sebebleri yanında, başta insanlar olmak üzere, diğer yaratılmışlara karşı da, en güzel davranış biçimlerini ve en iyi bir insan olmanın vasıflarını ve yollarını da anlatır, gösterir(1)

Kur’an’da pozitif ilim dallarına ait bilgilerin yer alması; ilk dönemden günümüze kadar bir çok bilim adamını, bu yönden Kur’an’a yönelmeye sevk etmektedir. Gazalî, Fahreddin er-Razî, es-Suyutî, hatta Muhammed Abduh, Tantavî, Cevherî gibi bazı müfessirler, kevnî (kâinat ve varlıkların oluşumuyla ilgili) âyetleri bilimsel verilerden yararlanarak tefsir etmeye, zamana göre yorumlamaya çalışmışlardır. Bu kevnî konularda, tıbbî meseleleri de ihmal etmeden, mevcut bilimsel verilerilerle uyumlu, bizleri bilgilendiren, asrın âlimi Bediüzzaman’nın da önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz.

Kur’an’da yüce Allâh’ın kuvvet ve kudretine delâlet eden, insanları düşünmeye sevk eden, tıpla ilgili pek çok kevnî âyet bulunmaktadır.(2)

Elbette ki Kur’an, bütün bu konular yanında, insanın nasıl yaratıldığı ile ilgili embriyo aşamalarını da ihmal ermez. Embriyoloji erkeğin spermi ile ananın yumurtasının döllenmesi ile rahimde geçirdiği evreleri, veciz ifadelerle nazara verir. Erkek ve kadın üreme organları üzerindeki araştırmalar, bizi yüce yaratan’ın hikmetine ve sonsuz kudretine inanmaya götürecektir. Bu organların Kur’an-ı Kerim’in, hâdis-i şeriflerin ve büyük ilim adamlarının görüşleri doğrultusunda ve ışığında incelemek de; bu araştırmalarımıza ayrı bir özellik kazandıracak ve burada bire bir Allâh’ın kudreti tezahür edecektir.

Yüce Allâh, canlı cansız bütün yaratıklarının, yaratılışları konusunda; “Hakikat bunlarda âlimler için ibretler vardır.” buyurarak bizi düşünmeye, dolayısıyla araştırmaya teşvik etmiştir.

Bu gelişmiş ve gelişmekte olan, çağımız ilminin hala açığa çıkaramadığı, kimi ilmî gerçekler karşısında düşünüyor ve heyecanla diyoruz ki: Bu bilmediklerimizi bilen; yalnız bilmekle kalmayıp, yaratan ve üstelik bizleri hayrette bırakıp şaşkına çevirecek, rakamlarla ifade etmeyi imkansız kılan sayısız, fakat dengeli ve muntazam biçimde yaratan Allah’ın ilmi ne kadar yüce, kudreti ne kadar eşsizdir!

Yine insanın çeşitli merhaleler geçirip, şekilden şekile girerek yaratılması, üzerinde fazlasıyla düşünülmesi gereken bir olaydır. İşin asıl şaşılacak tarafı, yüzlerce hatta binlerce defa büyütülmeden görülemeyen “nutfe” (Embriyo) yi evirip çevirerek, mükemmel bir yaratılışla, insan haline getiren o eşsiz İlâhî kudrettir.

Muhakkak ki yüce Allâh; insanoğlunu yaratmış ve onu yarattıklarının pek çoğundan üstün kılmıştır. İnsan neslinin devamını evliliğe bağlamıştır. Şu da bir hakikattir ki, Cenab-ı Hak bütün varlıklar arasından insanı seçmiş, kendisine muhatap kabul etmiş, kendi nefsine izafe etmiş ve ona kendi ruhundan ruh vermiştir. “…ki yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya da, çamurdan başlayan O’dur. Sonra O, bunun zürriyetini hâkir bir sudan meydana gelen “nutfe”den yapmıştır. Sonra onu düzeltip tamamladı. Ona ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller yarattı. Ne az şükredersiniz siz! “(3) buyurdu.

Kur’an-ı Kerim, insan neslinin devamını üreme organlarına bağlamakta erkek ile kadının bir birlerine karşı bir cazibe ile meyilli olduğunu belirtmektedir.

Üreme ve üreme organlarının önemi şuradan gelir. Zira insan neslinin devamı bu organlara bağlıdır. İnsan neslinin devam etmesi, kişinin neslinin devam etmesinden önce gelir. Yeme içme iç güdüsü, insanın yaşamasını sağladığı gibi, cinsi şehvet ve isteği de cinsinin devamını temin eder. Şüphesiz neslin devamı için bunun, böyle olması bir zarurettir.

İnsanlar, insanın erkek ve dişi olarak yaratılmış olmalarının ne denli bir nimet olduğunu ve hikmetini tam anlamıyla kavrayamamışlardır. Gerçek şu ki; bu konuda gereği gibi düşünmüş olsalardı; bu nimetin büyüklüğü karşısında hayretlere düşerlerdi; ve sırf bunun için, Allâh’a karşı secdeye kapanırlardı. Etrafımızda gece ve gündüz gibi nice dolaşan nimetler vardır ki, bizler onların farkına bile varmamaktayız. O nimetlere karşı değil şükür, çoğu zaman nankörlük ederiz.

