İçten içe çürüme var

Ahlâkî çürüme ve yozlaşmanın had safhaya vardığı bir dönemden geçiyoruz. Bilhassa fuhuş, cinayet, uyuşturucu… kaynaklı haberlerde adeta patlama yaşanıyor.

Bu haberler de, gerçekte yaşananların belki de çok az bir kısmını yansıtıyor.

Zira, ahlâksızlığın ekseriyeti perde altında cereyan ediyor. Patlak verenler, mevcudun ancak buzdağının su üzerinde görünen kısmı kadardır.

 

* * *

Yer, zaman ve şahıs ismi belirtmeden bir hadisenin mahiyetini anlatmanın ne kadar zor olduğunun farkındayım.

Ama ne yapalım ki, “ahlâkî çürüme”nin bir nevi göstergesi durumundaki hadiseler hakkında böyle kapalı ve usturuplu bir lisan kullanmak mecburiyetindeyiz.

Aksi halde, hiç ilgisi olmayan bazı şahıs, zümre veya yöre insanı, haksız şekilde zan altında kalabilir.

* * *

Günümüz gençliği için örnek gösterilen, hatta alabildiğine özendirilerek onlara benzetilmeye çalışılan bazı sanatçıların zaman zaman ifşâ edilen skandal halleri, bu ülkedeki seçkin bazı insanların bile nasıl feci bir ahlâkî dejenerasyona uğradığını gösteriyor.

Hiç umulmadık, hiç tahmin edilmedik bu seçkinlerin fuhuş, ya da uyuşturucu bataklığına düştüğünü gören günümüz insanı ve bilhassa gençliği, dehşet verici travmalar yaşıyor.

Zira, kendi kendine söylenerek de olsa “Bu şöhretler bile böyle olduğuna ve böyle durumlara düştüğüne göre, acaba ben kendimi nasıl kurtarabilirim, nasıl muhafaza edebilirim?” telâşına düşüyor.

Evet, şöhret isimlerin “kötü örnek” olması, ne yazık ki toplumda büyük travmaları, ürkütücü sendromları tetikliyor.

* * *

Öte yandan kadınların, kızların ve hatta küçük yaştaki çocukların tacize, dahası tecavüze uğraması, binlerce teessüf olsun ki, yer yer yaygınlık kazanıyor.

Zihninizi tensiz ederiz; ancak, bu ahlâksızlık vâdisinde de tüyler ürpertici, insaniyeti sukût ettirici vakıalar yaşanıyor.

* * *

Hasılı: Dert bellli, sıkıntı âyân–beyân. Asıl mesele, devâyı araştırmak, çareyi bulup sunmaktır.

Birinci derecede çare bulmak, tedbir almak mevkiinde olanlar, ne yazık ki, ya yaşanan vahâmetin farkında değiller, ya ihmâlkâr davranıyorlar, ya da gaflet içinde olup, nisbeten basit, lüzumsuz işlerle meşguller.

O halde, en büyük vazife, yine cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını tamir ve ihyâ edecek olan Kur’ân şâkirdlerine, imân fedâilerine düşüyor demektir.

Bu yolda hizmet edenler için, tam bir seferberlik zamanıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*