Kelebek etkisi ve Bediüzzaman’a sadâkat

Kelebek etkisi kavramını mutlaka duymuşsunuzdur.

Peki nasıl bulunduğunu duydunuz mu? Bu kavramın keşfedilmesi çok ilginç. Kısaca nasıl bulunduğunu anlatıp Risale-i Nur mesleğine sadâkat ile nasıl bir alâkası var bunu anlatmaya çalışalım.

1971 yılında (Bazı kaynaklarda farklı tarihler de var), Edward N. Lorenz adlı bir meteoroloji uzmanı, hava tahminleri yapmakla uğraştığı laboratuvarındaki bilgisayarında garip bir şeyler keşfetti: Lorenz, hava durumunu bilgisayarında modelleyerek sayısal bir hava durumu tahmin sistemi üzerinde çalışıyordu. Hava olaylarını bazı rakamlara ve kodlara indirgemiş ve sonra bilgisayara öğrettiği kurallarla belirli tahminler yürütmüştür. Bu çıktılar, hava şartlarını belirleyen parametrelerin değişkenliklerini ifade eden sayı dizileri şeklindeydi. Lorenz ise bu değişikliklerin grafik analizlerini yaparak sayıları hava durumundaki değişikliklere dönüştürüyordu.

Ve Kelebek Etkisinin Bulunuşu

Bir gün Lorenz, bilgisayarın yaptığı işlemi orta yerinden başlatmak istedi, yani bilgisayar işlem yaparken, işlemi kesip makinanın vermiş olduğu ara değerden birisini başlangıç değeri olarak bilgisayara girdi. Kısa bir süre sonra hayretle fark etti ki, bilgisayarın verdiği çıktıların bir önceki hesaplama diziniyle hiçbir ilgisi kalmamış, tamamen farklı bir sonuç vermeye başlamıştı. Başlangıç değerleri neredeyse aynı olmasına rağmen önceki seri ile hiç alâkası yoktu. Peki ne olmuştu?

Lorenz, bilgisayar programında ilk hesaplamasında 0,506127 sayısını başlangıç verisi olarak kullandı. İkinci hesaplamada ise kısaltma yaparak 0,506 sayısını kullandı. İki sayı arasındaki fark yaklaşık 1/1000 (binde bir). Lorenz’in bilgisayara girerken yok saydığı ondalık basamaklar, değer olarak hava akımları içinde “bir kelebeğin kanat çırpması” kadar önemsizken kısa bir süre sonra, izleyen sonuçlarda büyük farklılıklar olmuştu. Bu sonuca göre dünyanın bir köşesinde bir kelebeğin kanat çırpması dünyanın başka bir tarafında kasırgaya sebep oluyordu. İşte Lorenz, bulgularını yayınladığı makalesinde, bugün oldukça popüler bir terim olan “kelebek etkisini”ni ilk kez kullanmıştır.

Fizik biliminde keşfedilen yeni bir kavram da “kaotik düzen” kavramıdır. Kelebek etkisi hadisesindeki gibi, geçmişteki ve halihazırdaki bütün olaylara değişik derecelerde bağlı bir davranış kalıbına sahip olaylara “kaotik” deniyor. Bu olaylar ilk bakışta tesadüfi (rastlantısal) gibi gözükse de aslında öyle değil, çünkü karmaşıklığın içinde kendine has bir düzene ve belirli sınırları olan bir amaca hizmet ediyorlar. Meselâ, Lorenz’in hava durumuna ilişkin ortaya koyduğu matematiksel model, bir grafikle görselleştirildiği taktirde üç boyutlu ve uzayda kanatları yarı açılmış bir kelebeği andıran bir görüntü ortaya çıkıyor. (bkz: Lorenz çekeri)

Bu desenin anlamı ise özetle şudur: Hava şartları tamamen rastgele bileşenlerin etkisiyle oluşuyor gibi görünse de aslında belli bir sınır dahilinde ve karmaşık dinamik kurallara göre hareket eden değişkenlerden oluşur. Gözlemci, herhangi bir anda, hava şartlarının ne olacağını tam olarak kestiremez, fakat hava şartlarının bu grafiğin izin verdiği şartların dışına taşmayacağını da bilir. Yani düzensizlik içinde dahi bir düzen vardır.

