İmtihanın renkleri

Her şey sütliman olmuyor şu dünya memleketinde. İnsanı bekleyen birçok hadise, önüne çıkan çeşitli engeller olabiliyor hayat yolculuğu müddetince. Yol, bütün bunlara tahammül ederek, engeller aşılarak gidiliyor; ta ki, ulaşılmak istenen menzile varılabilsin.

Öyle ya, bunun adı imtihan.

İmtihan kelimesi “mihnet” kökünden gelmektedir. Mihnet ise, acı, sıkıntı demektir.

Dünya imtihanı, zıt duyguların varlığını gerektirir ki, insanoğlu hür iradesini hangi tarafa yöneltirse ona göre bir değer veya değersizlik kazansın. Vicdanın sesi, aklın kulağı olan iyi duyguların karşısında nefsin ve şeytanın fısıltısı olan kötü duyguların varlığı, imtihanın şartıdır. Bu duyguların ortaya çıkması için ise, imtihan gerekir.

İşlerin ters gitmesinden, sıkıntıların baş göstermesinden ibaret değildir imtihan. Bazen hiç hesapta olmayan, beklenilmeyen şeylerle de imtihan oluyor insan. Meselâ:

Hayırlı evlâda sahip olmak, bir mürüvvet olduğu gibi; hayırsızının, dünyayı anasına atasına dar getirmesi de bir imtihandır. Hem de ne imtihan!..

Sağlık afiyet insan hayatının vazgeçilmezi, saadetin temeli iken; onu şer işte, işrette, haram yolda kullanırsa insan, hem kendinin hem de kendinden başkalarının başına belâ olur.

Fukaralık da sabredip etmeme, şükretme ya da isyan etme cihetiyle imtihan olduğu gibi; maddeten varlıklı olmak da önemli bir imtihandır.

İmkân sahibi kimseler elindeki serveti ailesinin, ana babasının, akrabasının ihtiyaçlarına sarf ederek bununla, onların huzurunu, sükûnunu, saadetini temin eder; garibe gurabaya, zekâta, sadâkaya ve hayır hizmetlerine kullanırsa ne âlâ; güzel bir amel işlemiş ve dolayısıyla, sevap kazanmış olur. Ama tutar, onu, bir kuvvet vasıtası olarak görür ve fitneye, fesada, ihtirasına kullanır da zulme sebep olursa; bunun da neticesi iyilik getirmez.

İlim de bir cihette öyle değil mi?

Âlim, ilmiyle amil olmalı; sonra başkasına sunmalı. Yani, ilim, hayra vesile olmalı. Kişi, sahip olduğu ilmini şahsında gerektiği şekilde yansıtmadığı gibi; kendisine itibar edip, itimat edenleri yanlış mecralara sevk ederek o insanların, doğrulardan sapmalarını netice verecek davranış ve beyanlarda bulunması hem kendisi, hem de çevresi için imtihanlardan bir imtihandır.

Bu işin âlimi câhili, zengini fakiri; büyüğü küçüğü; öylesi böylesi yok!

İnsan, her hâl üzere imtihandadır.

Dertlerden sıkıntılardan, hastalıklardan musîbetlerden başka; insan, hanesinde, birbiriyle de imtihan olabiliyor; koca, karısıyla; ana baba, çocuklarıyla; çocuklar, ana babasıyla imtihan olabiliyor.

Bunlar da yetmiyor: Tedhiş, terör, anarşi; hırsız, gâsıp, gangster cana, mala verdiği zararlarla, insanın değer verdiklerini bir anda elinden alıyor, onu hüzne salıyor; hatta yüreğini yakıyor.

Hâsılı kelâm:

Altın ile bakırın, elmas ile kömürün birbirinden ayrışıp ortaya çıkması için madenlere ateş vermek gerektiği gibi, insanların ruh ve nefis cevherinde bulunan değişik ulvî ve süflî duyguların ortaya çıkması için de, imtihan ateşine maruz kalması gerekiyor. Çünkü dünya, dâr-ı imtihan.

“Cennet ucuz değil; Cehennem dahi lüzumsuz değil.”

Ali Rıza Aydın

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*