Bu hususta, Allâh, “O’nun (cc) varlığının delillerinden bir başkası da; kendi cinslerinizden, size eşler yaratmış olmasıdır. Aranıza sevgi ve şefkat (meveddet) duygusu yerleştirmiştir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için deliller (ve alınacak dersler) vardır.”(4) buyurmuştur.

Burada, karşılıklı olarak hem erkek ve hem de kadının gönüllerine; onları evliliğe götürecek kadar bir cazibe manasına “meveddet” yerleştirilmiştir. Meveddet; aşk ve sevginin de üstünde bir gönül hoşnutluğu, bir şefkat ve rahmet ile sarmalanmış muhabbeti ifade eder.

Hem erkek ve hem de kadının üreme hücrelerinde, öyle mucizeli kudret, yaratılış, tertipli, intizamlı, düzenli bir oluşum vardır ki; ancak bütün kâinatı ve içindekilerini icad eden, tanzim eden bir mu’cizekâr yaratıcının ve hakim bir zatın, sanatı, eseri olabilir. Yeme ve içme insanın yaşamasını sağladığı gibi, cinsel istek de, neslin devamını temin etmektedir. Yoksa bu şuursuz, bilinçsiz, kör, sağır tabiatın, sebeplerin işi olmadığı aşikardır.

“Her şey, her şeyle bağlıdır. Bir şey, her şeysiz yapılamaz. Bir şeyi halk eden, her şeyi halk etmiştir.” Buna işaret eden Allâh; “O sudan bir beşeri (insanı) yaratıp da, onu soy sop yapandır. Rabbin her şeye Kemaliye kadirdir.”(5) buyurmuştur.

Allâh Te’alâ, insan cinsinin korunmasını, insanın kendisine bırakmamış, bunu gerçekleştirebilmek için, erkekte kadına karşı, kadında da erkeğe karşı, ona güçlü ve itici bir şehvet duygusunu vermiştir. Bu duyguların içine ayrıca insana bir çocuk sevgisi, çocuklarını büyütüp yetiştirmek uğruna, zorluklara katlanma gücünü ve şefkatini de ihsan etmiştir.

Embriyoloji ile ilgili ilk çalışmalar, Yunanlı hekim ve tıbbın babası sayılan Hipokrat’ın (M.Ö 377) kitaplarında bulunmaktadır. Bilâhere Aristo (M.Ö 322) embriyoloji üzerinde çalışmalarıyla bilinmektedir.

Yıl 1590 mikroskop henüz yeni keşfedilmiş, 1677’de Hamm isimli bir bilgin, erkek cinsiyet hücresini ilk defa tesbit etmiştir. Lee u Wenhoek ise bu konudaki araştırmaları derinleştirerek bu hücrenin morfolojik* karakterini belirlemişti. Kendi yaratılışını merak eden insanoğlu, günümüze değin sürekli araştırmalarına devam edegelmiştir. Bu bilim adamı, erkek tohum hücresinin küçücük bir insan taslağı olduğunu ve dişi döl organlarına yerleşip büyüdüğünü söylemekte. Görünen odur ki, bu EMBRİYOLOJİK gerçeklerin ortaya çıkması için, daha uzun yıllar geçecektir.

İlim merkezlerinden uzak, çöl şartlarında bir belde. Zaman, karanlık denilen orta çağ; yedinci asrın başları, ilâhî hikmete bağlı olarak kırk yaşına kadar “ümmi” yani okur yazarsız olması irade buyrulmuş, son peygamber’e; Allâh bu konudaki âyetlerle; çağları aşan şu bilgileri veriyor:

“İnsanı, yalnız erkek tohum hücresinden ve küçücük bebek taslağını büyütmek suretiyle yaratmıyorum. Onu kadın ve erkek nutfesi (tohumu) karışımın (nutfetün emsac) dan çeşitli safhalar geçirerek karmakarışık evreler geçirdikten sonra, kemiklerine etler giydirerek, yüzüne gözler kulaklar ekleyerek, kısacası halden hale çevirerek, insan şekline getiriyorum. Suret yapanların en güzeli olan Allâh’ın, şanı ne yücedir.”(6) buyurdu Allâh.

Görüldüğü üzere, bilim ve teknolojinin esamesi olmayan böylesi bir zaman diliminde; bu günkü embriyolojinin verdiği bilgilere uygun, bu ilmi veriler üzerinde düşünülmeye değer buluyorum.

Bir Âyet:

“Gerçekten Rabbinizden açık deliller gelmiştir. Artık kim gözünü açar da, bunları görürse kendinedir. Kimde de körlük ederse, o da onun aleyhinedir.”(7)

Dipnotlar

(1) ilgili âyetlerden bir kaç tanesi şunlardır: El-Bakara 2/2,5,97. Âl-î İmran 3/4,138. El- Maide 5/46. Et-Tevbe 9/57
(2) Bakara 2/222. Âl-i İmran 3/6. Nisa 4/22. Meryem 19/8, 9, 16. Hac 22/5. Tarık 86/5,6. O ayetlerden sadece bir kaçıdır.
(3) Secde 32/7-9
(4) er- Rum 30/21
(5) Furkan 25/ 54
(6) Mu’minun 23/14. İnsan 76/2
(7) En’am 6)104

*Morfoloji: Canlıların yapı ve biçimlerini inceleyen bilim dalı.

Benzer konuda makaleler:

1 Geri Dönüşüm

  1. Anne rahmindeki nutfe’nin erkek veya dişi olarak yaratılma mucizesi | EuroNur · SaidNursi.de

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*