Peki ‘Kelebek etkisi ve Lorenz çekeri’nin Risale-i Nur mesleği ile ne alâkası var kardeşim?

Üstad Hazretleri ve Risale-i Nurlar asırlardır beklenilen zat ve eseri. Üç büyük vazifesini Risale-i Nur ve Talebeleri ile beraber ifa edecek. Risale-i Nur ile ortaya koyduğu cadde-i kübra-i Kur’âniye olan mesleğine ve düsturlarına eğer hüve hüvesine uyulduğunda o maksada en kısa yoldan ulaşılacak. Ortaya çıkan bu cadde ve mesleğin düsturları için Üstad Hazretleri’nin talebelerinden azamî sadâkat ve tesanüt istemesinde ince bir sırrı var. Mehdi-i azamın mesleğinde, ehl-i imanı sahili selâmete çıkaran geminin rotası ve bütün parametrelerini bu düsturlar ve esaslar oluşturuyor.

Bu düsturların dışında hareket edip (aynı Lorenz’in çok küçükte olsa değerlerle oynaması gibi), o düsturların, mesleği 1/1000 gibi küçük bir oranda dahi sapma olması o büyük neticenin önünde azim bir set olacaktır ve bu caddeden ayrılanların bilmeyerek dinsizlik kuvvetine hizmet etme ihtimalini ortaya çıkaracaktır. Lorenz’in verilerinde 1/1000 gibi çok az bir sapma diğer bir tarafta nasıl ki bir fırtınaya sebep oluyor ise Risale-i Nur mesleğinden çok ufak bir sapma dahi melekût âleminde karşılığı da o nispette büyük oluyor. Bu parametrelerden ufak bir sapma umum kardeşlerin hukukuna tecavüz anlamına geliyor.

Evet, Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadâkat ve dâimî ve sarsılmaz bir sebat ister. Belki de hiç bilmediğimiz bir abi ya da kardeşimizin ihlâslı sadâkati Cenab-ı Hak indinde ‘kelebek etkisi’ vazifesini görüp hiç ummadığımız neticelere sebep olacak. Bu yönü ile meslekî düsturlarımızın her biri âlem-i kebir içerisinde pek çok hadisenin düğüm ve anahtarı ve tılsımı olabilir. Belki de bu düstürlar âlemde tevdi edilen manevî kanunlardır. Risale-i Nur dairesindeki hangi parametreyi oluşturuyorsak yerimizden ayrılmamalı ve diğer parametrelerle sebat ve tesanütle omuz omuza verip o küllî vazifenin tahakkukuna çalışmamız lâzım. Benim ne ehemmiyetim var ben 1/1000 kadar bile değilim dememeliyiz.

Peki, Lorenz Çekeri ile Risale-i Nur mesleği arasında nasıl bir teşbih yapabiliriz. Risale-i Nur Talebeleri Üstad Hazretleri’nden sonra zahirde pek çok ihtilâflar yaşamış görünüyor. Hatta buna kaos da diyebiliriz. Gönül isterdi ki bunlar olmasın.

Ancak bu fizikî kanun bana mesleğimizin neticesi hakkında ümit veriyor şöyle ki: Aynı Lorenz eğrisinde olduğu gibi, ihtilâflar vb şeyler dahi aslında kaotik düzenin bir parçası ve aslında bilmediğimiz bir maksada hizmet ediyor. Bilmeden istihdam olunuyoruz. Bütün gerçekleşen müsbet ve menfi şeyler o çerçeve içinde oluyor ve yine o çerçeve içerisinde Cenab-ı Hak mutlaka Nurunu tamamlayacaktır.

Netice olarak Lorenz ve bulduğu kelebek etkisi, hem Risale-i Nur Talebelerini meslek ve meşreplerinde sadâkat ve sebat etmeye dikkat etmelerine bir örnek teşkil ederken, oluşan olumsuz şeylerin dahi ümitsizliğe düşmeye sebep olmamasına -çünkü fizik bilimin tesbit ettiği kaotik düzenin dahi bizim şahs-ı manevimizin sınırları dahilinde olduğunu- ve sadâkat ve sebat ve tesanütle hizmet edenlerin o düzen içerisinde yine o âli maksada hizmet edip vazifede devam edeceklerini ve muvaffak olacaklarını anlıyoruz.

Yaşasın sıdk, ölsün yeis!

Halil KARTAL

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*