Haydi ev dersine!

Kendisini Risale-i Nur Talebesi olarak görenler haftada bir gün ev derslerine katılır, istifade ederler. Fakat “ev dersi” derken ben bunu kastetmiyorum. Haftalık yapılan dersler gibi kendi evimizde çoluk çocuğumuzla yapmamız gereken dersi kastediyorum.

Hizmet aşkıyla koşuşturuyorken “Kendi evimizi, çoluk çocuğumuzu ihmal ediyor muyuz?’’ diye her Nur Talebesi kendini sorgulamalı.

Gündüz iş güç, akşam eve yorgun argın gelen hane reisi, TV başında haberler, tartışma programları derken vakit geçip gidiyor. Eşimiz ve çocuklarımızla Risale-i Nur eksenli sohbetlerimiz maalesef pek fazla olmuyor.

Çocuklarımızın “Hele daha küçük, ileride derslere götürürüm” diyerek büyüdüğünü de fark etmiyoruz. Sonra haydi derse gidelim denildiğinde ise bin bir bahane bulup gelmemeye başlayınca, “Bu çocuk beni dinlemiyor” diye şikâyet ediyoruz. Hata nerede? Üstad Hazretleri “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabanî düşer” demektedir. Bunun için ileride şikâyet etmemek adına haftada bir gün de olsa evimizde, tıpkı medresedeki dersler gibi veya ev dersleri gibi ders okumalıyız. Yani kırk dakikalık imanî ders okuduktan sonra çay molası verilip meslek ve meşreb dersi okuyarak evimizi dershane-i Nuriye hâline dönüştürmeliyiz. Zaten bunu Üstad Hazretleri de bizden istemektedir: “Her bir adam eğer hanesinde dört beş çoluk çocuğu bulunsa, kendi hanesini bir küçük medrese-i Nuriye’ye çevirsin.’’1

Kişi bekârsa ne yapacak? Bekârlar bununla vazifeli değil mi? Elbette vazifeli. Peki, ne yapacak?

“Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zat birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir medrese-i Nuriye ittihaz etsin”2 diye Üstadımız bize ne yapmamız gerektiğini ifade ediyor.

O halde her Nur Talebesi başını ellerinin arasına alıp “Kendi evim medrese-i Nuriye mi?’’ diye düşünmeli.

Cevabımız evet ise “Sünnet-i Seniyyenin meyvesi olan çocuklar âhirete size şefaatçı olsunlar. Dünyada da îmân dersini alıp size hakikî evlât olsunlar” ifadesinde belirtildiği gibi evimiz cennet köşelerinden bir köşe olur inşaallah.

Cevabımız hayır ise, o zaman zararın neresinden dönersek kârdır diyerek ilk işimiz, en az haftada bir gün de olsa evimizi dershane-i Nuriye haline getirmek olmalı. Çoluk çocuğumuzla kendi evimizde İman-Kur’ân hakikatlerini okumaya başlamalıyız vakit geçmeden. Yapmazsak Allah korusun biz dâvânın içinde, çocuklarımız başka şeyler peşinde olabilir ki kendi elimizle manen neslimizi öldürmüş oluruz.

Biz vazifemizi yapalım. Vazife-i İlâhiye karışmayalım. Yarın mahşer gününde o çocukların “dünyada faydasız ve ahirette dâvâcı olarak ‘Ne için imanımızı kurtarmadınız?’ dediklerinde peder ve validelerin mahzun olacaklarını” bir düşünelim. Hem de bu hâl, evlenme Sünnet-i Seniyyesinin hikmetine münafi olur.

Hülâsa: Hanemiz “bir küçük medrese-i Nuriye ve bir mekteb-i irfan” olması dileğiyle kendi evimizde çoluk çocuğumuzla en az haftada bir gün Risale-i Nur dersi yapmaya ne dersiniz? Çoluk çocuğumuzun geleceği için, evimizin huzur ve saadeti için…

Dipnotlar:
1- Hizmet Rehberi, s. 217.
2- Hanımlar Rehberi, s. 25.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*